Haber acı da olsa,  bir kaza ve ölüm haberi de olsa; haberi muhatabı öfkelendirmeden verebilmek.

 

***

Hükümdarın birinin beyaz bir atı varmış. Hükümdar, bu atını çok severmiş. Bir gün bütün maiyetinin (kendi adamlarının) hazır bulunduğu bir sırada:

 - Bu beyaz atımın ölüm haberini getirenin kafasını uçurabilirim. Çok dikkatli olun. Çünkü bu beyaz atı canım kadar seviyorum. Onun ölüm haberi bende kriz geçirtebilir, demiş.

 

Günün birinde, her şeyin eceli gibi beyaz atın da eceli gelir. Ve beyaz at ölür. 

 

Hükümdarın adamlarında bir telaştır kopar. Kimse cesaret edemez ki, beyaz atın ölümünü hükümdara haber versinler.

 

Seyis başı, düşünür taşınır, olacak gibi değil. Ben gidip hükümdara haber vereceğim. Öyle olsa da, böyle olsa da bizim kafa gidecek, der. Ve Seyis başı, hükümdarın huzuruna çıkar: 

- Hükümdarım, der. Sizin beyaz at var ya! 

 

- Evet der, Hükümdar. 

 

Seyis başı: 

- O, yatmış, ayaklarını dikmiş, gözlerini yummuş, karnı şişmiş, hiç nefes almıyor, der.

 

Hükümdar: 

- Seyis başı, seyis başı! Desene, bizim beyaz at öldü!.. 

 

Seyis başı:

 - Aman hükümdarım! Ben demedim, siz dediniz hükümdarım, siz dediniz der ve kafayı kurtarır. 

 

 

 

***

Kıssadan hisse:

Aman dikkat!.. Siz, siz olun; bu seçim sürecinde bazı yerlerde seçim bazı adaylarla kaybedilecek gibi görülse de, veriler seçimin kaybedileceğine yönelik olsa da; sakın bunu siz söylemeyin, siz verileri ortaya koyun ve o acı neticeyi yetkililerin söylemesini sağlayın!

 

İyi niyetli de olsanız, kendinizi olumsuz yorum yapıyor dedirtmeyin!

 

***

Üslup illâ üslup!..

Ne söylediğinizden ziyade nasıl söylediniz önemli…

 

Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı!..

Söz ola kestire başı, söz ola kurtara başı!

 

***

“Her akıl, gücünün yetmediği ve idrak edemediği şeyleri inkâr eder.” (İbn-i Haldun)

 

Vesselam…

Ahmed Çıtlakoğlu 

06 Aralık 2018 / 28 Rebiul’evvel 1440