Ahmed ÇITLAKOĞLU

Ahmed ÇITLAKOĞLU

Başörtüsü Mü, Tesettür Mü?...

 Günümüzde nice kelimeler ve tanımlar kastî olarak veya gafletle asli anlamları dışında kullanılır oldu.
“Başörtüsü” de bunlardan biri… Başörtüsü, tesettür kelimesinin yerine kullanılıyor.
Tesettür; Erkek veya kadının şer’an örtülmesi gereken yerlerinin örtülmesi anlamını ifade eden fıkhî bir terim…
Başörtüsü; hanımların tesettür kıyafetlerinin bir parçası…
Başörtülü (hanım) denilince; inancı gereği vücudunun bütün uzuvlarını tesettüre uygun kapatan hanım akla geliyor.
Bugün acaba başörtülü hanımların ne kadarı bu kanaatin hakkını tam olarak verebiliyor?
 
Kadınların örtünmesinin gayesi, yabancı erkeklere kadınlıklarını hatırlatmayacak, erkeklerin kalbine kötü duygular getirmeyecek bir ortam oluşturmaktır… 
 
Tesettür yerine başörtüsü kelimesini kullanmanın iki vahim neticesi görüldü…
Biri, erkeklerin tesettürü (örtünmesi) göz ardı edilmeye çalışıldı.
Diğeri: Bugüne kadar türban denildi, başörtüsü denildi, fakat tesettürden bahsedilmedi. Bunun neticesi olarak hanımlarımız da belki sadece başlarını örtmeyi tesettür zannettiler. Başlarını örttüler, ama vücudun örtünmesi gereken diğer uzuvlarını ihmal ettiler.
 
Tesettür sadece kıyafet midir?..
Bilerek veya bilmeyerek diğer bir yanlış anlatım ve anlaşılma da, bugüne kadar “tesettür” kelimesinin hep kıyafet için kullanılıyor olması… Oysaki tesettürle alakalı Ayet-i Kerimede gözlerin kısılmasından, gözlerin kapatılmasından bahsediliyor!
Demek ki gözlerin tesettürü önemli! Ama gözlerin “başörtüsü” yok!
Mesela âmâlar için başörtüsü ve kıyafetin bir anlamı ve önemi yok, ama onlar için sesin çok önemi var.
Sesin devrede olduğu yerde, haliyle kulak da devrede olacaktır!
O halde göz ve sesin kısılması kadar, kulakların da seslere kapatılması önemli.
 
Acaba tesettür yerine başörtüsünü ikame etmeye çalışanlar; göz, dil ve kulak tesettürünü göz ardı etmeyi mi hedeflediler?!.. 
 
Başörtülü mü, başı örtülü mü?
Nice başı örtülü hanımlar var ki, tesettürlü değil!
Nice başı açık hanımlar var ki, tesettürlü!..
Mesela öyle hanımefendiler var ki, sadece başı örtülü değil, fakat baş harici vücudun bütün uzuvları tesettürün fıkhî anlamına tamamen uygun şekilde (bol elbiselerle) örtülü… Hatta göz ve sözleri de örtülü(!)… Hal ve hareketleri; edep ve hayâ timsali… 
 
Kadına tesettür var da erkeğe yok mu?
Tesettür deyince ilk önce hanımların giyinme tarzı akla geliyor. Oysaki hanımlar kadar erkeklerin de tesettür sorumluluğu olduğu malum… 
Hatta kadınlara örtünmeyle ilgili (Nur suresi,31) ilahî emir yöneltilmeden önce (30. ayette) erkeklere yönelik gözlerini (harama bakmaktan) sakındırma emrinin yer almış olması dikkat çekicidir…
 
Zaman, artık tesettür zamanıdır...
Bugün, başı örtülü fakat başörtüsü dışındaki bütün kıyafeti Hz. Peygamber (sav) Efendimizin “giyinik çıplaklar” tasvirini andıracak biçimde kadınlığı ve kadınsılığı olabildiğince teşhir eden bir giyinme anlayışı ve tarzı; maalesef nice Müslüman ailelerin kanayan bir yarası…
Rengârenk bir başörtüsünün altında etek ve pardesünün de bulunmadığı, vücut hatlarını tamamen saran bir giyim tarzı, hatta çantanın ayakkabıya uydurulmasına varıncaya kadar,  başörtüsü renginde makyaj moda hastalığı Müslüman camia için fevkalade üzüntü verici…
Bu, aileler için, diyanet camiası için velhasıl bütün Müslümanlar için; önlenemeyen salgın bir hastalık misali, müdahale edilmemesi veya edilememesi varlığından daha ızdırap verici.
 
Tesettüre uygun olmayan giyim tarzı, kıyafet serbestliği kapsamında savunulamaz…
Bu mes’eleye çözüm aramak, yozlaşmış tesettüre dur demek, kıyafete müdahale değildir.
Bu mes’ele; bir kişinin ferdî inanç hak ve hürriyetinin kullanılması da değildir.
Başörtüsünün altına saklanarak dinin kesin emirlerinden tesettür hükmünü kimsenin dejenere etmeye, yozlaştırmaya hakkı olamaz. Bu tür tahriflere de devlet olarak, Müslümanlar olarak müsaade edilmemelidir. Mes’ele başı örtülü olup olmamak değil, tesettürlü olup olmamaktır!
 
Hac ve umre ziyaretlerinde erkekler için bilinen beyaz ihram elbisesinin dışında faraza kırmızı ihram(!) elbisesi giyilse ve bu, diğer Müslümanların amel ve itikat anlayışını zedeleyecek derecede yaygınlaştırılmaya çalışılsa, buna müdahale edilmeyecek midir?
 
Keza birileri “tavuktan ve horozdan da kurban olur” dese ve kendileri kurban niyetiyle horoz ve tavuk kesmelerinin ötesinde bunu diğer Müslümanların kurban anlayışını zedeleyecek derecede yaygınlaştırmaya çalışsalar, buna müdahale edilmeyecek midir?
 
Gününüzde modanın etkisiyle veya başka sebeplerle, bir bütün olan tesettür içersinden sadece başörtüsünü tercih edenler bunu diğer Müslüman hanımların tesettür anlayışını zedeleyecek derecede yaygınlaştırmaya çalışırlarsa, bunlara da müdahale edilmesi gerekmez mi? 
Bu müdahale kıyafete müdahale değil, Müslümanların inanç akidelerini bozmaya çalışanlara dur demektir! Müslümanların ibadet haklarının korunmasıdır!
 
Tesettür bir ibadettir… 
Şahısların ibadet kuralları koyama yetkisi yoktur… Şer’i ölçülere göre konulmuş ibadet kurallarını tahrife kalkışanlara da müsaade edilmemelidir.
 
Tesettür mü, teberrüc  mü?..
Teberrüc: Kadının, elbise gibi sun'i ya da doğuştan gelen vücudundaki (tabii) güzelliklerini yabancı erkeklere uygun olmayan yerlerde kasıtlı olarak göstermesi, giyimde, renk seçiminde, konuşma ve yürüme tarzında dikkat çekici davranması anlamında Kur'ânî bir terim… (Ahzap suresi,33) 
Süslü bir başörtüsü, dikkat çekici gözlük, uzun topuk ve çok şık ayakkabılar, alınmış kaşlar, aşırı makyajlı cehreler, işveli (edalı, cilveli) konuşmalar hep "teberrüc" cümlesinden sayılmıştır.
 
Bu mevzuda uzmanların görüşleri…
Kur’an ve tefsir çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Mustafa Öztürk: “Kur'an'da hımar (başörtüsü) tesettür konusundaki genel vücup emrinin sadece bir cüz'üdür. Yani mümin kadın öncelikle ve özellikle tesettürle mükelleftir. Tesettür ise, kendisini kem gözlerden koruması, buna uygun giyinip kuşanması, yine buna uygun konuşması ve yürümesidir.
Başörtüsü tek başına hiçbir şey ifade etmemekte, belki en fazla muhafazakâr bir çevreye aidiyeti imlemektedir.
Baştaki başörtüsüne rağmen, giyim kuşam hariçteki nazarlara davetiye çıkarıyorsa, bu başörtüsüne rağmen gerçekte söz konusu olan şey, tesettür değil, teberrüctür.
Kur'an'ın emrettiği, başörtüsünden çok daha anlamlı ve kapsamlı bir ahlaki buyruk olarak tesettür, yani kendini teşhirden ve namahrem nazarlardan sakınmak, böylece mümin kadına yakışan vakar ve ağırlığın hem giyim kuşam hem de hal ve hareket düzeyinde en iyi temsilini ortaya koymaktır.”
Prof. Dr. Faruk Beşer: “Bugünkü kadın tesettürü konusunda diyebiliriz ki, elbise artık bir örtme, gizleme aracı olmaktan ziyade, Müslüman kadınlarda dahi bir teşhir, bir reklam aracı haline gelme eğilimindedir..
Tesettür aynı zamanda bir semboldür. Ama siyasi değil, dini bir semboldür. Tesettürlü olan erkek ve kadın adeta, ben Allah’ın otoritesini kabul eden, ona inanan bir insanım, bana bu gözle bakın demiş ve hatta bu inancın reklamını da yapmış olur. 
Kadın elbisesi şeffaf olmamalıdır. Çünkü örtme göstermeme demektir. Şeffaflık bunu sağlayamaz. Çok dar olmamalıdır. Çünkü örtünme bir bakıma bedensel özellikleri gizleme demektir. 
Kadın için de erkek içinde tesettürde esas olanın cinselliği teşhir etmemeleridir.”
 
Faruk Beşer Hocamız teberrüc hususunda Mustafa Öztürk Hocamızla aynı fikirleri paylaşıyor:
“Cezbetmeyi ve dikkat çekmeyi sağlayan her uygulama tesettür değil, teberrüctür. Teberrüc illede görünebilmek için yapılan her şeydir. Bir topuzla olabileceği gibi bir rengârenk elbise, daracık elbise olabilir, ayaklarını yere pat pat vurmakla da olabilir.” 
 
Ebul-A’la el-Mevdudi diyor ki: “Şerîatın gayesi güzelliğin görünmesini önlemektir. O halde güzelliğin teşhiri için açılmak suçtur.” 
 
Modacılar tesettürü sevmez!..
Moda sektörü tesettürden beslenemiyor… Başörtüsü ve Teberrüc ise modacıların hayat suyu!
Tesettürün gündem dışına atılıp, başörtüsünün baş tacı edilmesinde moda sektörünün etkisi büyük olsa gerek!
Bugün gelinin noktada, tesettür modaya kurban edildi veya ediliyor da denilebilir.
 
Çözüm!...
Bu mes’eleye öncelikle Diyanet İşleri Başkanlığı müdahale etmelidir… Vaaz ve hutbelerde geniş şekilde gündeme taşınmalıdır…
Aile içinde ve eşler arasında huzursuzluk sebebi olmuş bu mes’eliyi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gündemine almalıdır…
Üniversiteler, özellikle İlahiyat Fakülteleri bu mevzuya araştırmalarıyla katkı sağlamalıdır…
Başörtülü hanım yazar ve gazeteciler; tv ve radyolarda konuşmalarıyla, gazetelerde haber ve köşe yazılarıyla bu sürece destek vermelidir…
Din ilimlerine vâkıf, dertli olan ve samimiyetinde şüphe duyulmayacak bir heyet, bir organizasyon bu mes’eleyi masaya yatırmalıdır…
Toplumun madde ile ilişkisi, moda, güzel görünme, baskıya bağlı örtünme süreçleri, örtülü olduğunu zannetme duygusunun, çarşıya pazara ortak olma anlayışının sürece tesiri tartışılmalıdır.
 
Yıllarca üniversite kapılarında, tıp fakültesi son sınıfında okulu terke kadar varan tesettürlü kızlarımızın verdiği mücadele bugünkü “başörtülü tablonun” elde edilmesi için değildi…
Mecliste parti kapatmaya kadar varan mücadele; böyle bir giyim tarzı için verilmedi!
 
Bugüne kadar üniversite kapılarında ve sair platformlarda tesettür için mücadele eden ve ağır bedeller ödeyen…
Halen çevresindeki  “mahalle baskısına!” rağmen gelenek ve süs düşüncesiyle değil de sırf Allah’ın emri olduğu için başörtüsü takan ve emrolunduğu gibi bir bütün olarak tesettür giyim tarzını tercih eden ve bunun mücadelesini vermeye de devam eden hanımlarımızı tebrik ediyoruz…
 
Keza yıllardır kızlarımıza ve ailelerine uygulanan başörtüsü yasağını kaldıran ve normalleşme sürecini başlatan Ak Parti hükümetine ve Mecliste emeği geçen bütün milletvekillerine bu milletin tebrik ve teşekkür borcu vardır.
Açılımı ve normalleşmeyi görmemek küfran-ı ni’met olur…
 
Bizim itirazımız, bu güzel açılımın istismarınadır…
Tesettür derdi olmayan, olduğu gibi görünen ve giyinenler bu yazının muhatabı değillerdir.
 
Bütün bunlara rağmen, tesettüre tam uygun olmasa da inancı gereği, Allah’ın emri olduğu için sadece başını örten kızlarımızı, hanımefendileri, kusurlu amellerinden dolayı eleştirmek, onları dışlamak yerine, onlara nasıl sahip çıkarız, onlara nasıl yardımcı oluruz, bunun hesabı yapılmalıdır…
 
Faizli muamele yapan, içki, kumar ve eğlenceye dalan, yalan ve gıybeti hafife alan, ticari ve mesleki faaliyetlerinde ilahi emir ve yasaklara riayet etmeyenlere gösterilen hoşgörü,  tesettüre riayet etmeyen/edemeyen hanımlara da gösterilmelidir.
Müslüman’ın vazifesi; ayağı kayan birini (değil kusurlu Müslüman velev ki Müslüman dahi olmasa, insan olması hasebiyle) bir tekme vurup yuvarlamak ve çukura atmak değil, onu elinden tutup yuvarlanmasına mani olmak, çukura düşmüşse çukurdan çıkarmaktır.
 
Hâsılıkelâm… Başörtüsü; başı örten basit bir bez parçası değil, Müslüman kadının inancını izhar eden bir alamet-i farikadır, dinî bir simgedir!
 
Tesettür göstermez ama değer katar. Teberrüc gösterir, gösteriş içindir ama hiçbir değeri yoktur. 
Tesettür; “bana bakma!” demektir, “bana bakmadan geçme” demek değildir!
Tesettür hayâ ölçüsüdür… Hayâ imandandır… 
 
Bizler bu yazımızla tesettür mes’elesini tartışmak, bu sahada fikir beyan etmek için değil, toplumsal yara haline gelmiş bu mes’eleyi kangren olmadan etkili, yetkili ve ilgililerin dikkatlerine sunmak istedik. 
Çorbada bir tuzumuz olabilirse, ne mutlu!..
 
“Ey Rabbim! Beni her ne cezâ ile cezâlandırırsan cezâlandır, yalnız hicâb (utanma) zilleti ile cezalandırma!” (İmam KUŞEYRÎ)
 
Vesselam…
13.07.2014 
 
Önceki ve Sonraki Yazılar