Ahmed ÇITLAKOĞLU
Kurban ve Bayramı Doğru Anlamak!...
Kurban; Allah’a yaklaşmak ve Allah rızasına ermek niyetiyle kesilen, kurban edilen hayvan…
Kurban; İbrahim aleyhisselamın oğlu İsmail aleyhisselamı Allah için feda edebilmesinin, oğul Hz. İsmail’in baba Hz. İbrahim’e itaat ve teslimiyetinin sembolu… Ve Allah'a teslimiyetin ve şükrün ifadesi...
Kurban; Peygamberimizin (s.a.v) kurbanın meşru kılındığı hicretin ikinci yılından vefatına kadar hiç aksatmadan sürekli olarak her yıl yaptığı ve yapılmasını tavsiye ettiği bir ibadet...
Kurban; yerzünde “ilk” cinayet sebebi!.. Hz. Âdem aleyhisselamın oğullarından Kabil’in kardeşi Habil’i kendi kurbanının kabul edilmemesi üzerine öldürme hadisesi Kur’an-ı Kerim’de Maide suresinde (ayet; 27) anlatılır.
Kurban Bayramı; Allah için maddi fedakârlıkta bulunan, verilen nimetlere şükreden, keder ve sıkıntılara sabreden, kendilerini haramdan koruyan ve yaptıkları ibadet ve tövbelerle günahlardan temizlenen Müslümanlara; bu ibadetlerinin karşılığı olarak Allah’ın bir hediyesidir.
Kurban Bayramı; aynı zamanda Haccın bayramı, hacılar bayramı…
Kurban sadece hayvan boğazlamak değildir!..
Kurban, sadece hayvan kesmek ve ihtiyac sahiplerine dağıtmaktan ibaret değildir…
Maalesef günümüzde kurban denilince “kurbanlık hayvan alıp satmak ve kurban kesmek” anlaşılır hale geldi.
Bu anlayışın yerleşmesinde Diyanet İşleri Başkanlığının tavrının da etkili olduğu söylenebilir….
Diyanet İşleri Başkanlığı her yıl “Kurban Hizmetleri Tebliği” yayınlıyor… Tebliğin amacı; “Kurban Bayramı münasebetiyle ibadet amaçlı kurban kesmek isteyenlerin kurbanlarını dinî hükümlere, sağlık şartlarına ve çevre temizliğine uygun olarak hayvana en az acı verecek şekilde kesmelerine veya vekâlet yoluyla kestirmelerine yardımcı olunması, kurban satış ve kesim yerlerinin belirlenmesi, kesim yapacak kişilerin eğitilmesi ve bu konulara ilişkin diğer hususlarla ilgili tedbirlerin alınmasıdır.” şeklinde açıklanmaktadır.
Görüldüğü gibi Diyanet İşleri Başkanlığı kurbanda hizmet sınırlarını kendisi çiziyor ve tespit ediyor… Başkanlık adeta “biz, kurbanda bu hizmetlerin dışındaki işlerle ilgilenmeyiz” diyor!
Kaldıki bu hizmetin de tam olarak yapıldığı söylenemez. Nitekim 07.09.2014 tarihli “Kurbana Hazır Mıyız?..” başlıklı yazımızda tebliğdeki eksiklikleri ve uygulamadaki yetersizlikleri gündeme taşımıza rağmen maalesef değişen bir uygulamaya bu sene de pek şahit olamadık!
Başkanlık yetkilileri tebliğe “Kurban olması dinen sakıncalı olan hayvanlar kurban satış yerlerine getirilemez…” hükmünün koyulmasının çözüm için kâfi olacağını düşünmüşler!
Yine vaiz ve imam-hatiplerin cami içinde yaptıkları vaaz ve sohbetlerin bu meselenin halledilmesi için yeterli olacağı hesap edilmiştir.
Ama “evdeki hesap çarşıya uymamış”,kurban olması dinen mümkün olmayan, bilhassa yaşını doldurmamış hayvanların kurban satış yerlerine girişi önlememiş, hatta satışına mani olunamamıştır. Belediye mezbahaleri dışında kenar semtlerde ve köylerde hijyen şartlarına uygun olmayan kesim mahallerinin kontrolu yapılamamış ve gerekli tedbirler alınmamıştır.
Diğer yandan, hernekadar duyarlı görevliler vaaz ve sohbetlerinde kurbanın manevi ve fıkhi yönüne yer verseler de umumiyetle kurbanın manevi yönünün ihmal edildiği ve uygulamalardaki olumsuzluklara müdahale edilemediği görülmüştür.
Kurban Bayramı sadece kurban kesmekten ibaret ve yalnız kurban kesenlerin bayramı ise; haklı olarak şu soru sorulabilir:
Kurban kesmeyenlerin bayramı bayram değil midir?
Kurban kesme arzusunda olmasına rağmen mali gücü yetmediği için kurban kesemeyenlerin bayram yapma hakkı yok mudur?
Mali gücü yerinde olduğu halde bilgi yetersizliği veya gaflet sebebiyle dinî bir vecibeden mahrum bırakılan Müslümanların sorumlululuğunu kimler üstlenecektir?
Kurbanı doğru anlamak!..
Hz. Âdem (a.s)… Arafat’ta ve Müzdelife’de vakfe… Mina’da şeytan taşlamak!..
Hz. İbrahim (a.s); Namazda “Allahümme salli… Allahümme barik…” dualarıyla, hergün selam ve dua ettiğimiz peygamber!..
Hacc, Namaz ve Kurban!..
Teşrik tekbirleri; Namazda tekbir… Bayramda tekbir… Kurbanda tekbir!
Hacc ve Umre ziyarette bulunanlar, Namaz kılanlar; Kurbanı daha farklı anlayacaklardır.
Kurbanı doğru anlayabilmek için önce Kabil ile Habil, Hz. İbrahim ile Hz. İsmail kıssalarını da doğru anlamak gerekir…
Günümüzde bayramlarımız, bayramın bayram oluş gayesinin (manevi havasının) dışında bir tatil ve eğlence fırsatı olarak değerlendirilir oldu…
Belki daha da üzüntü verici olanı da bu duruma kimsenin itiraz etmemesi… İktidarıyla muhalefetiyle, hocasıyla cemaatiyle, âlimiyle cahiliyle; herkes adeta bu duruma teslim olmuş ve razı olmuş gibi görülüyor.
Bir tarafta; kurbanıyla, dua ve zikirleriyle, ziyaretleriyle, bayramı en güzel şekilde değerlendirmeye çalışan hassas Müslümanlar…
Diğer yanda; kurbanı fırsat bilip Müslümanların ibadet duygusunu ranta dönüştürmeye çalışan bir kısım kurbanlık hayvan satıcıları (celepler)!..
Ve; dinî bayram tatillerini oyun ve eğlenceye, turistik seyahatlere dönüştüren başka bir kesim!
Bugün, kurban ve bayram vesilesiyle kurban ibadetini yerine getirmeye çalışanların dinî duyguları istismar ediliyor, ama müdahade eden bir müessese ve yetkili de yok!..
Bir yerde ölümle neticelenen bir kaza olsa, bir deprem olsa, devlet ve hükümet yetkililerinin seferber olduğu ve ciddi çözümler ürettikleri görülür…
Nedense, kurban kazasında(!) herhalde gözle görülür bir ölümle karşılaşılmadığı için olsa gerek; bir çözüm üretilemiyor!..
Kurbanda ihmal edilen başka bir husus…
İnandıkları halde, kurban kesme arzusu taşımalarına rağmen Cenab-ı Hakkın takdiri ve imtihan vesilesi olarak mali güce sahip olmadığı için kurban kesemeyenlerin mahzun olmamaları gerektiği yeterli derecede anlatılamamaktadır.
Oysa nasıl ki zekât vermeye gücü olmayanların zekât vermediklerinde kendilerini suçlu hissetmiyorlarsa… Keza meşru mazeretlerinden dolayı Ramazanda oruç tutamayanlar bir eziklik hissetmiyorlarsa, kurban kesmeye gücü olmayanların da manevi bir suçluluk hissetmemeleri gerekir.
Bu bilgi yetersizliğinin neticesi olarak: Bir tarafta, mali gücü yerinde olduğu halde kurban kesmeyen Müslümanlar... Diğer yanda gücü olmadığı halde, Allah rızası için değil, “konu-komşuya ayıp olmasın, acaba etraftaki insanlar ne der?” düşüncesiyle zorlanarak kurban kesenler; yetkililere davetiye çıkartmaktadır!
Yurtdışına vekâletle kurban gönderilmesi…
Yeryüzünde açlık ve sefalet içinde yaşama mücadelesi veren milyonlarca Müslümana yardım elinin uzatılması Müslümanlık ve insanlık borcumuz… Tamam!..
Ancak bu insanlarımıza kurban bağışlarımızla yardım ederken, aynı zamanda kurban ibadetinin asli hüviyetinden uzaklaşılma tehlikesine de zemin hazırlanmakta olduğu göz ardı edilmemelidir…
Nasıl mı?
İbadetlerin şekil şartları fıkıh kitaplarında belirtilmiştir. Kimse zaman içinde kendi kafasına göre şekil şartı koyamaz. Bu şekil şartlarının esasını da Peygamber (s.a.v) Efendimizin uygulamaları belirler.
Peygamberimizin (s.a.v) sünnetinde böyle bir vekâlet örneği gösterilememektedir. Halabu ki zekât uygulamasında kişinin en yakınından başlanır… Öncelik, komşu ve akrabalara verilir.
Kurban kesmek yerine maddi yardım yapılsa, kurban yerine geçer mi? El cevap; geçmez!
Peki, bugünkü yaygınlaştırılmaya çalışılan bu vekâletli kurban dolaylı yardım sayılmaz mı?
Kurban; İbrahim aleyhisselamın oğlu İsmail aleyhisselamı Allah için feda edebilmesinin, oğul Hz. İsmail’in baba Hz. İbrahim’e itaat ve teslimiyetinin sembolu… Ve Allah'a teslimiyetin ve şükrün ifadesi...
Kurban; Peygamberimizin (s.a.v) kurbanın meşru kılındığı hicretin ikinci yılından vefatına kadar hiç aksatmadan sürekli olarak her yıl yaptığı ve yapılmasını tavsiye ettiği bir ibadet...
Kurban; yerzünde “ilk” cinayet sebebi!.. Hz. Âdem aleyhisselamın oğullarından Kabil’in kardeşi Habil’i kendi kurbanının kabul edilmemesi üzerine öldürme hadisesi Kur’an-ı Kerim’de Maide suresinde (ayet; 27) anlatılır.
Kurban Bayramı; Allah için maddi fedakârlıkta bulunan, verilen nimetlere şükreden, keder ve sıkıntılara sabreden, kendilerini haramdan koruyan ve yaptıkları ibadet ve tövbelerle günahlardan temizlenen Müslümanlara; bu ibadetlerinin karşılığı olarak Allah’ın bir hediyesidir.
Kurban Bayramı; aynı zamanda Haccın bayramı, hacılar bayramı…
Kurban sadece hayvan boğazlamak değildir!..
Kurban, sadece hayvan kesmek ve ihtiyac sahiplerine dağıtmaktan ibaret değildir…
Maalesef günümüzde kurban denilince “kurbanlık hayvan alıp satmak ve kurban kesmek” anlaşılır hale geldi.
Bu anlayışın yerleşmesinde Diyanet İşleri Başkanlığının tavrının da etkili olduğu söylenebilir….
Diyanet İşleri Başkanlığı her yıl “Kurban Hizmetleri Tebliği” yayınlıyor… Tebliğin amacı; “Kurban Bayramı münasebetiyle ibadet amaçlı kurban kesmek isteyenlerin kurbanlarını dinî hükümlere, sağlık şartlarına ve çevre temizliğine uygun olarak hayvana en az acı verecek şekilde kesmelerine veya vekâlet yoluyla kestirmelerine yardımcı olunması, kurban satış ve kesim yerlerinin belirlenmesi, kesim yapacak kişilerin eğitilmesi ve bu konulara ilişkin diğer hususlarla ilgili tedbirlerin alınmasıdır.” şeklinde açıklanmaktadır.
Görüldüğü gibi Diyanet İşleri Başkanlığı kurbanda hizmet sınırlarını kendisi çiziyor ve tespit ediyor… Başkanlık adeta “biz, kurbanda bu hizmetlerin dışındaki işlerle ilgilenmeyiz” diyor!
Kaldıki bu hizmetin de tam olarak yapıldığı söylenemez. Nitekim 07.09.2014 tarihli “Kurbana Hazır Mıyız?..” başlıklı yazımızda tebliğdeki eksiklikleri ve uygulamadaki yetersizlikleri gündeme taşımıza rağmen maalesef değişen bir uygulamaya bu sene de pek şahit olamadık!
Başkanlık yetkilileri tebliğe “Kurban olması dinen sakıncalı olan hayvanlar kurban satış yerlerine getirilemez…” hükmünün koyulmasının çözüm için kâfi olacağını düşünmüşler!
Yine vaiz ve imam-hatiplerin cami içinde yaptıkları vaaz ve sohbetlerin bu meselenin halledilmesi için yeterli olacağı hesap edilmiştir.
Ama “evdeki hesap çarşıya uymamış”,kurban olması dinen mümkün olmayan, bilhassa yaşını doldurmamış hayvanların kurban satış yerlerine girişi önlememiş, hatta satışına mani olunamamıştır. Belediye mezbahaleri dışında kenar semtlerde ve köylerde hijyen şartlarına uygun olmayan kesim mahallerinin kontrolu yapılamamış ve gerekli tedbirler alınmamıştır.
Diğer yandan, hernekadar duyarlı görevliler vaaz ve sohbetlerinde kurbanın manevi ve fıkhi yönüne yer verseler de umumiyetle kurbanın manevi yönünün ihmal edildiği ve uygulamalardaki olumsuzluklara müdahale edilemediği görülmüştür.
Kurban Bayramı sadece kurban kesmekten ibaret ve yalnız kurban kesenlerin bayramı ise; haklı olarak şu soru sorulabilir:
Kurban kesmeyenlerin bayramı bayram değil midir?
Kurban kesme arzusunda olmasına rağmen mali gücü yetmediği için kurban kesemeyenlerin bayram yapma hakkı yok mudur?
Mali gücü yerinde olduğu halde bilgi yetersizliği veya gaflet sebebiyle dinî bir vecibeden mahrum bırakılan Müslümanların sorumlululuğunu kimler üstlenecektir?
Kurbanı doğru anlamak!..
Hz. Âdem (a.s)… Arafat’ta ve Müzdelife’de vakfe… Mina’da şeytan taşlamak!..
Hz. İbrahim (a.s); Namazda “Allahümme salli… Allahümme barik…” dualarıyla, hergün selam ve dua ettiğimiz peygamber!..
Hacc, Namaz ve Kurban!..
Teşrik tekbirleri; Namazda tekbir… Bayramda tekbir… Kurbanda tekbir!
Hacc ve Umre ziyarette bulunanlar, Namaz kılanlar; Kurbanı daha farklı anlayacaklardır.
Kurbanı doğru anlayabilmek için önce Kabil ile Habil, Hz. İbrahim ile Hz. İsmail kıssalarını da doğru anlamak gerekir…
Günümüzde bayramlarımız, bayramın bayram oluş gayesinin (manevi havasının) dışında bir tatil ve eğlence fırsatı olarak değerlendirilir oldu…
Belki daha da üzüntü verici olanı da bu duruma kimsenin itiraz etmemesi… İktidarıyla muhalefetiyle, hocasıyla cemaatiyle, âlimiyle cahiliyle; herkes adeta bu duruma teslim olmuş ve razı olmuş gibi görülüyor.
Bir tarafta; kurbanıyla, dua ve zikirleriyle, ziyaretleriyle, bayramı en güzel şekilde değerlendirmeye çalışan hassas Müslümanlar…
Diğer yanda; kurbanı fırsat bilip Müslümanların ibadet duygusunu ranta dönüştürmeye çalışan bir kısım kurbanlık hayvan satıcıları (celepler)!..
Ve; dinî bayram tatillerini oyun ve eğlenceye, turistik seyahatlere dönüştüren başka bir kesim!
Bugün, kurban ve bayram vesilesiyle kurban ibadetini yerine getirmeye çalışanların dinî duyguları istismar ediliyor, ama müdahade eden bir müessese ve yetkili de yok!..
Bir yerde ölümle neticelenen bir kaza olsa, bir deprem olsa, devlet ve hükümet yetkililerinin seferber olduğu ve ciddi çözümler ürettikleri görülür…
Nedense, kurban kazasında(!) herhalde gözle görülür bir ölümle karşılaşılmadığı için olsa gerek; bir çözüm üretilemiyor!..
Kurbanda ihmal edilen başka bir husus…
İnandıkları halde, kurban kesme arzusu taşımalarına rağmen Cenab-ı Hakkın takdiri ve imtihan vesilesi olarak mali güce sahip olmadığı için kurban kesemeyenlerin mahzun olmamaları gerektiği yeterli derecede anlatılamamaktadır.
Oysa nasıl ki zekât vermeye gücü olmayanların zekât vermediklerinde kendilerini suçlu hissetmiyorlarsa… Keza meşru mazeretlerinden dolayı Ramazanda oruç tutamayanlar bir eziklik hissetmiyorlarsa, kurban kesmeye gücü olmayanların da manevi bir suçluluk hissetmemeleri gerekir.
Bu bilgi yetersizliğinin neticesi olarak: Bir tarafta, mali gücü yerinde olduğu halde kurban kesmeyen Müslümanlar... Diğer yanda gücü olmadığı halde, Allah rızası için değil, “konu-komşuya ayıp olmasın, acaba etraftaki insanlar ne der?” düşüncesiyle zorlanarak kurban kesenler; yetkililere davetiye çıkartmaktadır!
Yurtdışına vekâletle kurban gönderilmesi…
Yeryüzünde açlık ve sefalet içinde yaşama mücadelesi veren milyonlarca Müslümana yardım elinin uzatılması Müslümanlık ve insanlık borcumuz… Tamam!..
Ancak bu insanlarımıza kurban bağışlarımızla yardım ederken, aynı zamanda kurban ibadetinin asli hüviyetinden uzaklaşılma tehlikesine de zemin hazırlanmakta olduğu göz ardı edilmemelidir…
Nasıl mı?
İbadetlerin şekil şartları fıkıh kitaplarında belirtilmiştir. Kimse zaman içinde kendi kafasına göre şekil şartı koyamaz. Bu şekil şartlarının esasını da Peygamber (s.a.v) Efendimizin uygulamaları belirler.
Peygamberimizin (s.a.v) sünnetinde böyle bir vekâlet örneği gösterilememektedir. Halabu ki zekât uygulamasında kişinin en yakınından başlanır… Öncelik, komşu ve akrabalara verilir.
Kurban kesmek yerine maddi yardım yapılsa, kurban yerine geçer mi? El cevap; geçmez!
Peki, bugünkü yaygınlaştırılmaya çalışılan bu vekâletli kurban dolaylı yardım sayılmaz mı?