İDAMLIKLARI EĞİTMEYENLER ASILSIN

İstediği kızı vermediler diye kızın küçük kız kardeşini katleden delikanlıyı konuşuyor Türkiye kaç gündür. 
“Asalım mı, asmayalım mı?” tartışması büyüdükçe büyüdü.
Sayın başbakanımız da tartışmaya dahil olarak idamın gerekliliğinden bahsetti.
Olayı farklı boyuttan okumak gerekir: Asılmayı hak edenlerin asılmasına kimse itiraz edemez. İtiraz edenler de siyasi olarak durumu değerlendirir. Onlara da “aynı acıyı yaşasaydın da idama karşı olur muydun?” sorusunu sorduğunuzda irkilirler ve cerbeze yolunu seçerler zaten.
Aslında idamı hak edene bakmak gerek.
Bir insan ne gerekçe ile ilgili olursa olsun bir çocuğu öldürmeyi tercih etmesinin psikolojik tahlilini iyi yapmak gerekir. Hele eğitimcilerin düşünmeden konuşmaması lazım.
Bir insan başka bir insanı öldürebilecek hale gelebilmesi için; insan olma yeterliliklerini yitirmesi gerekir. Cinayet böyle bir şey. Öyleyse insanlık yeterliliğini yitiren insanın, insan olarak kalabilmesini niçin öğretemediğimizin muhasebesini yapmak lazım.
Biz katliam yapıyoruz beyler.
Beyin katliamı.
Hayata tutunmayı öğretemediğimiz bireyler yetiştiriyoruz. Onlar da hayata tutunamıyor. Sonra da “-benim zevk alamadığım bir hayattan başkaları niye zevk alsın” ruh bozukluğuna mazeret üretmeye çalışıyoruz.
“Sayısalcı veya sözelci olamıyorsan senden hiçbir şey olmaz” fikrini ezberlettik çocuklara. Bu ikisini beceremeyenleri adam yerine koymadık. Onlar da inandı. Kendisinden hiçbir şey beklenmeyen insandan ne bekleyecektik o zaman?
Liselere giriş sınavından başarısız olanları öteleyen ve iten bir eğitim sistemimiz yok mu?
Üniversite sınavında iyi bir fakülte kazanamayanlara hayat hakkı tanımayan bir eğitim sistemimiz yok mu?
Bölünmüş ailelerin çocuklarını bir kuzu gibi yuvalarda yetiştirmiyor muyuz? Sonra da bu çocuklara “yuva çocuğu” deyip rencide etmiyor muyuz?
Ailesinin kontrolünden çıkmış, sokaklarda ve internet başında unuttuğumuz çocuklarımız biz mi eğitiyoruz?
Hayattan hiçbir beklentisi kalmayan, intihar eden veya intihara teşebbüs etmeyi maharet kabul eden mutsuz bir nesil yetiştirmedik mi?
Böyle bir gençliğin erdemli davranmasını bekleyecek kadar beyhude insan topluluğu değil miyiz?
İdam olmalı. Ama idam kararı verecek “adam” olmalı. Türkiye’de yıllarca yaşanmış idamlardan olmamalı. “Savunması bilahare alınmak üzere idamına…” kararı verecek caniler olmamalı. Bugün Mısır’da yaşanan Firavunca idamlar olmamalı.
Aslında “idamı hak eden” kişiyi eğitmeyenler önce idam edilmeli. O canice cinayet işleyenleri eğitemeyenler veya eğitilmesini beceremeyenlere “idam cezası” verilmeli. “İdam edilmelidir” diye filozof gibi ahkam kesenler önce hesap vermeli. Bu çocuklar pamuk tarlasında yetişmedi. Ruhunu idam edip sonra da insan öldürecek hale gelen genç yığın bizim okullardan mezun oldu. Kim bilir ne hakaretler, ne sıfırlarla büyüttük onları. Gayretleri peşkeş çekilen cefakâr öğretmenleri sürüm sürüm süründüren etkililer önce idam edilmeli. Şahsi ve siyasi emellerini eğitim yuvalarına bulaştırıp memleketi harap eden hainler asılmalı meydanlarda. Sonra da sıfırdan başlanmalı.
İdam olmalı. Ama idamlıkları dini ve milli olarak eğitmeyenler önce asılmalı. Rüzgâr ektiğimiz güzel yurdumuzda  fırtınadan hesap sormak değildir “adamlık”.
Ne güzel karar: Asalım!
Doğru kişiyi/kişileri önce asalım. Sonra da “idamı” tartışırız!
Kimden başlayalım?
 
Önceki ve Sonraki Yazılar