Gayri Meşru Bir Yolla Meşru Hedefe Ulaşılamaz

 Son bir yıldır “Paralel” olarak tanımlanan camiaya dair 17 Aralık öncesi his ve fikriyat ile sonrası arasında çok bariz uçurumlar oluştu, gönüllerde ve dimağlarda. Şeyh Edebali'nin Osman Bey'e nasihati geliyor insanın aklına… "Ey oğul! İtibarlı iken itibarsız düşene acı…" Gerçekten de 40 yılın en büyük kaybı bu olsa gerek…
40 yıldır bin bir cefa ve fedakârlıklarla dünya çapında inşa edilen böylesi bir hareketin üst aklının sırf güç ve iktidar hevesinde olduğu gerçeği maşeri vicdanında büyük bir hayal kırıklığı yaşatmıştır.
Güç ve iktidarı henüz umdukları kıvamda değilken siyasi merkeziyetçilikten uzak, her kesime kucak açan mütevazılık, hoşgörü, hüsnüniyet, diyalog, uzlaşma, uhuvvet gibi birlik kavramları üzerinden havuzunu dolduruyordu. Ne vakit güç ve iktidarın kendinde olduğuna ikna oldular, işte o vakit maske düştü. Mütevazılığın, hoşgörünün, hüsnüniyetin, diyaloğun, uzlaşmanın, uhuvvetin tamamen hikâyeden ibaret takiye metotları olduğuna tanıklık etmiş olduk. 
Hesaplar yapılır lakin evdeki hesap her daim çarşıya uymaz. Çünkü kaderin üstünde bir kader var. Yüce Allah’ın, koruması altındaki din üzerinden kurgularla toplumda fitne ve kaos oluşturan her türlü teşebbüsü tersyüz ettiğine tarih tekerrürleriyle şahittir.
Biz bugün bu yapıyı maskesi düşmüş halde tanıyoruz ama biliyorum ki bu hareketin içinde hayırlı niyetler ve rıza-i ilahiden başka bir umarı olmadan ömrünü vakfeden pek çok manevi kahramanı var. Şimdi birden bire bu hareket tepetaklak olmuşsa bunu aldanan kahramanların istismarını önleme adına rıza-i ilahiyi araç yapan üst akılların tepesinde bir ilahi adalet olarak görmek lazım. 
"Bu meseleyi (Gülen Hareketini) dünyevi çıkarlara alet etme gibi, onunla kazanılması caiz olmayan şeyleri onunla elde etmeye çalışma gibi, onunla gayri maksud olan şeylerin arkasına düşme gibi, evet bu yollar yanlıştır yani. Belki netice itibariyle onların telaffuz ettikleri şeyler doğrudur da o doğruyu ikame etme, ona giden yolların doğruluğuna bağlıdır bir yönüyle. Belki o doğruya o hedefe ulaşmak için insanlar şu yolu da kullansak, bu yolu da kullansak, insanları böyle cezbetsek… Benzetmek olmasın Hasan Sabbah gibi, Karmatiler gibi, bilmem işte Murabıtı'nın yaptıkları gibi, bir dönemde Fatimilerin içine saplanıp yapmaya çalıştıkları gibi gayri meşru bir yolla meşru hedefe ulaşılamaz. Çok defa o yolda emek harcayanlar maksatlarının aksi ile tokat yerler. Dünyada yerler, etrafındaki insanlar bir gün onların yürüdükleri yolun doğru olmadığını, hedefledikleri şeylerin onunla hedeflenmeyecek şey olduğunu anladıkları zaman açıkta kalırlar. Nitekim şimdiye kadar belki bin tane böyle batıl yol ve yöntem ortaya atılmış ama bugün izine rastlayamazsınız onların. Geldikleri gibi yıkılıp gitmişler Allah'ın izni inayetiyle."
Bu sözler noktası, virgülü ile camianın liderine ait. Öyle gizli saklı da değil herkul.org sitesinde yayınlanmış 6 Şubat 2012 tarihli Bamteli'nden. (http://www.herkul.org/bamteli/mueslueman-elinden-ve-dilinden-emin-olunan-insan/)  Bu kayıt bugünkü vaziyetten bakıldığında baştan sona çok iyi tahlil edilmesi gereken ibretlik bir kesit… 
Bugün bu yapı adeta bir bataklık içinde debelenmektedir ve debelendikçe de bataklığın içinde kaybolup gidecektir. 17 Aralık günü meselenin ilk fotoğrafını çektiğimde paralel yapıyı "Bozuk Mekine"ye benzetmiştim. Bozuk Makine arızasının farkında olmadan çalışmaya devam ederse hem kendini hem de etrafındakileri imha eder, demiştim. 
Bugün paralel basına bir bakın; bataklıkta debelenen dev bir bozuk makine görürsünüz. 
Kayıtlardan bahsetmişken söz konusu camianın içinde "Hey Gidi Günler" adıyla herkesin bildiği o çok meşhur vaaza da değinelim. Bu vaazda, Hz. Peygamberimiz (SAV) döneminin meşakkatli Mekke yılları ile Hareketin ilk dönemlerindeki sıkıntılı günleri benzeştirilerek refah dönemine kavuşulacağı işaret ediliyor. Fakat refah dönemlerinde asıl keyif ve keyfiyetin o eski günlerde kalacağına atfen "Hey gidi günler" deniyor. 
Gelinen noktada bana öyle geliyor ki bugün gerçekten de "Hey gidi günler" denecek bir hal var ama hayal ettikleri gibi değil. Geçmişleri gelecekten daha keyifli, keşke dedirtecek cinsten...
Keşke bu hareket 17 Aralık öncesi gönlümüzde ve dimağlarımızdaki his ve fikriyatımıza paralel, ismi ile müsemma Hizmet Hareketi olsaydı… 
Ve keşke "Olmasaydı Sonumuz Böyle…"
 
Önceki ve Sonraki Yazılar