Ahmet ÇİÇEK
Ben Dememiş miydim, Bu İş Böyle Olur Diye
Kök topraktan gelir, toprak insanın hamurundandır. İstikbal arayan filizler topraktan güç alır. Öyleyse güçlü bir Türkiye için mümbit toprakların ihyası elzemdir.
30 Aralık 2015'te paylaştığım “Devlet ve Millet Aynı Arazide Buluşursa” adlı yazımda hayati meseleye yönelik bir proje arz etmiştim. Bu yazımın yansıması niteliğindeki beyanları son bir hafta içerisinde rical-ı devlet dilinden işitir olduk. Bu güzel bir buluşma…
Tarımsal kalkınmada yaşadığımız tıkanıklık belki de nitelikli tarım için büyük bir fırsattır. Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, arazilerimiz tarımsal ihtiyaçlarımızı gidermek için yeterli değil diyor. Ben de diyorum ki işaret ettiğim çalışma yapılsın, bizim ürünlerimiz değil bize Avrupa'nın tamamına dahi yeter... Hem bereket sadece ürünlerle de sınırlı kalmaz...
13 Haziran tarihli Bakanlar Kurulunun akabinde Sayın Canikli’nin toplantıya ilişkin açıklamalarında; tarımda en büyük problem olarak çok parçalı yapıyı ve işletme başına düşen arazi miktarının küçük oluşunu vurguladıktan sonra bazı tedbirlerin alınması için ilave çalışmaların yapılacağını ifade etti. Asıl üzerinde durulan konu ise ekilemeyen arazilerin devlet tarafından sahiplerinin lehine kiralanıp işlettirilmesi meselesi oldu. Sadece bununla da sınırlı değil. Bazı ithalat ürünlerine yönelik yurtdışında geniş araziler kiralanıp işletilmesi de söz konusu.
Bu hususlar bir hafta evvel Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik tarafından da işaret edilmişti.
Şimdi gelelim bizim meseleye…
Eğitim ve tarımı Türkiye’nin geleceği için lokomotif olarak görüyorum. Bu alanlarda gerekli ve sağlam adımlar atılmadığı müddetçe güçlü bir Türkiye’nin doğmasını hayal… Doğsa dahi sakat doğar. Bu nedenle eğitim ve tarımı çok önemsiyorum.
Sözün başında ifade ettiğim yazıda söz konusu projenin özetini aktarayım evvela…
Tarımsal arazilerin miras yoluyla parçalanması ve küçülmesi neticesinde tarımsal nüfusun azalması ve niteliğinin zayıflamasından bahisle bu durumda nasıl bir çözüm bulabileceğimizi irdeledik ve dedik ki;
• Küçülmüş araziler devlet tarafından kiralansın ve işletilsin.
• Kiralanan arazide alanında uzman profesyonel ekiplerce ar-ge çalışmaları yapılıp o araziden en iyi şekilde nasıl istifade edilebileceği belirlensin.
• Arazide profesyonel modern teknikler kullanılarak tarım yapılsın.
• Ziraat kuruluşları ve üniversiteler aktif olarak sahada olsun ve tarımsal süreçleri koordine etsinler. Masa başından tarımcılık yapan ziraat mühendisleri, kağıt üzerinde tarım öğrenen ziraat öğrencileri olmasın. Hayatilik ilkesi hayat bulsun.
• Vatandaştan kiralanan arazide işçi ve personel olarak evvela o bölgenin insanı istihdam edilsin. Yani vatandaş kiraladığı arazisinde istihdam edilebilsin. Bu durum kırsal nüfusun canlanmasına büyük katkı sağlar.
• Tarımsal ürünler devlet teşekkülleri vasıtasıyla piyasaya sunularak gıda kalpazanlığına son verilsin. Vatandaş, nitelikli ürünü daha az maliyetle temin edebilsin.
• Devlet eliyle başlatılan bu proje belli bir ivme kazandıktan ve sistem olarak oturduktan sonra yap işlet devret modeli uygulansın. Özel teşebbüslere aynı sistem üzerinden tarımsal işletmeler için imkânlar verilsin.
• Sistemin sağlıklı işlemesi ve mağduriyetlerin oluşmaması için devlet denetiminde yasal ve pratik bütün tedbirler alınsın.
Evet, özetle tarif ettiğimiz tarımsal kalkınmanın formülü budur. Bu formül sadece tarımsal bir çözüm değil, aynı zamanda nüfus planlaması, istihdam, ithalat-ihracat dengesi, üreticinin korunması, gıda güvenliği ve temininin sağlanması, alternatif tarım ürünlerinin yaygınlaşması, hayvancılığın canlanması, nitelikli personellerin yetişmesi ve istifadesi, tarımsal sanayinin gelişmesi, enflasyonun düşmesi gibi daha birçok alanda mümbit neticeler barındırıyor.
Umarım ve umalım ki rical-i devlet de aynı umarın içerisinde olsun.
Sahip olduğumuz insanların cevherini keşf için eğitim, sahip olduğumuz toprakların cevherini keşf için de tarımı baş tacı etmemiz gerektiğini bir kez daha vurgulayarak güçlü bir Türkiye’nin yolunu tutalım derim. Buna bizler kadar dünyanın da ihtiyacı var.
Allah’ın nusret eli üzerimizden eksik olmasın…