Ahmed ÇITLAKOĞLU
Ne idik ne olduk?..
İnanın, şu Kasımpaşa'yı en son ne zaman yendik ben hatırlamıyorum. Bilen varsa bana da bildirsin.
Hani futbolda şöyle bir deyim vardır. Şu takım bize ters geliyor. onu bir türlü yenemezsiniz. Siz çok iyi durumda olursunuz, o takımda çok kötü olur. Buna rağmen yine onu yenmek; ya da o takımdan puan almak çok zor, sizin için.
İşte bu Kasımpaşa' da böyle. Biz son haftalarda çok ciddi bir çıkış yakaladık; Kasımpaşa ise son haftalarda yenilgi üzerine yenilgiler alıyordu. Maalesef bu maçta yine şans Ç. Rizespor' dan yana değildi. Maçın bitimine bir dakika varken golü atıyor; son saniyelerde duran bir toptan golü yiyorsun.
Evet; Lig'in 24 Haftasında 25 puanla 13. sırada giren Çaykur Rizespor, aynı puanla bir basamak üstündeki Kasımpaşa’yı Çaykur Didi Stadı’nda hafta arası önceki akşam konuk etti. Sahasında son 5 maçını kaybetmeyen, Sumudica ile çıktığı Fenerbahçe maçından 1-0 yenik ayrılmasına rağmen kora kor bir futbol sergileyen Ç.Rizespor dün sahaya 8 as futbolcusundan yoksun çıktı. Remy, Tunay, İsmail Köybaşı, Skoda, Selim ve Sabo’nun sakat, Melnjak ve Baiano’nun ise cezalı olduğu ev sahibinde yeni transferler şans buldu.
Ancak alınan yeni futbolcular belki hazır deyillerdi. Fakat görüntü vasattı. İleri ki haftalarda durum neyi gösterir bilinmez.
Malum üç gün arayla maçlar oynanıyor. Kadrosu geniş ve iyi olanlar bu işte başarılı olacaktır. Ancak dediğim gibi bir çok futbolcumuz hasta, sakat ve cezalı. Dolayısıyla ilk 18'e giremeyen futbolcunuza sarılmak zorunda kalıyorsunuz. Bu durumda, hem iyi futbol, hem de puan ya da puanlar almak doğal olarak zorlaşıyor.
Ümit ediyorum ki; hafta sonu cumartesi günü oynayacağımız ve oldukça zor bir deplasman olan Alanyaspor maçına iyi bir kadro ile çıkacağız. Takım ciddi şekilde Sumunica' nın gelişiyle iyi bir ivme yakaladı.Bir zamanlar;
Ne arabamız ne dolmuşa binecek paramız vardı,
Ne konuşacak hatibimiz ne de mesajımızı iletecek gazetemiz ve televizyonumuz vardı!..
***
Lakin bitmek bilmeyen enerjimiz, müthiş bir mücadele azmimiz vardı.
Emellerimiz ve hayallerimiz bilevlerdi azmimizi, koştururdu bizi.
Birbirimize karşı gıpta edilecek sevgimiz, saygımız, muhabbetimiz vardı.
Evlerimiz, odalarımız küçüktü ama geniş gönüllerimiz vardı.
***
Son zamanlar;
Saraylarımız, villalarımız oldu,
Lüks arabalarımız, yatlarımız oldu,
Bütün gazeteler, televizyonlar bizlerin oldu,
Yok, yok oldu.
Her şey var oldu!
***
Lakin konuşan hatiplerimiz suspus oldu,
Emellerimiz ve ideallerimiz hayal oldu,
Enerjimiz, mücadele azmimiz yok oldu.
Sözlerimiz yalan, hareketlerimiz riya oldu.
Kazançlar haram, bereketler yok oldu.
Edep, hayâ, hoş görü yok oldu.
Sevgimiz, saygımız, muhabbetimiz yok oldu.
***
Biz neden böyle olduk?!..
Doğru konuşursak; “9 köyden kovulur” olduk!.. Köyden kovulmamak için yalan konuşur olduk!
***
Göründüğümüz gibi olmak, ya da olduğumuz gibi görünmek; takdir edilmez oldu… Böyle davranırsak; itibarsızlaştırılır, azarlanır, dışlanır olduk!
Dışlanmamak için gerçek yüzlerimizi saklayıp sahte maskeler takar olduk!
***
Dürüstlük değil, riyakârlık prim yapar oldu.
Doğru konuşan, gerçeği ifade eden asiller değil iltifatımsı ve yaldızlı kelimeleri tercih eden riyakârlar el üstü tutulur oldu.
***
Malına hile katmayan, helâl ve haram hassasiyeti olan dürüst tüccarlar; zarar eder oldu... Enayi yaftasıyla damgalanan beceriksiz, basiretsiz(!) tüccar oldu!..
Sahte ve hileli malını yaldızlı ambalaj ve yanıltıcı reklam tuzaklarıyla pazarlayanlar; süper zengin oldu… Madalyalarla ödüllendirilen akıllı(!) iş adamları oldu.
***
Öyle bir hale geldik/getirildik ki yanlışa yanlış, harama haram diyemez olduk!..
Hatta “Aman sus!.. Sakın konuşma, ses çıkartma, yoksa çarpılırsın” diyen olduk.
Akletmez ve düşünmez olduk.
Kim ne derse onu aynen papağan gibi tekrar eder, kim ne verirse onu yemekle yetinir olduk!..
***
Bir zamanlar;
“Bu bir davadır… Bu davada kapıda bekçilik yapanlar ve su taşıyanlarla en üst makamda olanlar aynıdır” iltifatlarıyla(!) teselli olduk; kapı bekçiliği ve kapıda su taşıyıcılığını yapmayı dava(!) bildik!..
***
Aradan yıllar geçtiği halde hâlâ "sırmalı köşklerde oturanların aynı koltukta, kapıda bekçilik yapan ve su taşıyıcılığı yapanların aynı nöbette" oldukları görülür oldu.
Kapıda nöbet değişimi isteyenler olduğunda “yoruldunuz ise yerinizi sırada bekleyen arkadaşlarınıza bırakınız” denildi ve kapı önüne bırakılarak ödüllendirilir(!) oldu.
***
Bugünün sanal gerçeği ne ve nasıl olursa olsun;
Bizler dünün hakiki gerçeklerine hasretiz ve ikame etmeye devam edeceğiz…
***
9 değil 90 köyden kovulsak da doğruları söylemeye ve yazmaya devam edeceğiz…
Doğru konuşanların 9 köyden kovulmasını; doğrularla işi olmayan o köylerden ve o köylülerden kovulmayı bir ceza değil, şükre vesile bir rahmet bileceğiz!
Bugünün geçici makam ve mevkilerini elde etmek adına hiçbir zaman maske takmayacağız; “olduğumuz gibi görünmeye, göründüğümüz gibi olmaya” devam edeceğiz…
***
Ne mutlu doğru konuşup da 9 köyden kovulanlara!..
Ne mutlu göründüğü gibi olan, olduğu gibi görünen asillere!..
***
Ne yazık bulunduğu mahalden kovulmamak için yalana dolana dolananlara!..
Ne yazık göründüğü gibi olmayan, olduğu gibi görünmeyen maskelilere!..
***
“Artık demir almak günü gelmişse zamandan, / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, / Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.”
(Yahya Kemal BEYATLI)
Vesselam…
Ahmed Çıtlakoğlu
03 Şubat 2021 Çarşamba / 21 Cemâziyelâhir1442