Ahmed ÇITLAKOĞLU

Ahmed ÇITLAKOĞLU

Çok Bilinmeyenli Denklem; (İŞİD) artı (PKK) artı (X) = (X)!..

Kötülüklerin en büyüğü, haksızlıkların cezasız kalmasıdır.” (Eflatun)

 

Çok Bilinmeyenli Denklem; (İŞİD) artı (PKK) artı (X) = (X)!..

 

İŞİD; İslam ve Müslümanlıkla alakası olmayan, İslami değerleri istismar eden azılı terör örgütü…

 

 

PKK; İslam ve Müslümanlıkla alakası olmayan, Müslüman Kürtleri istismar eden azılı terör örgütü…

Kobani (Ayn el Arap); Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin çoğunlukla yaşadığı PKK’lıların hâkim olduğu bölge…

 İŞİD, Kobani’yi ele geçirmek için PKK’lılarla çatışıyor…

 

 

Türkiye, Kobani’nin düşmesini istemiyor!..

Kobani’den (İŞİD’in zulmünden) kaçan Kürtlere Türkiye kucak açıyor…

Türkiye’deki PKK’lılar Kobani’ye gidip Kürtlere yardım etmek ve İŞİD’le savaşmak yerine Türkiye’yi yakmaya, yıkmaya çalışıyor…

 PKK’nın siyasi temsilcisi HDP; TSK’lerin sınır ötesi harekâtına izin veren Tezkere’ye hayır diyor, ama “Türkiye Kobani’deki Kürtlere destek için İŞİD’e karşı sınır ötesi askeri harekâtta bulunmuyor” diye, parti tabanını sokağa davet ediyor…

 

 

İŞİD’in Iraklılara ve Kürtlere yaptığı vahşeti PKK’lılar HÜDA-PAR’lılara yapıyor…

 

  HÜDA-PAR; Kürtçülüğü (kavmiyetçiliği) değil ümmetçiliği savunan, radikal Müslüman Kürtlerin kurduğu bir parti…

 

 

PKK ile HÜDA-PAR çatışma senaryosu, 1980 öncesi sağ-sol çatışma senaryosunu çağrıştırıyor…

 

 

Dün, sağ-sol çatışmasında; öldüren Türk, ölen Türk idi…

 

 

Bugün, PKK-HÜDAPAR çatışmasında öldüren Kürt, ölen Kürt!

 

  Emperyalist güçlerin hile ve oyunları bitmiyor… Biri bitse, diğeri başlıyor.

 

 

Üstelik ellerindeki basın gücüyle akı kara, karayı ak göstermek, hayali kurgularını gerçekmiş gibi göstermekte de pek mahirler…

Dün Körfez savaşında, petrole bulanmış karabatak yalan haberleriyle dünya kamuoyu nasıl aldatılmış ve gerçek gündem gizlenmeye çalışılmışsa, bugün de kendilerinin kurduğu ve beslediği kukla terör çeteleriyle gündem saptırılmaya çalışılmaktadır.

 

 

Dün, Afganistan’ı işgal etmek için “Bin Ladin” icat edilmişti.

 

 

Bugün, Mısır’da Sisi darbesini ve zulmünü, Suriye’de Esed, Filistin ve Gazze’de İsrail zulmünü kamufle etmek için İŞİD icat edilmiş.

 

 

İŞİD dünya gündemini işgal etti edeli, artık kimse Mısır, Suriye ve Gazzeli Müslümanların dertleriyle ilgilenmiyor!

 

  İŞİD… Adı bile özel seçilmiş; Irak ve Şam İslam Devleti(!)… Sözde bağımsız terör örgütü… Irak’a girer girmez 49 Türk konsolos yetkililerini rehin alıyorlar… Sanki Irak’ta başka ülkelerin konsolosları yok!  Öyle bir terör örgütü ki, Irak devletinin silahlı güçleri karşısında elini kolunu sallayarak ilerliyor ve belirli stratejik bölgeleri işgal ediyor… Sonra, durdurma operasyonları… İşgal ederken göz yum. Bilahare saldır!

 

 

Ve nihayet, rehinelerin sağ-salim kurtarılması ve Kobani bahanesiyle son Türkiye’de yakma-yıkma eylemleri…

 

 

Evet, kimin eli kimin cebinde belli değil.

 

 

Belli olan çok bilinmeyenli denklemin ortaya konulmuş olması.

 

  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu denklemi şöyle açıklıyor: “Bu olayların arkasında sadece terör örgütü PKK yok, onun gölgesinde siyaset yapan parti yok. Hepsi var. Bu olayların arkasında Suriye'nin eli kanlı zalimi Esed rejimi de var. Bu olayların arkasında Esed rejimiyle kol kola olan Türkiye'deki malum siyasi parti de var. Günlerdir terör örgütüyle aynı çizgide yayın yapan sorumsuz bazı medya kuruluşları ve kalemler de var. Bu olayların arkasında Pensilvanya da var.

 Son provokatif eylemler ne ifade ediyor?..

 

 

Her ne kadar gerek PKK-HÜDAPAR çatışması, gerekse son yakma-yıkma saldırıları çözüm sürecini baltalamak için planlandığı söylense de, aksine bu eylemler çözüm sürecinin başarılı neticelerinin hazımsızlık çırpınışları olarak yorumlanabilir.

 

  Hükümetin sağduyulu, sabırlı icraatları ve tavırları PKK ve HDP’nin planlarını bozmuş, onlara siyaset ve manevra kabiliyeti bırakmamıştır.

 

 

Ak Parti iktidarı döneminde bölgeye yapılan yatırımlar ve Kürtlere bugüne kadar verilmeyen hakların iadesi; Kürt istismarcılarına fırsat bırakmamıştır.

 

 

Müslüman Kürt halkının HDP yerine HÜDA-PAR saflarında birleşmeye başlaması da bunun göstergesidir.

 

 

Türkiye’nin Kobani’den kaçan 190 bine yakın Kürtlere kucak açması, son olarak onlara söyleyecek söz bırakmamıştır.

 

 

Türkiye 1,5 milyonu bulan Suriyeli mültecilerle son Kobani’den gelen Kürtlere müsaade etse, herhalde PKK’lılara en güzel cevabı verirler!

 

 

Son eylemler göstermiştir ki, HDP ile masaya oturulmaz, anlaşma yapılmaz, yapılsa bile güvenilmez…

 

 

İktidarın bugüne kadar Kürtlere iade ettiği haklardan tatmin olmayanlar, bundan sonra verilebilecek olanlardan da tatmin olmayacaklardır.

 

  Evet, “Çözüm Süreci” başarı ile tamamlanmış, netice hâsıl olmuştur!

 

 

Bu saatten sonra, hükümetin “aman süreci bozacak bir harekette bulunmayalım, biraz sabredelim” gibi yumuşak bir tavır sergilemesine gerek yoktur. Aksi takdirde kamuoyunun verdiği güven sarsılabilir.

 

 

Şayet Devlet ve Hükümet yetkilileri, bu gelişmelerden sonra siyaset içi(!) ve siyaset dışı provokasyonlara hukuk çerçevesinde yapılması gereken radikal müeyyideleri uygulamaz ve tedbirleri almazsa,  işte o zaman fırsat kaçırılmış ve Çözüm Süreci de tarihe karışmış olur.

 

  Safımızı belirlemeliyiz!.

Teröristlerden mi yanayız, devletten yana mı?

 

 

Terör terördür… İsmi ve sıfatı ne olursa olsun terörist teröristtir… Müslüman da Müslüman’dır.

Devletin ve hükümetin teröre ve teröriste karşı verdiği mücadeleye destek vermemek, teröre destek vermektir!

 

 

Herkes, taşıdığı sıfat ve sahip olduğu imkân nispetinde (bu mes’elede) devletin safında yer almalıdır.

 

  Bir Müslüman, barbarlık yapamaz, zalim olamaz, terör eylemleri içinde yer alamaz… Barbarlara, zalimlere, teröristlere destek veremez..

 

 

Sizler, teröristi yalnız eli silahlı eşkıya olarak tanımlar ve sadece silahlı saldırıları terör kapsamında değerlendirirseniz, tabiî ki Molotof kokteyli eylemler de masumane protestolar gibi değerlendirilecektir!

 

  Bütün Sivil Toplum Kuruluşları, sağduyu sahibi basın ve yazarlar, PKK ve HDP’nin bu provokatif eylemlerine karşı müşterek tavır almalı…

 

 

Unutulmamalı ki, bu ortak akıl hareketine destek vermeye cesaret edemeyenler PKK saflarında yer alıyormuş gibi anlaşılacaktır!

Çözüm sürecinde aktif rol alan Akil İnsanlar Heyeti, son gelişmeler üzerine müşterek değerlendirmeler yapmalıdır.

Devlet de teröristlere anladığı dilden cevap vermelidir.

 

  Kobani provokasyonunun  faturasını kim ödeyecek?..

 

 

Henüz resmi olamayan rakamlara göre; 39 ölü ve 150’ye yakın yaralı var, 3 binden fazla işyeri ve 3 yüzden fazla kamu binası zarar görmüş, 6 yüzün üzerinde araç kullanılamaz hale getirilmiş…

 

  Bir çocuk birin camını kırsa, bedeli babasına ödettirilir… Bir otomobil sürücüsü kaza neticesi bir elektrik direğine zarar verse, şoförün mağduriyetine bakılmaksızın direk bedeli tazmin ettirilir…

 

 

Peki, bu terör eylemlerinde zarar gören kamu ve özel şahıs mallarının bedelleri kimlere ödettirilir?

 

  Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu açıklama yapıyor; “yeni güvenlik paketi kısa sürede Meclise sevk edilecek… Polisin yetkileri ve mala zarar verenlerin cezaları artırılacak…”

 

 

Demek ki yetersiz de olsa, mala zarar verenlerin cezalandırılması ile alakalı mevzuat var…

 

 

Var ama Devlet ve Hükümet başkanları da şikâyet ettiğine göre, terörü önlemekte yetersiz!

 

 

Bu bilinen ve yetersiz görülen idarî ve hukukî boşluklar “13 yıllık Ak Parti iktidar döneminde niçin doldurulmadı" diye sormuyoruz, geç de olsa hamle yapılmış olmasını olumlu görüyoruz.

 

  Ancak merak ediyoruz!..

 

 

-       Mesela Gezi eylemlerinin bilançosu ne kadardır, kimler ne kadar tazminat ödemiştir?

 

 

-       Gezi eylemlerinin; fiilen katılan, yakan, yıkan, tahrip eden failleri kimlerdir?

 

 

-       Gezi eylemlerini destekleyen, teşvik ve tahrik eden, organize edenler kimlerdir?

 

 

 

-       Gezi eylemlerinin yargı kararları nelerdir, kamu vicdanını tatmin ediyor mu?

 Gezi eylemlerinin zarar ve ziyan faturası eyleme katılanlara, teşvik ve tahrik edenlere veya ailelerine tazmin ettirilmiş olsaydı acaba bugün sergilenen eylemler bu boyutta olur muydu? 

 

 

Hâsıl-ı kelâm: Gezi ve Kobani eylemcileri ve destekçilerinin kimler olduğu, bunların telefon konuşmaları ve sair haberleşme vasıtalarının kayıtları tespit edilmiş olmalı…

 

 

Dolayısıyla vergi ve sigorta primi borçlarını ödemeyen yüzsüzlerin, hileli mal imal eden ve satan sahtekârların isimleri kamuoyuna açıklandığı gibi bu teröristlerin ve destekçilerin isimleri de aldıkları cezalar ve ödeyecekleri tazminat miktarlarıyla birlikte kamuoyu ile paylaşılmalı…

 

 

Ki, hem terör mağdurları, hem güvenlik güçleri, hem de iktidara destek veren vatandaşlar kısmen teselli bulmuş olsunlar.

 

  “Ceza görmeyen itaatsizlik, meşru sayılır.” (J. J. Rousseau)

Önceki ve Sonraki Yazılar