Peker: Tahliyeme 1 Gün Kala Şişledim Pişmanlık Duymadım
Sedat Peker, cezaevi yıllarında eşini zorla pazarlayıp pavyonda çalıştıran bir mahkumü kendi tahliyesine 1 gün kala şişlemesinden dolayı hiçbir zaman pişmanlık duymadığını söyledi.
Sedat Peker, cezaevindeki tahliyesine 1 gün kala infazını neden yaktığını ve 1,5 yıl daha ceza aldığını açıkladı. Gençlik olaylarından dolayı Bayrampaşa Cezaevinde yatarken Türkiye cezaevlerinde tahliyesine bir gün kala infazı yanan tek mahkum olmasına neden olan karısını zorla pazarlayıp pavyonda çalıştıran Orhan adındaki mahkumu şişlemesini anlattı. Peker, 1 gün sonra çıkacağı cezaevinden şişleme dolayısıyla 1,5 yıl daha ceza almasına rağmen bu olaydan da hiçbir zaman pişmanlık duymadığını ifade etti.
Sedat Peker sosyal medya sayfalarından yaptığı bugünkü açıklamasında, 1990 yılında Bayrampaşa cezaevinde yatarken eşini zorla pazarlayıp pavyonda çalıştıran bir mahkumu, üstelik kendi tahliyesine sadece bir gün kala nasıl şişlediğini ve fazladan 1,5 sene daha cezaevinde nasıl yattığını anlattı.
Peker, o yıllarda cezaevi infaz kaleminden mahkumların dosyalarını temin edip hangi suçtan cezaevinde olduklarını öğrenip, cezaevindeki kadın satıcısı ve tecavüzcülerine neler yaşattığını anlattı.
İşte Sedat Peker'in Açıklamasının Tamamı
Kıymetli dostlarım,
Birçok arkadaşımız Özgecan kardeşimizin katilleriyle ilgili düşüncelerimi ve geçmişte bu tip insanlara karşı yaptığım eylemleri yazmamı istediklerinden dolayı birkaç gün daha bu yönde paylaşımlar yazmamın daha uygun olacağını düşündüm.
1990 yılında Bayrampaşa Cezaevi’nde yatarken (Gençlik olaylarından dolayı), Türkiye genelinde bütün sol örgütlerin ana davaları görüldüğü için sağ görüşlü siyasi mahkûmların tümünü bir koğuşta toplamışlardı. Zaten sayı olarak da çok fazla sağ görüşlü siyasi yoktu.
Damatlar koğuşu diye bilinen bir koğuşa can güvenlikleri için sağ görüşlü mahkûmların koyulmasına hiç anlam verememiştim. Ancak içimde de farklı bir mutluluk oluşmuştu. Çünkü kendilerine sorulduğunda cezaevine kız kaçırmaktan geldiğini söyleyenlerin aslında çok iğrenç suçlardan gelmiş olabileceklerini hissediyordum. Birkaç ufak hediye mukabilinde cezaevi infaz kaleminden koğuştaki bütün mahkûmların dosyalarını temin ederek tek tek okudum. Kesinlikle tahmin ettiğim gibiydi.
O tarihten bugüne kadar orada yaşananların hepsi kulaktan kulağa halen daha anlatılmaya devam etmektedir. Size sadece şunu söylemek isterim ki kadın satıcılarına, tecavüzcülere orada yaptığım şeyler pilavcı olarak izlediğiniz, duyduğunuz olaydan en az binlerce kat daha korkunçtu.
Gerçi onlara da bir şans tanıyordum. Biraz önce her tarafı paramparça olmuş bir adamı görüp, sıra kendilerine geldiğinde üst kattaki koğuşta bulunan insanları ağızlarındaki kaşığa konulmuş yumurtayı kırmadan eğer uyandırabilirlerse affedilebileceklerini söylüyordum. Sizlerde tahmin etmişsinizdir ki bunu hiç kimse başaramadı.
Daha sonraki dönemlerde dini kökenli örgüt kurmaktan Abdülhamit Turgut Hoca ve arkadaşları da bizim üst koğuşumuza gelmişlerdi (Bir gün inşallah Size Abdülhamit Turgut Hoca'dan da bahsetmek isterim. Kendisi benim bu dünyada tanıdığım en mükemmel birkaç insandan biriydi).
Kıymetli dostlarım,
Cezaevlerinde yemek ortağı olmak çok önemli bir olaydır. O kişilerle aranızda kardeşlik bağı oluşur. Bizim yemek ortaklarımızdan bir tanesine eşinden gelen mektup bir anda koğuşun havasını değiştirmişti. Çok delikanlı ayağına takılan Orhan ismindeki yemek ortaklarımızdan bir tanesi meğer karısını zorla pazarlıyor, pavyonlarda çalıştırıyormuş. Şans eseri benimde tahliyeme bir gün vardı. Ancak bu şahsa bir şey yapmazsam bu olayın vicdanımı her zaman rahatsız edeceğini biliyordum. Koğuşta kalan birçok arkadaşımızın senin tahliyen geldi, ne yapılacaksa bırak biz yapalım diye söylemelerine rağmen gerekeni kendimin yapacağını söyledim.
Sabah namazından sonraki saatlerde bu şahsı koğuşun arka tarafına getirerek, gereken cezasını verdim. Benim şanssızlığım hayatta kalmış olmasıydı. Ameliyata girmeden önce; "Beni Sedat Peker şişledi." diyerek ifade vermiş. Koğuşta bulunan tüm mahkumlar; "Sedat Peker uyuyordu, biz koğuş olarak linç ettik." diye ifade verselerde benim infazımı yakarak, Bolu Kıbrıscık Cezaevi'ne yolladılar. Bu şahıs yüzünden 1,5 sene daha fazladan cezaevinde kaldım. Unutmadan şunu da söyleyeyim, Türkiye cezaevlerinde tahliyesine bir gün kala infazı yanan mahkûm bugüne kadar benim haricimde hiçbir zaman olmamıştır.
Şu an düşündüğümde de o yaptığım şey için hiçbir zaman pişmanlık duymadım. Çünkü hayata karşı duruşu olmayan bir insanın, bir yaprak edasıyla sonbahar rüzgârlarında savrulup gideceğine her zaman inandım.
Cennetmekân Abdülhamit Turgut Hoca ve diğer arkadaşlar beni sevk aracına bineceğim bölüme getirirken, tekbir çekiyorlardı ve bütün mahkûmlar koğuşlarının kapılarına çıkmış, onlarda tekbir getiriyorlardı. YÜCE ALLAH'a şükürler olsun ki bana, sevdiğim insanları ve inandığım kutsal değerleri koruyabilmek için inanç ve güç vermişti. Bende bu duygularla beraber getirilen tekbirlere katılıyordum.
Yukarıda da belirttiğim gibi hayatımın en güzel yıllarının cezaevlerinde geçmesine, fazladan 1,5 sene daha yatmama hiçbir zaman üzülmedim. Yaşananlara şahit olan mahkûmlar sonraki zamanlarda bu olayları yeni gelen diğer mahkûmlara, infaz memurları da kendilerinden sonra bayrağı devralanlara anlatarak, cezaevlerinde bu anıların canlı kalmasını sağladılar.
Devamlı soruyorlar ya; "Sedat Peker, bu gücü nereden alıyor? Bütün herkesle nasıl uğraşıyor?" diye. Onlara çok merak ettikleri sırrımı söyleyeyim. Öncelikle ALLAH dostlarından, sonrasında ise beni yüz yüze görmeden dua eden annelerden, babalardan, kardeşlerden alıyorum. Yukarıdaki olaylarda da anlattığım gibi biz bu duaları çok küçük yaşlarda toplamaya başladık ve halen daha şükürler olsun ki toplamaya devam ediyoruz.
BİR UMUTTUR YAŞAMAK
SEDAT PEKER
Sedat Peker sosyal medya sayfalarından yaptığı bugünkü açıklamasında, 1990 yılında Bayrampaşa cezaevinde yatarken eşini zorla pazarlayıp pavyonda çalıştıran bir mahkumu, üstelik kendi tahliyesine sadece bir gün kala nasıl şişlediğini ve fazladan 1,5 sene daha cezaevinde nasıl yattığını anlattı.
Peker, o yıllarda cezaevi infaz kaleminden mahkumların dosyalarını temin edip hangi suçtan cezaevinde olduklarını öğrenip, cezaevindeki kadın satıcısı ve tecavüzcülerine neler yaşattığını anlattı.
İşte Sedat Peker'in Açıklamasının Tamamı
Kıymetli dostlarım,
Birçok arkadaşımız Özgecan kardeşimizin katilleriyle ilgili düşüncelerimi ve geçmişte bu tip insanlara karşı yaptığım eylemleri yazmamı istediklerinden dolayı birkaç gün daha bu yönde paylaşımlar yazmamın daha uygun olacağını düşündüm.
1990 yılında Bayrampaşa Cezaevi’nde yatarken (Gençlik olaylarından dolayı), Türkiye genelinde bütün sol örgütlerin ana davaları görüldüğü için sağ görüşlü siyasi mahkûmların tümünü bir koğuşta toplamışlardı. Zaten sayı olarak da çok fazla sağ görüşlü siyasi yoktu.
Damatlar koğuşu diye bilinen bir koğuşa can güvenlikleri için sağ görüşlü mahkûmların koyulmasına hiç anlam verememiştim. Ancak içimde de farklı bir mutluluk oluşmuştu. Çünkü kendilerine sorulduğunda cezaevine kız kaçırmaktan geldiğini söyleyenlerin aslında çok iğrenç suçlardan gelmiş olabileceklerini hissediyordum. Birkaç ufak hediye mukabilinde cezaevi infaz kaleminden koğuştaki bütün mahkûmların dosyalarını temin ederek tek tek okudum. Kesinlikle tahmin ettiğim gibiydi.
O tarihten bugüne kadar orada yaşananların hepsi kulaktan kulağa halen daha anlatılmaya devam etmektedir. Size sadece şunu söylemek isterim ki kadın satıcılarına, tecavüzcülere orada yaptığım şeyler pilavcı olarak izlediğiniz, duyduğunuz olaydan en az binlerce kat daha korkunçtu.
Gerçi onlara da bir şans tanıyordum. Biraz önce her tarafı paramparça olmuş bir adamı görüp, sıra kendilerine geldiğinde üst kattaki koğuşta bulunan insanları ağızlarındaki kaşığa konulmuş yumurtayı kırmadan eğer uyandırabilirlerse affedilebileceklerini söylüyordum. Sizlerde tahmin etmişsinizdir ki bunu hiç kimse başaramadı.
Daha sonraki dönemlerde dini kökenli örgüt kurmaktan Abdülhamit Turgut Hoca ve arkadaşları da bizim üst koğuşumuza gelmişlerdi (Bir gün inşallah Size Abdülhamit Turgut Hoca'dan da bahsetmek isterim. Kendisi benim bu dünyada tanıdığım en mükemmel birkaç insandan biriydi).
Kıymetli dostlarım,
Cezaevlerinde yemek ortağı olmak çok önemli bir olaydır. O kişilerle aranızda kardeşlik bağı oluşur. Bizim yemek ortaklarımızdan bir tanesine eşinden gelen mektup bir anda koğuşun havasını değiştirmişti. Çok delikanlı ayağına takılan Orhan ismindeki yemek ortaklarımızdan bir tanesi meğer karısını zorla pazarlıyor, pavyonlarda çalıştırıyormuş. Şans eseri benimde tahliyeme bir gün vardı. Ancak bu şahsa bir şey yapmazsam bu olayın vicdanımı her zaman rahatsız edeceğini biliyordum. Koğuşta kalan birçok arkadaşımızın senin tahliyen geldi, ne yapılacaksa bırak biz yapalım diye söylemelerine rağmen gerekeni kendimin yapacağını söyledim.
Sabah namazından sonraki saatlerde bu şahsı koğuşun arka tarafına getirerek, gereken cezasını verdim. Benim şanssızlığım hayatta kalmış olmasıydı. Ameliyata girmeden önce; "Beni Sedat Peker şişledi." diyerek ifade vermiş. Koğuşta bulunan tüm mahkumlar; "Sedat Peker uyuyordu, biz koğuş olarak linç ettik." diye ifade verselerde benim infazımı yakarak, Bolu Kıbrıscık Cezaevi'ne yolladılar. Bu şahıs yüzünden 1,5 sene daha fazladan cezaevinde kaldım. Unutmadan şunu da söyleyeyim, Türkiye cezaevlerinde tahliyesine bir gün kala infazı yanan mahkûm bugüne kadar benim haricimde hiçbir zaman olmamıştır.
Şu an düşündüğümde de o yaptığım şey için hiçbir zaman pişmanlık duymadım. Çünkü hayata karşı duruşu olmayan bir insanın, bir yaprak edasıyla sonbahar rüzgârlarında savrulup gideceğine her zaman inandım.
Cennetmekân Abdülhamit Turgut Hoca ve diğer arkadaşlar beni sevk aracına bineceğim bölüme getirirken, tekbir çekiyorlardı ve bütün mahkûmlar koğuşlarının kapılarına çıkmış, onlarda tekbir getiriyorlardı. YÜCE ALLAH'a şükürler olsun ki bana, sevdiğim insanları ve inandığım kutsal değerleri koruyabilmek için inanç ve güç vermişti. Bende bu duygularla beraber getirilen tekbirlere katılıyordum.
Yukarıda da belirttiğim gibi hayatımın en güzel yıllarının cezaevlerinde geçmesine, fazladan 1,5 sene daha yatmama hiçbir zaman üzülmedim. Yaşananlara şahit olan mahkûmlar sonraki zamanlarda bu olayları yeni gelen diğer mahkûmlara, infaz memurları da kendilerinden sonra bayrağı devralanlara anlatarak, cezaevlerinde bu anıların canlı kalmasını sağladılar.
Devamlı soruyorlar ya; "Sedat Peker, bu gücü nereden alıyor? Bütün herkesle nasıl uğraşıyor?" diye. Onlara çok merak ettikleri sırrımı söyleyeyim. Öncelikle ALLAH dostlarından, sonrasında ise beni yüz yüze görmeden dua eden annelerden, babalardan, kardeşlerden alıyorum. Yukarıdaki olaylarda da anlattığım gibi biz bu duaları çok küçük yaşlarda toplamaya başladık ve halen daha şükürler olsun ki toplamaya devam ediyoruz.
BİR UMUTTUR YAŞAMAK
SEDAT PEKER
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.