Ahmet ÇİÇEK
Görünenden Görünmeyeni Görmek
Tarihi bilim olarak kabul gören anlayış, olayları sonuçlarına göre değerlendirmek gerektiğini vurgular. Bu tespitin kaynağı, sonuçların olayları doğru izah edebilmede dayanak olduğu savıdır.
Geçmişi konu edinen Tarih bilimi için bu anlayış ve sav iş görür. Fakat yaşadığımız an ve olayla ilgili doğru değerlendirmeleri yapabilmek belki geçmişi anlamaktan çok daha gerekli ve değerli olabiliyor. Sonuçları tümüyle ortaya çıkmamış olayları nasıl doğru değerlendireceğiz?
Yapılması gereken şu: Görünenden Görünmeyeni Görmek… Çünkü görülmeyeni görünen haber verir. Sonuçlarını net olarak görmesek de nedenlerin izinden sonuçları değerlendirmek pekâlâ mümkün. Kazananını ve kaybedenini izlemekle muhtemel failleri tespit etmek de mümkün.
Tabi burada olay ve duruları iki türlü değerlendirmek gerekir. Birincisi gayrı iradi olay ve durumlardır ki insan iradesi müdahil olamadığı halde muhatap insan ya da toplum olur. Bunu bizler talih, şans ve kader olarak değerlendiririz. İkincisi ise, doğrudan ya da dolaylı olarak insan iradesi ile tasarlanan, organize edilen, harekete geçirilen, azmettirilen olaylar ve durumlardır. Böylesi durumların anlık değerlendirmelerini yapmak için görünenden görünmeyeni görmek gerekir.
Toplumlarda, özellikle duygusal yoğunluklu toplumlarda kararlar ilk sahiplenilen algılara göre verilir. Bu gerçeği iyi tahlil ve tespit eden kaos zihinli kan emici toplum mühendisleri hedeflerine algılar üzerinden ulaşmayı uzmanlık alanı haline getirmişler.
Bugünden bir örnek verelim: Mesela Ankara Gar kavşağında gerçekleştirilen terör eylemi...
İlk önce algı yönetimine bakalım.
Fuat Avni vasıtasıyla Paralel Çete: Bir süreden beri toplum hafızasında devlet içinde terör eylemleri düzenleyecek, çeşitli suikastlar tertip edecek, sokak çatışmaları oluşturacak illegal bir yapının, galdyonun oluşturulduğu… Bu yapının tepesinde de Cumhurbaşkanımızın ve MİT müsteşarımızın olduğu ithamlarını işlenmeye başlamıştı. Dahası Fuat Avni kaynaklı bu türden mesnetsiz senaryolar belli ulusal basın kanalları tarafından da gündemde tutulmaya çalışıldı. Ve bombaların patlamasını takip eden dakikalardan itibaren işte… işte demeye başladılar. Ankara’daki terör eylemini devletle özdeşleştirenlere “Bize oy vermezseniz musluklarınızdan su yerine kan akar” diyenleri hatırlatmak gerekir.
Terörü meslek haline getirenlerin, terörü varlıklarına dayanak kabul edenlerin, terörle eşanlam haline gelenlerin devleti ve hükümeti terörle itham etmelerini varın siz düşünün… Devletimiz dünyanın en demokratik, en merhametli devleti…
Terör saldırısı PKK, IŞID veya DHKP-C maskeli Rusya, İran, İsrail, AB ve ABD kaynaklı bir proje olduğunu geçmiş deneyimlerden tahmin etmek güç değil. Öte yandan PKK elebaşı KaraYILAN’ın terörü metropollere taşıma planının deşifre olduğu günler henüz çok taze. IŞID militanlarının geçtiğimiz haftalarda video propagandasında Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanımızı tehdit ettikleri de ortada. Şia tabanlı Acem imparatorluğu politikaları takip eden İran için zayıf bir Türkiye çok önemli. Çarlık Rusya’sının sıcak denizler hayali Putin liderliğinde yeniden canlanmış. Ukrayna, Kırım, Kafkasya ve şimdi de Suriye üzerinde taarruz halinde yayılmacı politikalar peşinde. AB, Lozan’ın ganimetlerinin peşinde parçalanmış bir Türkiye hayal ediyor. ABD ve İsrail, ekonomik ve etnik çıkarlara göre yeniden Ortadoğu’yu dizayn etmek isterken Osmanlı ruhunu hisseden Türkiye’den endişe ediyor.
Bütün bunlar resmin görünenden çok daha fazlasını ifade ediyor… Fakat bütün bu küresel emel ve hedeflerin dışında içsel bazı hesaplar da söz konusu. Mesela Türkiye’nin göbeğinde, başkentinde böylesi bir terör, devleti ve hükümeti millet nezdinde köşeye sıkıştıracağı düşüncesi kimi çevreleri cesaretlendirdi, heyecanlandırdı.
Her terör eyleminden sonra adını kirlettikleri “Barış” kavramıyla mikrofon ve objektif arayan cici çocuk profilinde hem siyasi bir netice almak hem de mağdur imajı yaratmak için fıldır fıldır dönüyorlar. Kendi üzerlerindeki pislikleri devlete ve hükümete yaftalamak için ortaklar buluyor, ittifaklar kuruyorlar. Daha evvel HDP’nin Diyarbakır mitinginde kurgulanan terörden sandığa yansıyan netice ile iştahlanıyorlar. Bu meselenin, bu kanın kâr edeni olmanın hesabıyla avuçlarını ovuşturuyorlar.
Kendi istikballerini HDP’nin başarısında görenler de her şeye rağmen oluşturulan algının işbirlikçisi oluyorlar.
Milletimiz uyanık olmalı… Oyunun rengini terörün tırmanışına göre belirlememeli. Ona göre belirlerlerse kan emiciler demokratik yollardan ziyade bu tür yolları tercih etmeye devam ederler.
Allah milletimizin ve devletimizin merhametli yüreğini boynu bükük düşürmesin…
Ahmet ÇİÇEK
ahmtcick@hotmail.com