Tuncer ERGÜVEN
TÜRK MİLLETİ-TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ VE KÜRT SORUNU
Son yıllarda ABD ve AB ülkeleri düşünce okullarında, üniversitelerinin enstitülerinde sosyal bilimler,stratejiler,dünya tarihi ve globalizm -küreselleşme sürecinin eğitim ve bilgi donanımına sahip akademisyen,gazeteci,solcular,radikal dinci ve milliyetçiler el birliği yaparak şu teranede bütünleşmekte ve siyasi iktidarı, strateji ve karmaşık bilgi bombardımanına tutmaktadırlar.
Dünya ekonomisinde ABD ve Britanya askeri-siyasi-ekonomi alanında müşterek hareket etmektedir.BU iş birliği gerektiği kadar AB ile lazım olduğu kadar ve yerde Rusya;Japonya ,hatta Çin ekonomileri de gözetilerek dünya ülkelerine hakimiyet kurulmaya çalışılırken Sivil toplum kuruluşları e o ülkelerdeki yazarlar ve akademisyenler üstlendikleri rolleri iyi oynarlar.Pek tabiidir ki bunların içinde gerçekçiler,ülkesine tüm içtenlikle bağlı olanlarda vardır.Fakat eğitimleri ve ideolojilerine bağlılıklarını aşmakta zorlanırlar.
Başbakanın söylediği şu sözün altını çizmek gerekir. Türkiye Nato nun sadık üyesi olarak Rusya ile, Arap ülkeleri ile ,çevre ülkeleri ile ticarette,ekonomik işbirliklerinde ülkemizin aktiviteleri engellenmiştir.Hükümetlerimiz bu çemberi kıramamışlar ve bu süreçleri yanlış yönlendirmişlerdir.Ancak soğuk savaş döneminden sonra Eski SSCB ,Asya,Arap ülkeleri,uzak doğu ve Avrupa ülkeleri ile ekonomik ilişkiler geliştirilmeye çalışılmaktadır.
Osmanlı imparatorluğunun 200 yılı aşkın süren Osmanlı devleti parçalanma süreci sevr anlaşması ile noktalanmıştır.Sevr anlamasını destekleyen İstanbul daki padişah-halife taraftarları ve İstanbuldaki dini otoriteye yakın olanlar hatta Osmanlı şeyhülislami servi savunurken işlenen ana fikir şudur.’’ İslam dünyası ve halifemizin dolayısı ile padişahımızın koruyucuya ihtiyacı var ,o koruyucu da İngiltere dir’’. Fikirleri fetvaları ile halk oyalanırken Osmanlının okullu genç paşaları bunun esaret olduğunu görerek servi kabul etmemenin arayışlarını sürdürmüşleridir.
Sevr Osmanlıdan son kalan Anadolunun parçalanmasıdır.Doğuda Ermenistan ve Kürdistan,güneyde Fransa-italya,egede ve trakyada Yunanistan,boğazlarda İngiltere ve müttfeikler egemenliği olacak Türklere bugünkü Ankara çevresinde 10 vilayet 250 000 km2 toprak kalacak , ancak İşgal altındaki İstanbul tarafından idare edilecekti.
Evet TÜRK MİLLETİ İÇİN ayrılan olanak buydu.O günkü İstanbul basını gibi bugünkü bazi asın ve aydınlarımız hatta din adamlarımız bugün tekrar sarılmış makaradan iplik boşanırsa ayni yanlışları sürdürmektedirler.
Nedir Türk milleti-Türk ulusu demeyeceğiz. Niçin bir Kürt mileti varmış,kızmış,silaha sarılmış,bu topraklarda ben vardım ve varım.Siz yoksunuz diyormuş.
Siyaset uğruna Kürtlerin isteğini kademe kademe kabul edeceğimiz senaryolar gündemde. Çünkü sonuçta İslam ummetı,İslam milleti olduğumuza göre beraber yaşar gidermişiz.Zaten Türkiye devleti ve cumhruriyeti yanlış kurulmuş,hatta istiklal savaşı bile olmamıştır diyenlerimizi görmekteyiz.
Atatürk ve adı Mustafa Kemal diktatör-Dinsiz-deccal,Halifeye ihtilal yapmış bir eski paşaymış ve onun yaptığı yanlış düzeltilmeli,yeniden Osmanlı olmalıymış.Bu rüzgar BD den gelen yelkenleri şişiriyor.
Şimdi Mustafa Kemalın Türk tarifine bakalım:
Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir seçkin varlığın yüksek belirmesine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin yıllık, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik, doğanın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk, doğanın yağmurlarıyla yıkandı; o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları doğanın babası tanıdı; onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu, doğa oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir
Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir seçkin varlığın yüksek belirmesine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin yıllık, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik, doğanın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk, doğanın yağmurlarıyla yıkandı; o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları doğanın babası tanıdı; onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu, doğa oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir
Küçük bir mantık muhasebesi yapacak anlayışınız var ise buradaki memleketin bugünkü Türkiye olduğunu halkının yani buradaki türk milleti mensubunun laz-kürt-hitit-urartu-asur-ermeni-arap-nasturi-süryani-yezidi-zaza-kırmana-likya-frıkya-traklar-efes-truva-gürcü-kafkasyadan gelen türk soylu Çerkezleri, balkanlardan dönen ırkdaşlarımızı, Türkmen,tatar,Tacik,Özbek, peçenek, Çepni,Gagavuz,oğuzları vs. herkesi kapsamaktadır.
Bu halkların tümü Türk milletini.başka bir ifade ile TC hudutları içinde yaşayan halkların ortak milleti tanımını oluşturmaktadır.
Atatürk 1929 da milleti şöyle tarif eder: Millet, dil, kültür ve mefkûre birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği bir siyasî ve içtimaî heyettir. Müşterek millî fikrin, ahlâkın, hissin, heyecanın, hatıra ve an anelerin efradında meydana gelmesini ve kökleşmesini temin eden müşterek mazinin, birlikte yapılmış tarihin, vicdanları ve zihinleri doğrudan doğruya birleştiren müşterek dilin milletlerin teşekkülünde en mühim amiller olduğunu... Kaydettikten sonra, millet hakkında ikinci derece unsurları kale almayarak, mümkün olduğu kadar her millete uyabilecek bir tarifi ele alalım.
1- Zengin bir hatırat mirasına sahip bulunan;
2- Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimi olan;
3- Sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete millet namı verilir.
1- Zengin bir hatırat mirasına sahip bulunan;
2- Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimi olan;
3- Sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete millet namı verilir.
Burada şu tespiti yapmamız gerekir.Millet anlayışımızda öne çıkarılan bir etniseti yoktur.Fakat çoğunluk Tarihin ,milletler ve diller tarihinin tespitlerine göre yaşayan dil ve halkların çoğunluk ekseni Türk milletler ve dinler topluluğuna aittir.
Atatürkün türk tarifi ile 3000-4000 yıl öncesinden Anadolu ya gelen yukarda saydığımız halklar ,gelişlerinde burada yaşayanlarla kaynaşmış ve bugünkü demografik yapıyı oluşturmuşlardır.
İlk gelişleri yapan Kimerler,İskitleri ,sakalar,hunlar,Çepniler,peçenekler geldiklerinde devlet olarak Kürt devleti ,Millet olarak kürt milleti ile karşılaşmadılar.
1071 de gerçek yurt edinme olarak Gelen büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları Müslüman Türkler olarak geldiler.Bu toprakları Araplardan ve Bizanslılardan aldılar.
Eğer Bizanslılarla bugüne gelselerdi Anadolu da nasturi-Süryani- Müslüman,Süryani ve ermeni dinleri bugün olmayacağı gibi dilerlide Bizans kilise dili olurdu.Çünkü Türklerden önce bu topraklar Roma-Bizans ve kısmen arap işgalı altındaydı.
Eğer bugün yukarda ki halklar bizde varız diyorlar ise bunu Türk imparatorluklarına ve Türkiye ye borçludurlar.
Bu konuda en çok borlu olanlar da kendilerini Kürt hissedenlerdir.
TC.yı kuran Mustafa Kemal ‘’ Türkiye yı kuran Türkiye halkına Türk milleti denir’’ demektedir.
Türkler milletlerin ırksal mensubiyetleri ve dinleri,inanışları ile oynamamışlardır.Eğer bunu yapsalardı balkanlarda etkisini görürdük.
Osmanlı devleti azınlıklara-dinlerine dillerine saygı göstermiş onu korumuştur.
Ancak Osmanı devleti Yavuz döneminden itibaren alevi Türklere din farklılığı muamelesi yapmıştır.Kürtleri ise özellikle koruma altına almıştır.Onlara aşiret ve sieyitlik sisteminde devlete bağlı kalmak kaydı ile hoş görü göstermiştir.
Buna rağmen Kürtler tam 28 isyan teşebbüsünde bulunmuşlardır.BU isyanlar Devlet ve İsyana karşı diğer Kürt gurupları tarafından bastırılmıştır.İsyanların tümünde dış kaynaklarla irtibat vardır.Bu günde durum aynıdır.
Bugün yeni bir yol ayrımına gelmek üzereyiz. Anadilde eğitim ve özerklik diyen dış kaynaklı destekli işbirlikçiler durumu kurtarmak için devlet olmayı sonraya bırakmaktadırlar.
Ana dil öğrenmesine evet. Ama herkes için. Anadilde eğitim ve devlet kademesinde konuşmaya Hayır.
Özerkliğe ,federal sisteme hayır.Çünkü doğudaki ve batıdaki kürt yurttaşlarımızın lehine değildir.BU istekler Milliyetçilik,kafatasçılık,faşizan isteklerdir.
BU istekleri verelim diyenler olabilir,bu istekler hakkımızdır,Güney doğu sadece kürdüm diyenlerindir olabilir.Buna saygıda duyabiliriz.Ancak o zaman bu beylerin önüne bir şey koyarız. Yukarda Mustafa Kemalin Türk tarifinde artık siz yoksunuz der ve silebiliriz.O zaman Anadoludan tasınızı tarağınızı toplamanız gerek.Doğu halkını soyarak batıya taşınan ege,akdeniz,Marmara, yani batıda yaşayanlarınız doğuya gitmeyi düşünmelidirler.
Çünkü artık doğuda ki halkı esen doğulu seçkinler,siyasetçiler,zenginler kendi haklarının içine gitsinler ve yakamızdan düşsünler.