Ahmed ÇITLAKOĞLU
“Bugün git yarın gel” dönemi yeniden mi hortluyor?
AK Parti döneminde sağlık alanında devrim niteliğinde ciddi reformlar yapıldı… İlaç kuyrukları tarih oldu. Hastaneler son teknoloji elektronik cihazlarla donatıldı. Özellikle 112 Acil servis ve Ambülâns hizmetlerini, masrafsız ve külfetsiz tedavi imkânlarını görmemek ve takdir etmemek nankörlük olur.
Ancak bazı hastanelerde (bilmiyoruz genel de mi öyle!) hasta memnuniyetinin hastanelere tahsis cihaz ve imkânlarla mütenasip olduğunu söylemek maalesef mümkün değil.
***
Hastanelerde “bugün git yarın gel” dönemi mi?..
Devlet hastanelerinde doktor ve doktor sekreterlerinin hastalara nasıl davrandığı, daha doğrusu azarladığı…
Mesai doldu, “bugün git yarın gel” denildiği…
Gün boyu saatlerce sırada bekleyen yaşlıların (kadın ve erkek) sızlanarak hastaneden ayrıldığı; acaba yetkililerce biliniyor mu?
***
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan Kaymakamlara hitaben yaptığı konuşmasında diyor ki: "İlçenizde yatacak yeri olmadığı için gece sokaklarda kalan, yiyeceği olmadığı için yatağa aç giren, yakacağı olmadığı için soğukta titreyen, giyeceği olmadığı için dışarı çıkmaya utanan, defteri kalemi olmadığı için okula gidemeyen, bakacak kimsesi olmadığı için sersefil olan, yardım eli uzatabilecekken ihmalden dolayı mağdur olan tek bir kişi dahi varsa açık söylüyorum, çok büyük vebal altındasınız demektir.”
Peki, iki haftadır hastaneye gelip de yapılan tahlillerini kontrol ettiremeden sızlanarak hastaneden ayrılan, belki 2-3 dakikalık zamanı ayırmayıp da bugün git yarın gel denilen yaşlı ninenin vebalini kimler üstlenecek?
Gece sokaklarda kalan, yatağa aç giren, soğukta titreyen mağdur vatandaşlarımızın sorumluluğu ve vebali kadar yaşlı hastalarımızın sorumluluğu ve vebali yok mudur?
***
Eminim bizler gibi sizler de bir iki saatlik zaman diliminde poliklinik kapılarında hastaların durumunu görseniz; ülkemiz adına, hükümetimiz adına, Sağlık Bakanlığı adına, idarecilerimiz adına fevkalade üzüleceksiniz!..
Doktorların mesai saati başladığında odalarına geldiğinde sekreterlerin gelmediğini görüp geri gittiklerinde; sizler de üzüleceksiniz!
Sekreterlerin odasında masa başından kalkmadan salondaki hastalara seslendiğini görünce; hayıflanacaksınız!
Hastasına şefkat göstermeyen doktoru görünce; üzüleceksiniz!
Doktorun hastasına şefkatsizliği karşısında hastanın da doktora güvenmediğini görünce; “bu mu hizmet!..” diye hayıflanacaksınız!
***
Gördüğü ilgisizlikten şikâyetçi olan, hastane koridorlarında mırıldanan hasta; acaba şikâyetini yetkililere mi iletmez, yoksa şikâyetler yetkililer tarafından nazara mı alınmaz?
***
Ancak görülen aksaklıklardan hastane yöneticilerini peşinen suçlamaya kalkışmayalım!
Görülen aksaklıklar, belki hastane yöneticilerinin murakabesizliğinden kaynaklandığı gibi, belki de ehliyetsiz ve liyakatsiz olduğu halde (arkasını siyasetçilere dayamış!) amirini dinlemeyen (takmayan!) personelden de kaynaklanmış olabilir!
***
Ehliyetsiz ve liyakatsiz ya da kusurlu bürokratları cezalandırmak kolay olabilir.
Peki, ehliyetsiz ve liyakatsiz bürokrat ve personeli atayan siyasetçileri kimler ve nasıl cezalandıracak?
***
Bazen, hasta ve/veya hasta yakınlarının hizmetinden memnun kaldığı doktor ya da hastane personeli hakkında teşekkür ilanları yayınladıkları görülür. Böyle bir ilan; genelde eleştirilmez, alkışlanır.
Peki, isim zikredilerek yayınlanan teşekkür ilanlarının alkışlandığı yerde, isim zikredilerek şikâyet ilanları da yayınlanmış olsa; acaba bu, kişilik haklarının ihlali kapsamına dâhil olur mu?
***
Ticari hayatta hizmetten sonra telefonla aranarak uygulanan “müşteri memnuniyeti” sistemi ve hassasiyeti; hastanelerde (yazılı metinlerde yer alan lakin uygulamada pek görülmeyen) “hasta memnuniyeti” ve sair resmi dairelerde “vatandaş memnuniyeti” sisteminin uygulanması acaba çok mu zordur?
***
“Bir kimsenin beni yüzüme karşı övmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni eleştirmeye de hakkı olması lazım.” (Bismark)
Vesselam…
Ahmed Çıtlakoğlu
11 Ocak 2018 / 24 Rebîu’l-Ahir 1439