Tuncer ERGÜVEN
1985 DE PLANLANAN ÇAY SEKTÖRÜ, SÖMÜRÜ MODELİ ŞİMDİ DE KİVİ İLE GÜNDEMDE
Çay üreticisi Devlet bakanı ve hükümet sözcüsü nün ağzından artık ‘’Özel sektöre çayınızı vereceksiniz,özelleştirmede ilk uygulamayı çayda başlatıyoruz,bu sene ….. firması 10 fabrika yapacak,birkaç sene sonra çay-kuru da verebiliriz’’ derken açılış yapılan fabrikanın meydanında ki üreticiler artık çay-kur dan kurtuluyorlardı ve mutluluktan uçuyorlardı.
Aradan çok değil2 sene geçti yedikleri kazığın sonuçlarını gördüler, fakat buna sebep olanları alkışlamaya devam ediyorlardı.
Oysa 1984 çıkarılan yasa ile üreticinin 1972 yılında yürürlüğe giren Çay-kur ve çay hakkındaki kanunda yer alan üreticinin teminatı olan maddeyi iptal etmişti.İptal edilen hüküm; (Çay üreticisinin ürettiği kaliteli standarda günü gününe toplayacağı çay yapraklarını sürekli ve günü birlik ara vermeden almaya Çay-kur mecburdur.Hiç bir şekilde alımlara ara verilemez).
1980 Öncesi bu hüküm sebebi ile ve taze kaliteli yaprağı gününde hasat ettirmek amacıyla Çay-kur kurulu kapasitenin üzerinde yaprak almış ve 1968*1980 arası 350 000 ton yaprak imha etmiştir (Bu gün bu kadar yaprağı eş değer çöp-çay imha edilmektedir.1984 öncesi yaprak imhasını eleştirenler, fabrikalarda sözde enerji de kullandıkları ve çürütüp sattıkları kuru çayın bedeli üreticinin cebinden yılda milyon TL. ler le çıkmaktadır ve üreticide ,temsilcileri de bu sömürü düzenin değirmeni ne su taşımaktadır.
Haftada bir gün münavebe, bir gün tatil,kurulu kapasiteyi kullanmadan üreticinin yaprağının bozulmasına sebep olunurken yaprağın özel sektöre yönlendirilmesini sağlayanlar alkışlanmıştır.
İ.A.vakfı özelleştirme sempozyumunda yapılan ve kurulan sistemin yanlış olduğunu,monopol kurulmamasını belirterek yasa ve mevzuatta üreticinin yer almadığını ,bu durumun 5 yılı bulmadan üretici ve sektör aleyhine gelişeceğini ve bunun da hesabını sorarız demiştik.Ancak salonun çoğunluğu üreticiler bizi yadırgıyordu.1992 de üreticiyi soyan ve soyduranları açıkça ortaya koymuştuk.5 sene önce Çay kura karşı özel sektörü destekleyen üreticiler bu kez çay*kur ipine sarılmış,çay-kur yaprak alınca o beylere çay satmıyordu.Hatta bir çok firma çiftçinin bahçesine kantar ve para ile gidip çay-kurdan daha iyi şartlarda yaprak almaktaydı,fakat siyasi iktidar adına yetkili aktörün arkasındaki firmalar kepenk indirmişlerdi.Aktör artık hükmedemiyordu ve bu sebeple onlar hesabını iyi yapamamış derken hesabı onlarla beraber yaptığını ve yanlışın kendisinden kaynaklandığını söyleyecek medeni cesareti o gün,bu gün gösterememiştir.
Hatta Ankara da her yıl yaprak alımlarının genel müdürle ve özel destekli firmanın kampanya politikalarını nasıl planladıklarını 1992 de firma yetkililerinin kendi ağızlarından dinledik. Çünkü Çay*kur olarak tüm yaprağa talibiz deyince korunan, kollanan fabrikalar yaprak alamamışlardı ,bizi Sn. Başbakana bu komünist genel müdürü neden verdiniz diye şikayet etme ahlaksızlığını sergilerken eski başbakanda bu fabrikaları,3-5 yıldır para ödemeyen fabrikalara özel sektör yanlış hesaplamış diyerek yaptıklarını hatırlamıyor ,üreticiden alınan yaprağa sıkılmadan ‘’ Ben olmasam almazlardı’’ diyerek siyasete devam ederken üretici hala daha yaz ile kışı ayırmıyordu.Yukarda ki hükmü kaldıranları üretici hükmün farkında olmadığı için alkışlıyordu.
Hatta 1993 yılında Çay yaprağı alım cüzdanlarının arkasına yapıştırdığımız tesellüm planına göre alacağımız tüm çay alım taahhüdünü görmeye,hatta eleştirmekten geri kalmıyorlardı.
Fakat 1992- 1997 kurulan alım ve fiyat sistemi ile üretici sömürülemeden normal fiyattan çayını satmış, parasını da yeni kampanyaya kadar almaya başlamıştı.
1998 den günümüze kadarki düzende yaprağın kalitesizliği artınca, çay-kur gerçekçi politikalar üretmeyince Sektördeki yaprağın %70 ini alan çay-kur %45*50 sini almaya başladı. Özel sektör Çay-kur yaprak fiyatının %30-70 kadar ücretle almaya başlayarak 1992 öncesi sömürü düzenine yeni modelle dönmüşlerdir.(Çay Tv Karadeniz haberde daha önceki yazılarımdan okunabilir) .
Her yıl çay-kur a satılan 4.cü sürgün yaprak alımlarını almıyorum diyen çay-kur a bile ses üretici ses çıkarmamış tıpış tıpış özel sektöre 30-50 kuruş/kg.ma satmaya razı olmuştur.
Şimdide bir aylık dergideki habere göre, 2023 de 300 000 ton kuru çay üretimi,50 000 ton iharacat500 000 000 Dolar ihracat geliri balonu ile üretici uyutulmakta, günlük sömürü düzeni devam ettirilmektedir.Bu konuya özel bir gündem ayırıp yazacağım.
Buraya kadar anlatmak istediğim, Çay üreticisinin sömürülmeye en müsait üretici olduğudur. Onlar temiz duygularla seçtikleri STK lerin ve oylarının peşinde koşarlar çay yaprağını satarken veya parayı alırken nasıl kazıklandıkları hakkında görüş belirtirler.Şikayetlerini eyleme değil seçtiklerinin güven ve insafına bırakırlar.
Şimdi yeni bir sömürü düzenlemesi ile karşı karşıya gelmekteyiz.
Bu kez yalnız Çay bölgesinde değil tüm Karadeniz de yeni sömürü malı KİVİ den elde edilmesi mümkün olan üretici gelirinin elinden alınmasıdır..
Benim konum Çay bölgesi ve Özellikle bir sömürü tehlikesini gördüğümüzü belirtmektir.
Daha önce Kasım ayında Kivi hakkında yazdıklarımı (Kivide hasadı öncesi ve kivi fiyatlarındaki trajedi) okuyanlar üreticinin Çay sektörünün 1985-1987 lerde başlayan sömürü modelinin ayak seslerini duymaktayım
Sesler ve organizatörler Rize de Bir büyük soğuk hava deposu yapalım ,onuda Kalkanderede yapılacak Organize Sanayi Bölgesinde yapalım görüşündedir.
Yanlış yerde,15 yıldır kaybedilen zamandan sonra zorla yatırımcıyı oraya zorla getirecekler.İlimiz yöneten bir yetkili ile 2 ay önceki bir sohbetimizde fikrimiz belirterek işletme organizasyonu,işletme maliyeti,üreticiye getireceği yükler ve Rize in asgari bugünkü ihtiyacı için 10-15 bin tonluk soğuk muhafaza deposuna ihtiyaç olduğunu ve alımların 15-20 günde üreticiden alınmasının olanaksızlığını anlattık.Ancak pek sonuç alamadık.Çünü o ili yönetenlerden biz ise yönetilenlerdik.O bu ilden bir gün gidecek,fakat yönetilenler çok kez olduğu gibi kalıcı olduklarından sıkıntısını çekecek,ülkenin kaynaklarını heba ederken,gideceği illerde bunları a yapmıştım diyerek övünecektir.
Bildiğim kadarı ile bir yatırımcı gurup yapacak.yatırımcı gurup haklı olarak kendisine uygun o günkü cari ve düşük fiyattan alacak.Bu onların doğal hakkıdır.Ucuz fiyata kivi alıp pahalı satmak yatırımcı işi olmalıdır. Örneğin ithal kivi fiyatları 2-5 dolar /kg iken bu yıl 1400-700 Tl/kg dan iyi fiyat olarak uygulandı.Oysa bizim istediğimiz 1500-2000Tl/kg mı bu organizasyon ödemez.
Peki o halde neden bu organizasyonu STK liderleri ve ilimiz etkilileri yönlendirmeye çalışmaktadır. u yanlıştan dönülmesini ve bahçelerden ellerinizi çekmenizi rica ediyoruz.
Sizler bu yolda ilerlerken Rize Milletvekili Sn.Hasan Karal ildeki tarım kredi kooperatifleri müdürleri ile her ilçeye bir ayıklama-sınıflandırma-soğul muhafaza ve paketleme yatırımı organizasyonu araştırmaları için sessizce toplantı yaptı.Amaç her ilçedeki üreticinin asgarı 1500-2000 tonluk mal ebatlama-CO2 kontrollu soğuk muhafaza ve kendi markası ve emisyonlu paketleme guruplarını üreticinin katkısı+tarım kredi k.katkısı+%50 finans desteği ile bir yatırım zinciri ile yol almaktadır.
Bu sistemde depodan 3-5 ay muhafaza ve sınıflandırma yapılacak kiviler depolama masrafları düşüldükten sonra kalan ne olarak üretici tarafından ürün bedeli olarak alınacaktır.Bunun anlamı 2012 yılı için l400-1550 ton/tl ye satılan kivinin 2000-2250 bin ton/TL ye satılması demektir.
Şüphesiz bu yönteme,kivi tacirleri,aracıları,Rize merkez STK liderleri ve kendisini sistem gereği etkili gören yöneticiler kızacaklar.üzüleceklerdir.
Her iki durumdaki doğruluğu birinci etap organizasyonlarının çıkış yolunun yanlışlığı tartışılmalıdır.