Tuncer ERGÜVEN
TÜRKİYE – İSRAİL DÜŞMANLIĞI - 2
TÜRKİYE – İSRAİL DÜŞMANLIĞI, BAŞKAN
OBAMANIN, MALİYE BAKANI YAHUDİ JACK LEWİ
2.ci bölüm.
Araplar ve Filistin de 1914 ler de yaşayan Yahudiler İngilizlerin emri altında Osmanlıya, yani Türklere isyan etmişlerdir.Bu durumu burada noktalayalım.
Osmanlı toprağı olan Filistin Yahudiliğinin hamiliğini padişah dede ilerde kendisini yıkacak olan İngiliz hükümetine imtiyaz olarak sunmakta olduğunu görmekteyiz.
1848 de İngiliz hükümeti genelgesi ile Yahudiler İngiliz konsolosu himayesine verilir. Yanı Osmanlı devleti ve padişahı orada bir bölgeyi İngiliz konsolosu yönetimine v(eriyor, yani ilk tohum, Osmanlı Türk hükümdarı tarafından Filistin de ekilmesi için İngilizlere veriliyor).
Rusya ve Doğu Avrupa da ki Yahudilerden alınan göçlerle bugünkü İsrail de 17 tarım kolonisi kurulmaktadır (bölge Osmanlı toprağıdır,Gelenler Hazar Türk Yahudi köylüleridir ve Rusya dan kaçmaktadır).
Birinci cihan harbinde Osmanlı Türk ordusu Arap yarımadasında ve çöllerinde Mekke, Medine, Kudüs, Filistin müdafaası için kan dökerken karşımızda Vahabi ordusu,Mekke kadısı şerif Hüseyin (sonra Ürdün devleti kralı oldu-Vahabiler de Suudi kralları oldular) yandaşları İsyancı olarak savaşa katılırken aynı zamanda halifeye isyan ediyorlardı. Daha enteresanı Osmanlı ordusuna karşı savaşanlar sadece isyancılar değil,ayni zamanda İngilizler ve onların yanında savaşan yukarda bahsedilen Filistin de ki mevcut lar ile daha önce gelen Yahudilerle,Avrupa ve Rusya dan tekrar getirilen ve askere gönderilen leri görmekteyiz.Yahudi devleti kurulacak vaadi ile getirilerek donatılan Yahudi alayları vardı.İşte bugünkü İsrail devletinin kuruluşunun kaynaklarını buralarda aramalıyız.
1920 de Filistin e milletler cemiyeti İngiliz mandası hakkını tanır.
1930-1940 de bu kez, Filistin e Almanya-Polonya-Rusya da soykırımından kurtulan Yahudi göçleri gelmeye başlar.Bu göçe Araplar karşı gelince bölgeye göç eden Yahudiler tarafından HAGARA silahlı teşkilatı ile Filistin Yahudiliği İngilizlerle beraber korunmaya çalışılır.
1947 de Filistin de bir Arap bölgesi birde İsrail-Yahudi bölgesi olarak ayrılır.
1948 de İsrail devleti ilan edilir,BM üyeliği ve Türkiye nin de tanıması ile dünya devletleri arasına katılır.
Peki bu Yahudilerin etnik kimliği Sami-İsrail oğullarımıdır? Hayır. Buraya gelenlerin çoğu yurtlarından sürülen,ölümden kaçan doğu Avrupa ve Rusya Yahudileri yani Hazar Türk Devletinin yurttaşları olan Yahudi Türklerdir.
Bu olaylara İspanya ve Portekiz den gelen Sami mensubu sefaret Yahudileri dahil değildirler. Çünkü onlar İslam imparatorluğu yurttaşı olarak dinlerini-dillerini-ekonomik yaşamlarını eşitlik ve egemenliğin paylaşımında kullanmaktaydılar.
1948 deki İsrail devleti ilanında Türkiye Yahudilerini etkilememiştir. Türk Yahudilerinin 1948 lere kadar hatta 6-7 eylül olaylarına kadar fazla menfi yaşam etkileşimleri yoktur.(Varlık vergisi kanuna da toplanan 800 milyon TL nın 40 milyonu Museviler den alınmıştır.Geri kalan kısmı Anadolu dan toplanmıştır.)
Bugün çeşitli yayınlarda dünya Yahudilerinin %92 sinin HAZAR Türklerinden olduğu ve Siyonizm in buna karşı olduğunu kaynaklardan öğrenmekteyiz. Yaşadığımız dünya ekonomisinde ABD ,İngiltere Fransa, Almanya, Polonya, Belarus, Rusya, Gürcistan,Azerbaycan gibi ülkelerde büyük maddi olanaklara sahip, üst yönetimde bulunan ,ülkelerinin siyasi yönetiminde bulunan Yahudiler Türk etnik kökenli Hazar Türkleridir.
İşte Yazımızın başındaki Jack Lewi de muhtemelen bunlardan biridir.Müslüman Hazar Türkleri İslam coğrafyasında ,Hyristiyan olanlar balkanlar ve orta Avrupa da etnisitelerini kaybettiler.fakat Musevi Türkler büyük ölçüde etnisitelerini korudukları için bulundukları yerlerde ekonomileri ile söz sahibi oldular.Ancak Siyonizm ile kavga halindedirler.(Hazar Türkleri Musevi oldukları için İbranice ile kendi Türkçelerinin karışımı dil konuşmaktaydılar ve Türkçeleri Türkiyede konuşulan oğuz Türkçesi değildir.)
Dinler tarihinin derinliklerinde Musevi-İsevi lerin Romalılardan beri,Roma öncesi Firavunla yanı Mısırlılarla sorunları vardır.Yurtlarından zorla sürülmüşler, ölüm onları her yerde kovalamıştır.
Bunun için Akdeniz bölgesinin Mezopotamya nın her tarafına dağılmışlar, saçılmışlardır. Hatta Yukarı Mezopotamya da iki Zap suyu arasında kısa bir dönem yaşayan bir Yahudi devleti de vardır ve onlar Filistin- sam Yahudileridir.
Dinlerin en sonuncusu,en mütekamili ve ideali olan İslam dini ve onun peygamberi, peygamberimiz Hazreti Muhammed in toplum yaşamında hem İsevilere hem de Musevilere uyguladığı hiçbir farklılık yoktur.Museviler Hz.İsayı,İseviler Hz.Musanın tevratını kabullenmezler,fakat dinimiz onları kutsal kitap sayar,kurucularına da peygamber saymaktadır.
O halde İslam dininin doğuşundan günümüze gelen İslam-Musevi toplumları kavgamız yoktur.
Peki tarihin derinliklerinden gelen olaylarda ve yakın tarihimizde,Osmanlı döneminde,Kurtuluş savaşı ve öncesinde ,hatta daha gerilerden gelen Türk devletleri tarihinde Musevilerle Ordularımızın ve milletimizin bir kavgası yoktur.
Aksine Osmanlı azınlıkları içinde sadece Yahudiler Osmanlı devletini devletleri, kendilerini de yurttaşı olarak görmüşleridir.
İsrail dışındaki Yahudiler İsraili yaşatmak ve geliştirmek için, bağımsızlığını korumak için ellerindeki ekonomik ve teknolojik gücü alenen kullandıkları gibi yaşadıkları ülkelerin yönetimlerine baskı uygulama olanaklarına demokratik olarak ve ellerinde tuttukları güçleri de kullandıklarını görmekteyiz.
Daha önceki yazılarımda işaret ettiğim gibi ülkemizin etrafında doğal ve genetik düşmanlarımız vardır. Bunlar yaşadığımız topraklar bakımından Iran,Araplar Özellikle Suriye,İrak,Suudi Arapları ,Yunanistan dır. Bunları takip eden Rusya ve Bulgaristan dır.
BU ülkelerle sürekli problemli olmamızı, AB ülkeleri ve ABD yönetimlerinin Türkiye yi kontrol mekanizmalarını elinde tutmalarına önem vererek sürekli Türkiye nin elini zayif tutmayı amaçladıkları ve uyguladıkları bilinen bir gerçektir.
Bu bir denge oyunudur ve bu oyunda İsrailin dengesi Türkiye ile iyi ilişkilerden geçer. Gazze ve Filistin problemi ve İslami radikal örgütlerinin, Türkiye nin İslam ülkesi olması ve geçmişinden dolayı misyon yüklenmesi talebine ,Davut beyin ABD araştırmaları Graham Fuller kaynaklı stratejileri gereği yeni Osmanlılık hayali ile destek vermesi sonucu Türkiye kısa bir dönemde doğal ve genetik düşmanları ile karşı karşıya gelmesine sebep olmuştur.
Türkiye nin Filistin politikasını fırsat bilen Siyonist İsrailliler PKK ya da destek verdiği gibi Güney Kıbrıs ve Yunanistan la eş zamanlı hareketle Türkiye ye bastırmaktadırlar.
Arap dünyasının bizden beklediği Türkiye nin İsrail ile sıcak çatışma ile Gazze ve Filistin meselesine müdahalesidir.BU müdahale Rusya nın da işine gelmektedir.Çünkü Türkiye ABD den kopacak veya genişleyen savaşta Türkiye ye karşı kendiside eyleme girme olanağı elde edecektir.
Türkiye hiçbir zaman onun bunun gazına gelip İsrail ile sıcak savaşa girmez.Suriye,İrak,İran ile de savaşa girmez. Ancak bunun anlamı egede ve Kıbrıs ta oldu bittiye gelecek bir yunan eylemini de seyredemez.
Ancak bu gücü kullanma aşamasında İsrail e Türkiye nin düşman olmaması her iki tarafın menfatinedir.
ABD ve AB deki Yahudi lobileri Gazze olaylarına kadar Türkiye nin yanında olmuşladır.
Son dönemde ABD de yeniden oluşturulan Dış işleri bakanı ve maliye bakanı ve merkez bankası başkanı gibi üst düzey atamalarında Atatürk ve Türkiye etkinliğini görmekteyiz.
Maliye Bakanın Yahudi olması ayni zamanda dünya para politikalarının yönlendirilmesinde söz sahibi olacağı şüphesizdir. Unutmayalım ki ülke ekonomisinin kamburu olan cari açığı. reel döviz geliri ile değil, yabancı kaynaklı döviz yatırımı veya yabancı sermaye olarak gelmekte ve uygulanan faiz ve vergi muafiyeti politikaları sayesinde içerde bulunmaktadır.
Ancak bir anlık müdahalede bu durum aleyhimize dönebilir.u müdahale de İsrail-Türkiye ilişkilerinde İsrailin dışında olabilir.
Bu günkü Vatan gazetesinde ABD lı Dr. Griflin Tarplay in sözlü ve yazılı haberleri bu savımızı doğrular durumdadır.
İsrail İle Türkiye nin kapışmasının Ülkemize bir faydası olmayacağı gibi İsrailin orta doğudaki geleceğini değiştiremeyeceğine göre ,çoğunluğunu Hazar Türk devleti Türk kökenli Musevi lerin oluşturduğu İsrail ve dünya Yahudileri ile neden kimin için kavga edelim.
Arapların sorunlarına, uğradıkları haksızlığa, İslami dayanışma içinde destek verelim,sorunlarının çözümüne yardımcı olalım,fakat onlar için asla ülkemiz menfaatlerine zarar vermeyelim.
Onlara verdiğimiz değerin ve önemini Dünya Türklerine daha fazlasını verelim. Dünyadaki Türk topluluklarını sadece İsevi veya Musevi oldukları için yok saymayalım. Onların Türkiye gibi,orta asya Türk cumhuriyetleri gibi veya KKTC gibi devletleri yoktur,atalarının yaptığı gibi uğrune ölecekleri bir özgür vatanları yoktur,fakat her şeye rağmen içlerinde taşıdıkları bir Türklük mensubiyeti olduğunu görmeliyiz.
Burada Atatürk ten iki alıntı yapmam da yarar vardır.
Atatürk 1929'da milleti şöyle tarif eder: 'Millet, dil, kültür ve mefkûre birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği bir siyasî ve içtimaî heyettir. Müşterek millî fikrin, ahlâkın, hissin, heyecanın, hatıra ve an'anelerin efradında meydana gelmesini ve kökleşmesini temin eden müşterek mazinin, birlikte yapılmış tarihin, vicdanları ve zihinleri doğrudan doğruya birleştiren müşterek dilin milletlerin teşekkülünde en mühim amiller olduğunu... Kaydettikten sonra, millet hakkında ikinci derece unsurları kale almayarak, mümkün olduğu kadar her millete uyabilecek bir tarifi ele alalım.
1- Zengin bir hatırat mirasına sahip bulunan;
2- Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimi olan;
3- Sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete 'millet' namı verilir
1- Zengin bir hatırat mirasına sahip bulunan;
2- Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimi olan;
3- Sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete 'millet' namı verilir
Atatürke göre Türk!
Atatürk’e ait el yazısı metin :
Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik, tabiatın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı; o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı; onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu, tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.
Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik, tabiatın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı; o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı; onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu, tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.
İşte kendisine bu güneş benimde güneşimdir.Diyen Türk asıllı insanları kucaklamayı Yüce İslam dinimizden uzaklaşmak olarak değil ,aksine İslam dini gereği onları benimseyelim ki uzak ve yakın gelecekte İslami değerleri daha yükseklere,daha geniş ufuklara taşımanın gururunu yaşayabilelim.
Sonuç olarak Geçmişte Türklükle ,Türk devletleri ile sıcak çatışması olmamış,Filistin deki toprak kavgası dışında İslam la çatışması olmadığı gibi İslam ile karşılaştırılmasını uygun ve değer bulmadığım Yahudi inancını Tarihin derinliklerinde din olarak kabul etmiş hazar Türklerini,İskitleri,Hunları,Kuman,Kıpçakları neden kendimize düşman olarak neden görelim.
Onları yukarda belirttiğim genetik, coğrafik ve stratejik düşmanlarımızın yanına iteleyeceğimize neden yanımıza almanın yollarını aramayalım.
Çünkü Atatürkün Türklük tarifi onları ve o coğrafyalardaki başka etnisteleride müşterek yaşamımızdan dolayı Türk saymaktadır