Ahmet ÇİÇEK
BUNUN NERESİ USTALIK ABİ?
Çıraklık- Kalfalık- Ustalık ifadeleri bana hep Mimar Sinan’ı anımsatırdı. Artık Ak Parti’yi de anımsatır oldu. Ak Parti, üç seçim dönemidir iktidarda. Her döneminin bir de adı var: Birincisi, Çıraklık; İkincisi, Kalfalık; Üçüncüsü, Ustalık Dönemi…
İsimler konurken ilk iki dönem yaşanmış olduğundan bu dönemlerin çıraklık-kalfalık diye lanse etmeleri normal ama üçüncü dönem henüz yaşanmadığı halde seçim meydanlarında ustalık dönemi olarak pazarlamalarında biraz sorun var. Ne yalan söyleyeyim ben de o pazarlıktan nasiplenenlerdenim, seçim sonuçlarına bakılırsa iki vatandaşımızdan biri nasiplenmiş, yalnız değilim. Millet, yapılanları yapılacaklara teminat olarak görmüş velhasıl, olabilir.
Ezcümle, aradan geçen zamana bakıldığında (üçüncü dönemin dörtte birinden fazlası geride kaldı) değil ustalık dönemi, çıraklık dönemini özler olduk. Bana kalırsa Çıraklık dönemi daha ustacaydı. Türkiye şiddetli bir ekonomik kriz ile mücadele ederken Acil Eylem Planları ile milli güven tesis edildi, ekonomide istikrar sağlandı, kısa zamanda ülkemiz şantiyeye döndü, kriz günleri unutuldu. Hem de Ergenekon militanları kuruşunu ve kurşununu Ak Parti’nin devrilmesine harcarken oldu bütün bunlar. Ak Parti, duruşu ve aktif siyaseti ile pozitif çizginin sembolü haline geldi.
İkinci dönemde belirgin bir durgunluk oldu. Hâlbuki bu defa Çankaya da engel değildi. Her ne olduysa hükümet birden içe döndü. Bir dönem çirkin siyaset olarak nitelendirdikleri ve o siyasetin tarafı olmayacağız dedikleri halde çirkin siyasetin başrollerini Baykal ve Erdoğan paylaştılar. Rollerinin hakkını da verdiler, laf dalaşmaları her akşam haber malzemelerimiz oldu. Gerçi muhalefetin böyle bir düelloya girmesine de şaşmıştım, çünkü Erdoğan bu işte içte de dışta da rakipsiz. Menziline giren ağzının payını alır. Ekonomideki beklentiler gerçekleşmese de millet, düelloya oy vermenin yanı sıra şeffaf devlet olma yolunda Ergenekon meselesinde hukuka güven veren bir duruş ortaya koyduğu için beyaz Türkler hegemonyasından ülkenin huzura kavuşmasında Ak Parti hükümetini sebep gördü ve alkışladı.
Vatandaş, çeşitli sorunların çözümünde ve çeşitli güzel adımların atılmasında hükümeti alkışlarken hep bir gün sıranın kendine gelmesini bekledi. Türkiye güçleniyor… dış politikada itibarımız artıyor… piyon değil, oyun kurucu bir ülkeyiz… küresel güçlere ağzının payını veriyoruz… kişi başına düşen milli gelir artıyor… en hızlı büyüyen ülkelerdeniz… gerçek manada demokratik ve sosyal devlet oluyoruz… deniyor. Bunların hepsine amenna, biz de doğrudur diyor, öyle kabul ediyoruz. Lakin üç dönemdir vatandaşta bir inkılâp yok. Kendimden ve muhatap olduğum insanlardan biliyorum, kötüye giden var, iyiye giden yok (Torpil bulanlar istisna). Herkeste bir hesap var, neymiş: “yok eskiden şu kadar para ile bu kadar şey alıyordun, şimdi bu kadar para ile bak neler alabiliyorsun.” İyi de o kadar parayı vatandaş nerden bulsun? Bu gün üniversite mezunu, askerliğini tamamlamış, evini barkını kurmamış genç vatandaşım eğer devlete kapak atamamışsa ya işsiz ya da asgari ücrete çalışan bir zavallı durumunda. Evlense maaşı kirasına yetmez, o kadar parayı nerden bulsun da harcasın? Devletimiz de bu arada, işsizlik oranımız düşüyor desin, oh ne güzel.
Bence Çılgın Proje “vatandaş” olmalı, artık sıra vatandaşa gelmeli, eğer vatandaşın eline, evine, işine, cebine bereket gelirse o vakit ben hükümete “usta” derim. Şu hali ile çıraklıktan besleniyor.
Bu arada Çılgın Projeleri de hatırlatmış oldum, seçim bitti biteli gündemde yok da.
Siyaset, var olanları gizleyen, olmayanları var gösteren kurum olmaktan kurtulduğunda…