Ahmed ÇITLAKOĞLU
Yarın Ramazan!..
Bu akşam ilk Teravih namazı… Bu gece ilk Sahur!
***
Hoş geldin Ya Şehr-i Ramazan!..
Bizleri rahmet, bereket ve mağfiret ayı olan Ramazan ayına bir daha kavuşturan Yüce Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar olsun…
Salatü selam, Tahiyyat-ü ikram ve her türlü ihtiram iki cihan serveri Peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimize, O’nun âline, ahbabına, ailesine, ashabına ve etbaına olsun.
Selam ve dua, “Elhamdülillah ben Müslüman” deyip de hayatının her anını Allah’ın yüce emirleri ve Resulünün mümtaz tavsiyelerine göre tanzim etme gayretinde olan bütün Müslümanların üzerine olsun.
***
Gel ya Şehr-i Ramazan gel!.. Bize gel, evimize gel, işyerimize gel!.. Caddemize ve sokağımıza, köyümüze ve mahallemize, şehrimize ve ülkemize gel!.. Gel de sar bizi, kuşat bizi, nurlandır bizi!
***
Ramazan öyle bir mübarek ay ki, rahmet, bereket ve mağfiret ayı olmasının yanında insanların gerçek inanç çehrelerini ve zihniyetlerini açığa çıkartan adeta turnosül kağıdı fonksiyonu da bulunuyor…
Ramazan’da kimileri ahiretini kazanmak için çalışıyor; hem oruç farzını ifa etmek, hem de Ramazan ayının feyzinden, bereketinden daha fazla istifade edebilmek için sair nafile ibadetlerini artırmaya gayret ediyor…
Kimileri de dünyalık için, daha fazla kazanmak için Ramazan ayını bir fırsat biliyor… Ramazan ayına ve oruçluya hürmetinden ve dini hassasiyetinden dolayı lokanta, pastane, çay ocağı ve kahvehanesini kapatanların boşluğunu doldurmak için Ramazan boyuncu 24 saat işyerlerini açık tutuyorlar.
***
Eskiden, Ramazan günlerinde açık olan lokantalar ve kahvehaneler belki oruçlulara saygıdan, belki de oruç tutmayanlar görünmesin ve tanınmasın diye işyerlerinin camlarını perde ile kapatırlardı.
Günümüzde artık buna ihtiyaç duyulmuyor... Bazı lokantalar, pastaneler, çay ocakları normal günlerden biriymiş gibi cadde ortasına masa açarak servis yapabiliyorlar.
Bu, onların inanç ve ticaret hürriyetidir, nezaket anlayışıdır… Demokratik haklarını tepe tepe kullanıyorlardır… Bunlara diyecek söz yok… Kaldı ki müdahale de edilmiyor zaten.
Oruç tutanlar da demokratik haklarını kullanmalı!..
Ramazan ayında sanki hiç Ramazan gelmemiş gibi sigarasını alenen tüttürenlerin, yemeklerini açıktan yiyenlerin, içki içenlerin yeme-içme hürriyetleri kadar, inançlı insanların huzurlu bir şekilde namazlarını kılma ve oruçlarını tutabilme hürriyetleri de olmalıdır.
Hiç değilse, oruç tutmayanların demokratik haklarını sınırsız bir şekilde ve pervasızca kullandıkları bir ortamda oruç tutanlar da İslamî sorumluluk anlayışı dâhilinde demokratik protesto haklarını kullanmalıdır.
Bu sebeple, bendeniz de bir Müslüman olarak onları protesto hakkımı kullanacağım:
Not edeceğim!..
Başkaları ne yapar bilmem, şahsım adına ifade edeyim ki ikamet ettiğim mahalde, yürüdüğüm cadde ve sokaklarda oruçlu halimle bana saygı göstermeyen, hatta sanki alay edercesine açıktan gündüzleri yeme-içme servisi yapan bu işyerlerini özel olarak not edeceğim!..
Müslüman’a ve İslam’a saygı göstermeyen hatta yerine göre istihza eden bu işyerlerini iyi tanımalıyım ki Ramazan’dan sonra bu lokantalara, pastanelere ve çayhanelere girme gafletine düşmeyeyim!.. Aksi halde Ramazan’a inancı ve Müslüman’a saygısı gereği işyerlerini Ramazan ayı boyunca gündüzleri kapatan işyerlerine haksızlık ve saygısızlık edilmiş olur.
***
Ramazan’da gündüzleri lokanta, pastane ve çayhanelerini kapatan, yalnız iftar ve sahurda açanlar, hatta kahvehane ve meyhanesini (ister inancından dolayı, ister Müslümanlara saygısının neticesi olsun) Ramazan dolayısıyla bir ay kapalı tutanları tebrik ve takdir etmek gerekir…
İşyerlerinin camına “iftar ve sahurda açığız” levhalarını asan lokantaları ve yeme servisi yapmayan pastaneleri de özellikle not edeceğim!.. Bu inançlı ve oruçluya saygılı işyerlerini not etmeliyim ki Ramazan’dan sonra yemek yiyebileceğim lokanta ve pastane adreslerini de karıştırmamış olayım! Bu tavır, inanmayan ve oruç tutmayanları protesto değil İslâm’a ve oruç tutanlara saygı göstermeyenleri protestodur!
***
Geçen Ramazan, bulunduğum semtte gündüzleri açık ve kapalı olan lokanta ve çayhaneleri özellikle not ettim… Ramazan’dan sonra da gündüzleri kapalı lokanta ve çayhaneleri ziyaret ettim, yemek yerken, çay içerken işyeri patronuna “sizleri Ramazan’da kapalı gördüğüm için bugün buraya özellikle sizleri tebrik için geldim” dedim. Misafirlerimi yemeğe ve çay içmeye götürürken de “şu lokanta ve çay ocağı ramazanda açıktı, burada yemiyoruz ve çay içmiyoruz” diye de özellikle ikaz ettim.
***
Müslümanlık sadece oruç tutmak ve namaz kılmaktan, Hacca gitmek ve Zekât vermekten ibaret değildir… Müslüman sevdiğini Allah için sevmeli… Buğz ettiğine de Allah için buğz etmeli.
Müslüman; 11 ay boyunca inancıyla alay eden, kendisini küçük düşürücü haberler ve yayınlar yapan gazete, radyo ve televizyonları da iyi tanımalı ve yeri geldiğinde protesto etmesini bilmeli…
Müslüman; inancına ve kendisine saygı göstermeyen işyerlerinden alış-veriş yapmanın, onların markalı ürünlerini almanın; onlara maddî destek sağlayıp onları daha da güçlendirerek gelecek günlerde Müslümanlara daha fazla hakaret ve saygısızlık yapmalarına imkân sağladığını bilmelidir.
Bu tür firmalara maddi destek vermek; İsrail menşeli malların karşılığında verilen paraların Filistinli-Gazzeli Müslümanlara top ve mermi olarak yağmasına vesile olmak gibi bir şeydir.
Müslüman’ın nasıl tavır koyması gerektiğini sevgili Peygamber (sav) Efendimizin tavsiyelerinden öğreniyoruz: “Sizden biriniz çirkin bir iş görürse, onu eliyle değiştirsin; eğer buna gücü yetmezse, diliyle uyarsın; buna da gücü yetmezse, kalbiyle nefret etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.”( Müslim, İman, 20.) Onların bu saygısızlığına en güzel tavır; onlarla alış-veriş bağlarını kesmektir… Umulur ki onların menfaatine dokunan bu tür protestolar neticesinde gelecek yıllarda belki onlarda Müslüman’a saygılı olmayı öğrenirler!
***
Ramazan ayının feyzinden, rahmet ve bereketinden istifade edebilmek ve inşallah af olunmuş olarak Bayrama kavuşabilmek dileğiyle…
***
“Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.” (Tirmizi, Savm 82)
“Sık sık verilen aynı öğütten sıkılma… Çünkü bir çiviyi çakabilmek için defalarca vurmak gerekir.” (Hz. Mevlana)
Vesselam…
Ahmed Çıtlakoğlu
15.05.2018 / 29 Şaban 1439