İSTİHDAM DEĞİL İSTİRHAM

Evet, küresel ekonomik dalgalar; bir kısmı komşularımız olmak üzere birçok ülkeyi tesiri altına almış. Tabi işsizlik de bu tür ülkelerde başlıca sorunlardan olmuştur. Bizde ise işsizlik oranları tek haneli rakamlarda görülüyor. Oh ne güzel…
Tabi ben ekonomist değilim, rakamlarla uğraşmak haddim de değil. Ben yaşanana bakarım, elde olanı görürüm. Böylece bir kanaat sahibi olabiliyorum. Keşke hükümet yetkilileri de böyle yapsalar.
Lafı uzatmaya gerek yok: Bizde işsizlik oranı düşüktür evet ama nasıl? İnsanlarımız çaresizlikten sömürülmeye eyvallah demek zorunda kalıyor da ondan. Çalışanlarımızın neredeyse tamamına yakını asgari ücrete talim ediyor. Hem de günde 12-16 saat çalıştırıldıkları halde. Geçenlerde eski bir öğrencimle karşılaştım, bir esnafın yanında eleman olarak çalışıyor, tabi asgari ücretle. Bir kızı seviyormuş, istetsene dedim, demez olaydım. Duygulandı: “isteteyim de nasıl evleneyim nasıl ev geçindireyim, aldığım maaş sigarama yetmiyor” diye cevap verdi.
Geçen sene de öğretmenlik mezunu bir öğrencimi bir marketin kasasında görmüştüm. O da: “sürekli babadan para istenir mi, kazık kadar adam olduk, asgari ücret masgari ücret çalışıyoruz işte” demişti. Çalışması ayıp değil, çalışma koşularının insafsızlığındandır şikayet. O çocuk o ücrete karşılık 16 saat mesai yapıyor, bu mudur insaf.  
Anlayacağınız, eğitim durumu da fark etmiyor bu işte. İnsan üzülüyor tabi, bu işlere çekidüzen verecek ben miyim? Ben hükümetim diyen hak ve hukuku ayarlamalı değil mi? Hal böyleyken biz yine de sevinelim(!) Çünkü işsizlik oranımız tek hanelere düşmüş.
Şimdilerde 40 bin kişilik öğretmen atamaları var. Güya rekor seviyede bir atamaymış, en fazla bütçe eğitime ayrılıyormuş. Hâlbuki hazırlanan kontenjanlara bakınca tam bir fiyasko. Ey hükümet; madem istihdam sorununu çözmek istiyorsun, madem mağdur olanı dertten kurtaracağım diyorsun bu ne lahana turşusu? Kontenjanların 30 bininden fazlası bu yıl mezun olanlara ayrılmış. Yıllar yılı atanmak için, işsizlikten ve özel sektör sömürgesinden kurtulmaya çalışan okumuş adamlara makûs talihlerinizi yaşayın denmiş. Bu okumuş adamların içinde öyleleri var ki insanın içi gidiyor; adam KPSS’den 80-90 almış ama branşına ayrılan kontenjan o kadar komik ki yine de insaf edip: “neyse seneye 95 alırsam atanırım inşallah” diyor. Yazıktır, günahtır. Siz koltuklarınızda rahat rahat oturup üç mü yazalım beş mi yazalım diye kalemin ucunu emerken ne hayatları linç ediyorsunuz.
Eğitimde tek sorun bu atama işleri değil. Ben rakamlardan anlamam ama eğitim işi benim işim. Keşke bu işten de anlamasaydım. Vaziyet o derece kötü ki; biri bana bu ülkenin eğitimini nasıl altüst edersin dese, ben: “bugüne kadar yapılanlardan başka bir şey yapmaya gerek yok” derdim. Hükümetin eğitimden anladığı, okul yap, bilgisayar al, işlem tamam.
Muhalefet partilerinde de iş yok. Birbirlerinin kuyruklarını takip ettikleri kadar milletin sesine kulak verseler ya. Gelsinler, bana sorsunlar. Ben anlatırım A’dan Z’ye.
 
Eğitimci - Yazar
Ahmet ÇİÇEK
 
Önceki ve Sonraki Yazılar