EĞİTİMSİZ ÖĞRETİM

“Siyasetin mektebi olmadığı” gibi, eğitimciliğin de mektebi yoktur.
Eğitimciliği okulunda okuduğu için tam öğrenen olmamıştır.
Öğretmenler, eğitimciliği öğretmenlik yaparken öğrenir. Dolayısıyla öğretmenlik bir tecrübe mesleğidir. Sakın “eğitim fakülteleri ne işe yarar” diye düşünmeyiniz. Oralardan kitabi bilgiler öğrenilir. Bu kitabi bilgiler içinde de ekseriyet itibariyle modern(!) Avrupa’nın eğitim bilimcilerinin fikirleri hep konuşulur. Hani onlar her şeyi bizden iyi bilirler ya!
600 yıllık Osmanlı bize eğitim adına bir miras bırakmamış(!) olduğu için ecnebilerden işi öğrenmeyi medenilik olarak bize öğretmişler. E biz de saf olmadığımızı ispat etmek için ve “eski zaman adamı” durumuna düşmemek için modern(!) ülkelerin bilim adamlarının ne dediklerine bakarak çağlar üstü olmayı tercih etmişiz(!)
Sonunda; namus kavramını, cinselliği sadece yemek içmek gibi bir ihtiyaç görenden,
İktisadi hayatı, bir kapitalistten veya materyalistten,
Psikolojik doyumu, Allah tanımazdan,
Arkadaşlığı, bireyselliği ilke edinenden,
Sosyal adaleti, yaşamak için insan öldürmenin gerekliliğini savunandan,
Moral depolamayı, morali bozulunca votka içerek tatmin olmaya çalışandan,
Aile kavramını, kızını 18 yaşına gelince “reşit oldu” diyerek evine almayandan,
Sosyalleşmeyi, barlarda efkâr dağıtarak sosyalleştiğini zannedenden öğrenmek zorunda kaldık.
Bunun içindir ki, bütün etkinlerin ortak bulduğu bir eğitim sistemimiz hiç olmadı. Ayrık ideolojileri bırakınız da, aynı ideolojinin temsilcileri bile bir noktada buluşamamıştır. Küçük bir yetkili değişimi bile eğitim sitemimizi sıfırlamaktadır. Bunun için; dün “ak” dediğimize bugün “kapkaradır” demek zorunda kalıyoruz. 30 yıl eğitimcilik yapan bir kişi en az 20 defa hafızasını formatlamak zorunda kalmasının sebebi budur. Yönetici pozisyonunda olan eğitimciler ise, kendi öğrendikleri eğitim sistemini bildiklerinden yeni sistemi uygulayan öğretmenleri idare etmekte zorlanır olmuştur. Eğitim yöneticileri yeni eğitim sistemini öğretmenler kadar bilemedikleri için, çatı keman çalarken mutfak kaval çalar durumuna düşmüştür. 10 yıl yöneticilik yapan birisini sınıfa gönderseniz öğrenci ile aynı yerden başlamak zorundadır. Bunu “hızlı bir değişimle” açıklamak, eğitimi bilmemektir.
Dünya ile yarışmaya çalışırken neslimizi test ve tost çocuğu haline getirdiğimizin kimse farkında değildir. Eğitimle ilgili hangi sohbete katılsanız eğitimin hiç konuşulmadığını göreceksiniz. Hep öğretim konuşulmakta ve eğitim konuşulduğu zannedilmektedir. Okulların veya illerin eğitim başarısı, sınav kazandırdığı öğrenci sayısıyla ölçülmektedir. Elde edilen başarı sıralaması ise “eğitim başarı sırası” olarak ilan edilmektedir. Oysa eğitim; ölçülemeyen, insanlar arası saadet ortamıyla hissedilebilen bir olgudur.
Öğretim şarttır ama, eğitimsiz öğretim çoğu zaman cinayettir. Öğretim eksikse atom bombasını yapamazsınız ama insan öldürmenin evrene ihanet olduğunu insana “eğitim” hissettirebilir. Öğretimsiz doktor olunamaz ama hasta kıvranırken “ben izinliyim, nöbetçi doktora gidiniz” demenin eğitimsizlik olduğunu Hipokrat kimseye hissettiremez. Öğretimin eksikse uçak kullanamazsın ama eğitimin eksikse uçakla masumları bombalamanın insanlığa ihanet olduğunu nasıl anlayacaksın?
Öğretimdeki başarısızlığımızın sorumlusu eğitimsizliğimizdir. Eğitimsizliğimizin sorumlusu ise, ………..
Muallim; talim ettiren, eğiten demektir. Öğretmen ise; öğreten kişi demektir. Oysa dilbilgisi kitaplarında muallimle öğretmen “eş anlamlı kelimeler” konusunda anlatılır.
“Eğitim” konulu sohbetlerde “öğretimi” bile bir ortak çizgide buluşturamadan dağılıp toplanmaya devam edeceğiz. Sonra da bir “günah keçisi” bulur kendimizi aklarız. Ha, o ara görev süremiz dolarsa da savunma işini birisi üstlenir artık.
Eğitim işini gene mi anlatamadım? Başka formül bilmiyorum.
Önceki ve Sonraki Yazılar