Tuncer ERGÜVEN
UYUMAYA TERK EDİLEN TEHLİKE
Yaz aylarında Sarp hududundan –Araklıya kadar sahil bölgesinde meyve sebzelerde tahribat yapan,evlerde akşamları ,bahçelerde çalışırken gündüzleri rahatsızlık yaratan bir canlı türü ile yaşamaya mecbur kaldık.
Tarım müdürlüklerimiz ve Çaykur birer afiş bastırarak mücadeleye başladıklarını ,zararlının tanımını yaptılar.Fakat henüz nasıl mücadele edileceğini açıklamadılar.
Konu herkes gibi bizi de rahatsız etmekteydi.Yolda – insanlarla sohbetlerimizde bu nedir?ne olacak bunun sonu?çaresi nedir?Çaya zararı varmıdır? sorularını sormaktaydı
Ziraat fakültesi eğitiminde agronomi ve entomoloji okumuş biri olarak önce daha önce bölgemizde görünmeyen zararlıya tanı koymak için araştırdık.fakültelere sorduk,tarım müdürlüklerindeki yetkililere ,Tarım bakanlığındaki Zirai mücadele daire başkanlığına danıştık,değerlendirmeler yaptık,literatürleri ,yabancı kaynakları taradıktan sonra vahim durumu gördük.Sorunun çözümünün nasıl olabileceğini düşündük.yapılan yanlışların sonucu kaybedilen zamanları ve sorunun büyüklüğünü gördük ,çözüm yolunu belirledik ve Haber Karadeniz,Zümrüt Rize gazeteler aracılığı ile ilgililere duyurduk,yetkilileri eleştirdik , kamu oyu ile 2 yazımızla paylaştık.
Doğal olarak öneri ve eleştiriler yetkililerin pek de işine gelmedi.Çünkü ne gerek vardır,onlar kurdukları hayal dünyasında yaşamaktaydılar.
4-5 sene önce zararlı ilk görüldüğünde yetkililer tarım bakanlığına ‘’ bu zararlı çaya zarar vermez, o halde mücadeleye gerek yoktur,esasen de pek yaygın değildir’’ demişlerdi.hatta daha ileri giderek çay yaprağı üretiminde zirai ilaç gerektiren önemli bir zararlı olmadığı için var olan hijyenik gıda maddesi özelliğinin önemini korumak amacıyla diğer tarım kollarında da ilaç kullanılmamasını sağlarken fındık ve diğer yabancı otlara karşı herbicit kullanımı nı engellenmesini önermeden geri durmadı.
Gerçek olan şu ki bu zararlının ilk göründüğü Sarp-Kemal paşada durdurulması gerekirdi.Bunu tarım bakanlığına yaptırmayan beylerin devamları şimdi suskunları oynamak istemektedirler.Tıpkı diğer konularda olduğu gibi.
Fakat burada bir suç işlenmiştir.Bilgi sahibi ,yetenek ve beceri sahibi olmayanların bulunduğu yönetim kadroları o kadroların makamsal gücü ile tarım bakanlığına bu mücadeleyi yapmasını engellemişler veya etkilemişlerdir.
Burada bölgede tarım ortamında yer almayan bir zararlı ile mücadelesinin neden bilinmediğini değil neden zararlı görüldüğü zaman yapılması gereken müdahalenin yapılmayarak büyük sorunlara yol açıldığının , meydana gelen ve gelecek zararların sorumlularının yargılanmasını yöneticiler sağlamalıdır.
Evet ortada bir suç vardır. Ve ülke ,bölge ekonomisi zarar görmektedir ve görecektir.
Yanı Bu bölgede tuz ihtiva eden Herbicit,Bordo bulamacı,fungisit,biyolojik insektisit ve organik ilaçların yapımı ve kullanımını engellemek isterken sözde çay tarımını sözde koruyorlardı.Oysa niyet iyi idi fakat bilgi kirliliği içinde ,konuyu kavrayamayan ,tam anlamayan ,gerçekleri çarpıtan bazı insanlar aktörlük yapmışlardı.
Şu ana kadar kamu oyuna açıklanan bilgilere göre ‘’ zararlının adı konmuştur.Onu yok edecek yeni bir zararlının bulunması ,mücadele yönetiminin bulunması için üç kamu kuruluşu ve bakanlık çalışma yapmaktadır.
Bakanlık adına sorumlu kademe olan Zirai mücadele dairesi başkanı konuya vakıftır. Ancak bölgeden gelen yönlendirmelere bağlı kalmaktadır.Telefonla görüşmemizde Gürcistandan bilgi alacaklarını söylemişlerdi.Kendilerine yardımcı olabileceğimizi de söylemiştik.
Batumda dostlarımız dan rica etik ve 29 .9.2012 günü Çakvi de bir araya geldik. Agranomist ve Entomolog Alexsandre beyle 3 saat görüşme yaptık.
Elde ettiğimiz bilgiler kısaca şunlardır. Hemeptora ve Calı türü zararlılarla 1990 lara kadar çok ciddi mücadele ederek kontrol ve denetime almışlar.Ancak Sovyetlerin dağılması ile mücadele yapılmadığı için son yıllarda tekrar zararlı yaygın hale gelmiştir.Çünkü mücadele SSCB zamanında tüm plantasyonlarda ve evsel bahçelerde makro ve mikro düzende vede mecburi olarak devlet kontrolünde yapılmış.
Kullanılan kimyasal ve biyolojik ilaçlar Almanya dan-İsveç ten ve Türkiye den alınmış. Alex bey Türkiye de kullanılabilir,insan sağlığına,Pestisit kirliliğine, kalıntılarına yol açmayan Türk ilaçlarını tek tek saydı ve mücadele yöntemini anlattı.
Kullanılan Biyolojik mücadele ilaçlarını ve kullanım zamanını tartıştık.Organik materyalden evsel olanaklarla ilaç yapımını görüştük.
Bizim Yazılarımızda yazdığımız mücadele yöntem ve takviminin doğruluğunu tespit ederken önerdiğimiz organik ilaçlardan ısırgan otu,kuru tütün yaprağı,Hint leylağından yapılacak ilaçların doğruluğunu teyit ederken sarımsağın da kullanıldığını ve yöntemini belirttiler.
Sonuç olarak daha önceki yazılarımın ve mücadele yönteminin doğru olduğunu görürken bu mücadelede kullanılabilecek biyolojik özellikli ilaçların ülkemizde bulunduğunu ve kullanıldığını ,dolayısı ile bölgemizde kullanılabileceğini öğrenmiş oldum.
Bu arada zararlının Gürcistan da çaya zarar verip vermediğini sordum. Verdiği cevabı aynen yazıyorum ‘’ Eğer çay bahçesinde kısmı veya yoğunlukla kelebek formu yaşıyorsa çay konukçuluk yapmaya hazırdır demektir.Zararlı taze sürgünlerin yapısında bol miktarda bulunan öz suları ile beslendiğini ve bu bölgedeki zayıflayan doku yapıları sebebi ile yumurtalarını da bırakabileceklerini dolayısı ile çay dahil,kivi,üzüm,salatalık,fasulye,mandalina,gibi sebze ve meyvelerin sürgünlerinden etkilemeler yaptığını belirttiler.
Akşam eve geldiğimizde bilgisayardan zararlı hakkındaki gelişmelere göz gezdirdik,bu arada alınan brifinglerden gelen bilgileri ,açıklamaları gözden geçirdik.
İnternet sayfalarındaki görsellerdeki resimler vahameti sergilerken ,o görsellerde yer alan beyanların gerçekle örtüşmeyen yüzünü tekrar gördük.
Görünen tablonun sonucu şudur zararlı şu anda kimseyi rahatsız etmeyen yumurta aşamasındadır.Yöneticilerimiz ise konuyu bir araştırma ekibine devir etmişlerdir,onlar araştıracaklar ,doktora, master tezleri yazacaklar ,aldıkları sonucu tarım bakanlığına iletecekler ,bakanlık uygulamaya geçecek.Bunun anlamı şudur seneye ilk bahardan itibaren zararlı zarar verdiği yaşam alanını iki kat artacaktır.
Tarım bakanlığının veya Bölgedeki kurumların ve yöneticilerin geliştirdiği çevre ve havza politikalarının tek ürüne göre dizayn edilmesini öngören zirai mücadele anlayışı yanlışından derhal dönülmelidir.Çünkü görseller de görüldüğü gibi çaya da zarar vermeye başlamıştır.Kendimizi,üreticimizi, hükümetimizi aldatıp zaman kazanmayalım.yarın yüzümüz ak halkın önüne ,basının önüne çıkabilelim
Çünkü 4-5 yıl önce bu zararlıyı önemsemeyen samimiyetsiz larj kafa taşımamalıyız.
Sonuç olarak şu tespitte bulunmaktayız.
1-Zararlıyı tanımlamış bulunuyoruz.zararlı 1941-1956 lı yıllardan beri aynı mikro klimayı paylaştığımız Acara ve Zugddidi bölgesinde mevcuttur.Mücadelesi bilinmektedir.
2- O halde mücadele yöntemi ve ilaçları için birkaç öğretim görevlisinin dünyada yeni keşif yapacak, doktora , doçentlik kariyeri çalışmaları için 2-3 yıl bekleyemeyiz.Çünkü yapacakları şey bölgede bilinen bilgileri alıp ,ülkede yapacakları güncellemelerle işte biz çareyi bulduk diyeceklerdir. Aradan geçecek süre için ,geçecek sürede bölge ekonomisi hatta çay ekonomisi tahrip olmuş kimin umurunda.Önemli olan günü kurtarmaktır.
3-Daha önceki yazılarımızı incelesinler, bu yazımızı aklı selimle incelesinler ve işe hemen başlasınlar.Bunun için beklemenin anlamı yok.Hemen uygulamaya başlayabiliriz.Ha aaa ,bu arada bilim adamlarımız uygulama ile beraber araştırmalarını yapsınlar,çünkü artık bu zararlı ile yıllarca komşu ülke gibi yaşayacağız.
4-Zararlı ile yapılabilecek mücadele yöntemi bellidir. Uygulama yapacak ,kontrol ve denetleyecek teknik kadrolar Çaykur ve İl tarım müdürlüklerinde yeteri kadar vardır.BU kadroların her üreticiye bu uygulamayı yaptırtması zorunludur.Kullanılacak biyolojik materyal bölgede ve ülkemizde vardır.
5-Bu durumda beklemenin anlamı yoktur. Önümüzdeki yıl vereceği zararı Kasım ayından, mayıs ayına kadar süre içinde ve haziran-ağustos sürecinde sağlayabiliriz.
Bu yazımızda ve diğer yazılarımızda yazdıklarımızı Sn.Valilerimiz , Çaykur genel müdürlüğünün iyi değerlendirmesini arzu etmekteyim.Çünkü tarımla fiilen uğraşan bir ,okuyan,araştıran , 42 yıldır bu bölgede çay sektöründe , tarım sektöründe çalışmış ,plan lı dönemlerde görev almış,genel müdürlük yapmış, konularımızda deneyim ve tecrübeleri mevcutlardan daha fazla bilgi ve sahibi olduğuna inanan biri olarak yolun sonunu görmekte ve herkesle paylaşırken uyarılması gerekenleri de uyarmaya mecbur kalmaktan üzüntü duymaktayım. Çünkü her canlının bir ağzı vardır ve kendi yaratılışına göre sesler çıkarır. İnsanlarda duygu ve düşüncelerini konuşarak veya yazarak karşılıklı etkileşimle anlaşırlar. Ancak konuşmak için değil bilmeden konuşanlara, fakat konuşması gerekenlere bu şekilde bilgi aktarmış olmaktayız ve icraat beklemekteyiz.
Eğer bu sonbaharda ve önümüzdeki aylardan itibaren mücadele uygulaması başlanmaz ve araştırma ekipleri kurduk, bilimsel kurul çalışmaları sonuçlarını bekliyoruz denmeye devam edecek ise görevliler görevlerini teknik bilgi ve olanakları uygulamaya geçirmeyerek zaman kaybettirmiş olacaklardır.