Ahmet ÇİÇEK
Cemaat-Dersanecilik ve AK Parti
Aslına bakılırsa bu üç camiayı da iyi bilir, tanırım. Hasbelkader içinde, kıyısında, köşesinde bulunmuşumdur.
Gülen Hareketi'nin içinde lisans dönemlerimde aktif olarak bulundum. Maneviyat ve tecrübe bakımından çok istifade etmişimdir. Ki o dönemler 28 Şubat'a denk gelir ki cemaatin manevi derinliğinin en çok meyve verdiği zamanlardı. İtaatkâr bir karaktere sahip olmayışım ve on beş günde bir Uhuvvet Risalesi'nin okunması salık verildiği halde vefa olayının çok cılız kaldığına şahit olmak gibi sebeplerle aktif çizgiden ayrılarak zaman zaman sohbetlerine iştirak edenlerden oldum. Ki yaklaşık iki yıldır da sohbetlere de katılamadım ya da katılmadım.
Kendim şu anda bu hareketin içinde olmasam da içinde çok çok değerli, samimi, fedakâr dost ve insanların bulunduğuna gönülden inanıyorum. Bir camiayla ilgili beylik laflar etmek doğru bir yaklaşım olmasa da kamuoyunun temel algısını paylaşma adına, belki faydası olur mülahazasıyla birkaç noktaya dikkat çekeceğim.
Öncelikle Gülen Hareketi, özellikle 2007'den sonra hızla siyasi bir cemaat algısına doğru kaydı. AK Parti ve Gülen Hareketi aynı havuzun suyu oldu. Hâlbuki cemaatte, siyaset kirli bir iş olarak tarif edilirdi bu bir. İkincisi evrensel bir çizgiye ulaşan bir hareketi bir parti ile sınırlandırmakla bence büyük bir hata yapıldı. Böyle bir özdeşleşme cemaati bitirir. Ki gelinen bu noktada cemaat kendi daldığı kirli suda debelenmektedir. Ülkedeki derin yapının çözülmesinde cemaatin katkıları malumdur, lakin her meseleye müdahil olma arzusu cemaati manevi kimliğinden oldukça uzaklaştırmıştır. O halde yaşananları şefkat tokadı olarak değerlendirmekte fayda var.
Cemaatin eğitim ve dersanecilikte ayrı bir yeri var. Bu konuda dünya çapında başarıları da söz konusu. Keşke AK Parti iktidarında başka meselelere bulaşacağına, hareket başladığından beri parlayan yıldızı olan eğitim sektöründe MEB'e sistem konusunda bir katkı sağlasa. Ülkenin eğitim sistemi perişan ama o cihette bir teşebbüs yok. Neden sorusunun fikrimce cevabı, asab bozucu: eğitim düzelirse dersaneciliğe gerek kalmaz. MEB düzelirse kolejlerin parlaklığı değersizleşir. Karanlıkta mum alevi bile Güneş kabilindedir.
Belli ki AK Parti dersaneciliği kaldıracağım demekle eğitimde müspet bir düzelmeyi ummuyor. Ben daha çok şöyle algılıyorum; "Sen benim siyasi alanıma müdahale eder, hatta Gezi olaylarından hoşnut olursan ben de senin alanın olan eğitime çomak sokarım. Kolejlerini kapatmadığıma dua et" der gibi bir durum dikkat çekiyor.
AK Parti açısından da sıkıntılı bir durum var elbette. Çünkü partinin neredeyse her kademesinde cemaatten etkin ve kritik kişiler var. Mesela şimdilerde Sayın Bülent ARINÇ Beyefendinin ortaya koyduğu tavır da bu minvalde değerlendiriliyor. Bu dönemde en çok sencı çeken de Sayın ARINÇ olmalı; aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık. Sayın Başbakan'ın bireysel otoritesi olmasaydı partide derin çatlaklar oluşabilirdi. Şu an öyle derin çatlaklar oluşturacağını sanmıyorum ama keyifler eski kıvamında da olmayacak gibi görünüyor.
Keşke herkes kendi kulvarında vazifesini icra etseydi de ne şiş yansa ne kebap…
Görelim Mevla'm neyler, neylerse güzel eyler…