Ahmed ÇITLAKOĞLU

Ahmed ÇITLAKOĞLU

Seçimi adaylar kaybettirecek!...

 Gelir seviyesi yüksek, kapılarında lüks arabaların park edildiği bir semte Kartal/Şahin gibi arabalarla seçim çalışmalarına giden adaylar, o semtin seçmenleri tarafından nasıl karşılanırsa…
Gelir seviyesi düşük, ayaklarında çorçil (trabzon lastiği/kara lastik) giyimli, kapılarında değil lüks araba Kartal/Şahin yerine traktör çekili semt, belde ve köylere lüks arabalarla giden adaylar da öyle karşılanır!
Ki, her iki semtin insanı da adaylara “bizi tanımayan, bizim gibi düşünmeyen bu adaylar mı bizi temsil edecek” diye düşünür ve belki nezaketen hoşbeş eder lakin gereken tepkisini sessiz olarak 1 Kasım’da gösterir!
***
Bir komutanın askerleriyle aynı karavanadan yemek yemesi…
Bir amirin personeliyle, bir işverenin işçileriyle aynı yerde, aynı yemeği yemesi ne ise;
Parti yöneticilerinin ve adayların da partide çalışan personel ve partinin yükünü omuzlayan gençlerle aynı yemekten yemesi odur!
 
Hele beyefendiler parti binalarına özel yerlerden yemek siparişi verirken parti personelini ayırırlarsa…
Gençleri cadde ve sokaklarda çalışırken soğan-zeytin-ekmeğe mahkûm ederlerse; acaba nasıl bir neticeyle karşılaşacaklarını hiç akletmezler mi?
 
Keza, kendileri lüks arabalarla seçim çalışmalarına katılırken, partinin gençleri hurdadan alınma(!) parti amblemiyle süslenilmiş/kamufle edilmiş(!) arabalarla köylere giderlerse; acaba seçmenin nasıl tepki göstereceğini hiç akletmezler mi?
 
Sakın ha!..
Seçim; gönül kazanma işidir. Başarının sırrı; insanın gönlünü kazanmada gizlidir.
***
Seçim heyecanı yok!...  Sebep?
Seçimlere 30 günden az bir süre kaldı. Lakin ne seçmenin gündeminde seçim var, ne de parti teşkilatlarında bir hareketlilik!
Etrafta adeta bir ölüm sessizliği hâkim… Seçim kimsenin umurunda değil.
Seçmen niçin rehavette, niçin ilgisiz?.. Siyasetçilere mi güvenmiyor, siyasetçiler mi güven vermiyor?
Seçmenin ilgisizliğinin sebebi acaba siyasî partiler ve milletvekili adayları için “bunlardan bir şey olmaz, eski tas eski hamam” düşüncesi olabilir mi?
***
Parti teşkilatlarında ve adaylarda heyecan yok!..
Seçmenin ilgisizliği acaba teşkilat yöneticilerinin ve adayların moralini bozmuş olabilir mi?
Adayların heyecansızlığının sebebi:
Acaba; “seçilebilir sırada bulunanların “Nasıl olsa ben garantiyim!”, seçilemeyecek sırada bulunanların ise “Nasıl olsa ben seçilemeyeceğim!” düşüncesine kapılmalarından mıdır?
Parti teşkilatlarındaki heyecansızlığın sebebi:
Acaba; “Aday tespitlerinde gördük ki, parti, millet ve memleket mes’elerinden ziyade kimlerin milletvekili olması gerektiği üzerinde duruldu. Bizler bazı şahısların vekil olmaları için mi buradayız ve mücadele edeceğiz!” düşüncesinin yöneticilere hâkim olmasından mıdır? 
***
Siyaset ocağına ısırgan ilacı sıkılmış, kimse farkında değil!..
Fındık ziraatıyla ilgilenenler gayet iyi bilir:
Fındık dallarının zamanla kendiliğinden kuruyup kırılması veya verimden düştüğünde kesilmeleri halinde onların yerini alması ve verimliliğin devamı için filiz bırakılır.
Bir ailede neslin devamı için çocuk ne ise, bir fındık ocağında da filiz öyledir.
Filizleri tamamen keser, yenilerini bırakmazsanız ocağı söndürürsünüz!
Siyaset ocağında da genç filizlerin yetişmesine fırsat vermezseniz, yetişen gençlerin önünü keserseniz; siyaset ocağını söndürürsünüz!
***
Bugün maalesef siyaset ocağına bazı yerlerde ısırgan ilacı sıkılmış da kimse farkında değil!
Siyaset hırsı ile bunu bugün görmeyenlerin yarın dizlerini dövmelerinin bir anlamı olmaz.
 
Siyasi hırs öyle menem bir şeydir ki…
Hele iktidarı elde etme ve kazanma hırsı, hele hele kazanımlarını kaybetmeme hırsı öyle bir şey ki; babayı oğla, oğlu babaya, kardeşi kardeşe düşman ediyor.
(Halka ve ülkeye hizmet edebilmek için iktidara talip olma ile koltuk kapmak veya kaptığı koltuğu kaybetmeme hırsını karıştırmamak gerekir.)
 
Osmanlıda şehzadelere kurulan tuzakların ve tezgâhlanan entrikaları neticelerini hatırlayınca, günümüzdeki siyasilerin tarihten ders almadıklarını düşünüyoruz.
Bunu düşünürken de, tarihî acı akıbetlerin bugün de tezahür edeceği endişesiyle üzülüyoruz.
Ama korkunun ecele faydasının olmayacağını da biliyoruz.
Yine bilinen bir gerçek; herkes kendi sonunu (iyi veya kötü) kendi hazırlıyor.
***
Köpeklerin duası kabul olsaydı gökten kemik yağardı!..
Keçilerin koyunun bulunmadığı yerlerde kendilerini Abdurrahman Çelebi görmeleri misali…
Kerameti kendinden menkul bazı aydın müsveddeleri, 1 Kasım’da 7 Haziran’daki aynı sonuçların çıkması için dua ediyorlarmış?.. 
Köpeklerin duası kabul olsaydı gökten kemik yağardı!..
 
“Kendisini büyük gören kimse kendisinden daha büyük kimse görmediğinden, gözü kimseyi görmez.” (Şeyh Sâdî Şîrazî)
 
Vesselam…
Ahmed Çıtlakoğlu
3 Ekim 2015 / 19 Zilhicce 1436
 
Önceki ve Sonraki Yazılar