Ahmed ÇITLAKOĞLU
Derviş(!) ve Yaralı Kuş…
Derviş, ‘muhtaç, fakir’ anlamına gelen Farsça bir kelimedir… Tasavvufi mana itibarı ile Allah fakiri, Allah'a muhtaç olduğunu hisseden, Allah'ı talep eden, Allah Teâlâ’ya yakın olma yolunda çabalayan, güzel ahlak sahibi bir mü’min olabilmek için maneviyat yoluna düşen, bir tarikata ve tasavvuf yoluna bağlı olan, sûfiyâne (mutasavvıflara yakışır) bir hayat yaşan (mürid) insan demektir.
***
Rivayet olur ki, Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri Bursa’da kadı olduğu dönemde Şeyh Üftâde hazretlerine mürid olmak ister… Bu talebi karşısında Üftâde hazretleri ona: “Kadı Efendi! Mesleğiniz ve mevkiiniz sizde bir benlik meydana getirmiş. Bu vaziyette manevî yolda ilerlemeniz mümkün değil. Kadılık vazifesini terk eder, sonra da Bursa pazarında sıradan bir elbise giyip ciğer satabilirseniz sizi dervişliğe kabul ederiz” der. Bu zor teklif karşısında önce tereddüt geçiren Hüdâyî Hazretleri nefsini kırabilmiş, denilenleri yapmış ve gönüller sultanı bir Allah dostu olmuştur.
***
Rivayete göre Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri bir müridi ile hacdan dönüyordu. Bir şehre uğradılar. Halk onların etrafına toplandı. Kimisi elini öpmek istiyor, kimisi cübbesinin eteğine sarılıyor, kimisi de duâ istiyordu. Halkın bu iltifatından sıkılan Bâyezîd dağılmalarını istediyse de dağılmadılar. Bunun üzerine çantasından bir börek çıkarıp yemeğe başladı. Oysa o gün Ramazan ayı idi. Halk: “Biz de bunu büyük velî zannediyorduk, Ramazan günü oruç yiyor” deyip etrafından dağıldılar. Bâyezîd hazretleri müridine dönüp: “Oğlum! Biz seferîyiz. Seferî yani yolcu olan kişinin orucunu yemesi, sonra kazâ etmesi dînen helaldir. Cenâb-ı Hakk’ın izin verdiği bir şeyi yaptık, etrafımızdan dağılıverdiler. Elhamdülillah kalabalıktan kurtulduk” demiştir.
Müridlerinden biri Bâyezîd-i Bistâmî hazretlerine: “Efendim! Kürkünüzden bir parça verseniz de bereket olsun diye üzerimde taşısam”, der. Bâyezîd hazretleri ona cevaben: “Oğlum! Sen adam olmazsan, kürküme değil, derimi yüzüp içine girsen fayda etmez” buyurur.
***
Bu kısa girişten sonra gelelim esas “(sahte cübbeli) Derviş ile Yaralı Kuş” hikâyemize…
Bu hikâye, göründüğü gibi olmayan ya da olduğu gibi görünmeyen, sözleriyle amelleri birbirine uymayan, günümüzde emsali çokça görülen sahte siyasetçi ve bürokratlar için de ibretlik bir hikâyedir.
Malum, her şeyin hakikisi ve sahtesi olduğu, her sahada (özellikle siyasette ve bürokraside) gerçek yüzler yanında maskeli yüzler de olduğu gibi; dervişin de hakikisi ve sahte cübbelisi vardır!..
***
Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman'a gelerek kanadını bir dervişin kırdığını söyler…
Hz. Süleyman dervişi huzuruna çağırtır. Ve ona sorar;
- "Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?"
Derviş kendini şöyle savunur:
- "Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı."
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve şöyle der:
- "Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun."
Kuş'un kendini savunması Hz. Süleyman'ı da şaşırtır:
- "Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah'tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım."
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
"Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın" diye emreder.
Ancak bu emre Kuş itiraz eder:
- "Efendim, sakın böyle bir şey yaptırmayın" diyerek öne atılır.
- "Neden" diye sorar Hz. Süleyman.
Kuş nedenini şöyle açıklar:
- "Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar. Siz en iyisi bunun üzerindeki derviş elbisesini (sahte cübbesini) çıkartın. Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın."
***
Kıssadan Hisse:
- Kişi, ya olduğu gibi görünmeli ya da göründüğü gibi olmalıdır.
- Olduğu gibi görünen ya da göründüğü gibi olan kişilerden pek zarar gelmez…
- Hayatta en tehlikeli kişiler (hangi sahada olursa olsun) göründüğü gibi olmayan ya da olduğu gibi görünmeyen maskeli kişilerdir.
- Maskeli (sahte cübbeli) kişilerin şerlerinden emin olmak için en emin yol; onlardan uzak durmaktır!..
- Her sakallı dede değildir, ‘her Derviş’ derviş değildir!.. Her cübbeli de derviş değildir!
***
“Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, İman 164)
Vesselam…
Ahmed Çıtlakoğlu
04 Mart 2020 Çarşamba / 09 Recep 1441