Abdurrahman AKSU
Yozlaşma’dan İşgal’e
Yozlaşma?
Oda ne ?
Nereden gelen bir kelime ?... (Demeyi ne çok isterdik dimi ? )
Ama maalesef modern çağın zirve günlerini yaşadığımız bu günlerde ne ara konuyu dil’den ,milli kültürden ve öz ruhumuzdan açsak, konu yozlaşma kelimesinin en Irak’ında başlasa bile mesele elbet bu kelime etrafında tılsımlaşıyor, ve son noktayı da yine bu mecal de buluyor.
Zira bir tılsım gibi tüm dilleri etkisi altında alan ve batı tefekkürünün en gözde lisanı İngilizce ve onun beslediği diller ,Türk dilinin de en büyük yıkıcısı hatta temel dinamiti ! Bu kadar açık ve net ifa edebilmemin nedeni ise; Edirne’den Kars’a kadar tüm illerimizde gözde mekanların isimlerine bakmanın kafi olabilmesidir.
İşte dilimizin yozlaşması bu kadar kolay fark edilebilecek düzeye kadar inerek ciğerlerimize kadar işlemiş, bu işleyiş devam ederken bizim ruhi gözlerimizse varlıktan yok oluşa doğru adımlayan bu yolu göremeyecek kadar körleşmiş durumda.
Böylesine karamsa bir tablo da işgal yıllarında ki esirlikten daha büyük bir fenalıkla olanları izlemekten öteye gidemeyen bir gençliğin var olması ise olayı daha korkutucucu bir hale getirmektedir. Zira Gazi Mustafa Kemal’in “ bütün ümidim gençliktedir “ vecizesi kulaklarımızda çınladıkça ümidin yok olmaya doğru kanatlandığını görmemiz gerekmektedir.
Aksi halde bu sorun ulaşılmaz bir ufka vardığında, manevi işgale karşı verilecek hiçbir savaş zaferle sonuçlanmayacaktır.Bu acı sona ulaşmamak adına Türkçenin barış ve sevgiye yatkınlığı açıkça anlatılmalı,tıpkı Yunus’un dili gibi tüm Türki coğrafyalar da mevc mevc dalgalandırılmalıdır !
Zira Türkçe yıllarca alimlerin , dervişlerin,şairlerin,seyyahların,hükümdarların ve 40 asırlık Türk halkı tarafından tıpkı bir bebek gibi büyütülmüş,ve günümüzde asırlık bir çınara dönüşmüş,köklerinin bir ucu Orta Asya lehçelerine,bir ucu Latin dillerine, bir ucu Farsçaya bir ucuysa Arapçaya uzanmıştır.Fakat bunlar gerçekleşirken asla öz yapısından taviz vermemiş,tüm kelimeleri kendi kuralları içinde lüğat’ına kabul buyurmuştur.
Şimdilerde ise tam aksi olarak kültür emperyalizminin etkisinde kalarak içerlerlediği her kelime de kendi yapısından bir taviz vermiş,hatta dil yapısını destekleyecek nesneler bile azalmış … Durum böyle olunca Türkçe sevgi dili olmaktan uzaklaşmış , tozlu ve kirli çağa klişeleştirilmeye çalışılan alanlardan biri haline gelmiştir.
Oysa ki yozlaşmaya sebep verecek her ihtiyaç bizim öz benliğimizde kat ve kat varken,bahsettiğimiz bu körlük bizi bu hastalığın içerisine sokmaktadır. Ve bu gidiş ise dilin etkisi altında olan tüm değerlerimizde yozlaşma hastalığı tesirine sokmakta,insanımız bu manevi kapital işgalin birer oyuncağı haline gelmektedir.
Fakat eğer bu denemeyi şahsım Türkçe kurallarına bağlı olarak kaleme alabiliyorsa hala ümit ve ümidi büyütecek ecdat kökleri sağ demektir … Dili özümüzde , özümüzü Yunus sevgisinde özgürce yaşabileceğimiz güzel yarınlara…