Mesut Özil: Futbolum Türk kafam Alman
Almanya ve İspanya'da gönülleri fetheden Türkiyeli yıldız futbolcu, hakkında bilinmeyenleri anlattı.
Kimileri onun için "O artık Alman", kimileri de "O hala Türk" dedi. Kimileri de "Hayır, o aslında Kürt" diyerek kafaları karıştırdı. Almanya Futbol Milli Takımı'nın ve Real Madrid'in başarılı oyuncularından Mesut Özil, aidiyetinden ziyade futboluyla öne çıkmayı tercih etti.
Futbol kariyerinde yükselen bir başarı grafiği sergileyerek dünyanın en ünlü futbolcuları arasına giren Mesut Özil, 17 Eylül'de Galatasaray ile Real Madrid arasında oynanacak maç öncesi Hürriyet'ten Aslı Barış'a röportaj verdi.
KUR'AN OKUMAM RONİ'NİN HOŞUNA GİDİYOR
Sponsorluklardan en çok gelir elde eden Alman oyuncu. Reklam kampanyalarından yılda 4 ile 5.3 milyon dolar kazandığı söyleniyor. 2010'dan Alman şarkıcı- model Mandy Capristo'yla beri beraber. Hız tutkunu futbolcu, siyah bir Ferrari 458 kullanıyor. Maçlardan önce mutlaka dua okuyor. Özil takım arkadaşlarının kendisine saygılı olduğunu söylüyor: "Özellikle Ronaldo Ben Kuran okuduğum zaman saygı gösteriyor. Kuran duymak hoşuna gidiyor."
FUTBOLUM TÜRK, KAFAM ALMAN
Özil, oyun biçimini Alman-Türk karışımı olarak tanımlıyor: "Tekniğim ve topu kullanışım Türk, disiplinim, kafa yapım, oyundan kopmamam ve hırsım Alman." 2012'de UEFA'nın belirlediği 'Yılın Takımı'na seçildi. Kariyerinde şu ana kadar toplam 160 asisti var. İspanya Ligi 'La Liga'da toplam 104 maçta 19 gol attı. Şampiyonlar Ligi'nde ise 31 maçta, 4 gol attı, 20 asist yaptı. Efsane teknik direktör José Mourinho, onu 'dünyanın en iyi 10 numarası' olarak tanımlıyor. 2010'da 2-0 sonuçlanan Almanya-Türkiye milli maçında Türkiye'ye gol attı. Golden sonra sevinç gösterisinde bulunmadı.
REAL MADRİD'DE MUTLUYUM
Manchester United sizi almak için 50 milyon euroyu gözden çıkardı, Arsenal de peşinizde. Ayrıca Real Madrid'de mutsuz olduğunuz da iddia edildi. Transfer oluyor musunuz, haberlerin doğruluk payı nedir?
Bütün hafta bu konu hakkında yazılıp çizildi ama öyle bir şey kesinlikle yok. Ne Arsenal'e ne de Manchester United'a transfer oluyorum. 2016'ya kadar Real Madrid'le anlaşmam var. Zaten burada olmaktan mutluyum. Dünyanın en cool insanlarının oynadığı takım, dünyanın en iyi takımı, her futbolcu burada olmak için can atar. Daha ne olsun, niye gideyim? Madrid'de hayat güzel. Hava süper, güneşli... Yaşamak için çok güzel bir şehir.
ASLINDA EV ADAMIYIM
Yıllık geliriniz neredeyse 10 milyon Euro... Nasıl değerlendiriyorsunuz, bahsettiğiniz Madrid'deki 'tatlı hayat' nasıl geçiyor? Hareketli bir gece hayatı var mı mesela?
Düşündüğünüz gibi değil hayatım aslında. Bir kere burada çok vakit geçiremiyorum. Genellikle takımla çok uçtuğumuz için, geldiğimde evde kalıyorum arkadaşlarla. Ev adamıyım ben. Zaten sporcuyum, sürekli kondisyonumun iyi olması lazım. İznim yok gece gezmelere, tozmalara... (İleride oturan abisi ve kuzenini göstererek) Gece hayatını filan şu ikisine soracaksın... Güzeldir herhalde.
PLAYSTATİON İÇİN YAŞLANDIK
Sürekli ne yapıyorsunuz evde peki? Playstation filan mı oynuyorsunuz?
Yok ya, artık Playstation için yaşlandık, bıraktık o işleri. Eskiden oynardık da... Şimdi daha çok bilardoya takılıyoruz. DVD filan bakıyoruz. Sinemaya da gitmek istiyorum tabii burada filmler İspanyolca, pek anlamıyorum. Genelde Düsseldorf'ta gidiyorum sinemaya.
Otobüsün içinde bile hayran güruhu peşinizi bırakmıyor. Rahat rahat sinemaya gidemiyorsunuzdur diye tahmin ediyorum.
Tabii, sabah seanslarına gitmek pek mümkün olmuyor. Daha çok gece gidiyorum, tenha olduğu zamanlarda.
BENİM İÇİN HUZUR AİLEMDE
Takımda en çok kimlerle yakınsınız? Cristiano Ronaldo'yla yakın arkadaş olduğunuz, onunla ve sevgilisi Irina Shayk'le birlikte zaman geçirdiğiniz söyleniyor. Nasıl biri Ronaldo?
Yani, iyidir de... Onunla, Irina'yla zaman geçirmek derken?
Arkadaş olarak yani...
Anladım... Ronaldo'yla doğal olarak arkadaşız, çünkü takım arkadaşlarımın hepsiyle aram iyi. Sürekli birlikte uçtuğumuz için ister istemez dost oluyorsun. Onun dışında da sürekli iletişim halindeyiz. Birbirimize mesaj atıyoruz ya da Facebook'tan konuşuyoruz. Ama düşünüldüğü gibi sürekli birlikte gezmeler tozmalar yok. Madrid'e geldiğimiz zaman çoğumuz evde istirahat etmeyi seçiyoruz. Sürekli oradan oraya gitmekten yorgun oluyoruz zaten. Hem benim kendime göre de bir arkadaş grubum var.
Ben bir aile adamıyım. Huzur ailededir benim için... Ailem ve aile kadar yakın gördüğüm arkadaşlarım... Onların desteğini yakınımda hissetmek önemli, onun için mümkün olduğu kadar arayı açmamaya çalışıyorum. Abim ve kuzenlerim hep benimle beraber. Aile büyükleri de sürekli beni ziyaret için Madrid'e geliyorlar ya da ben Düsseldorf'a gidiyorum. Rotamda bir de Türkiye var tabii... Onun için ömrüm yarı sahada, yarı havada geçiyor. Sürekli yollardayım.
Köklerinize de çok bağlısınız: Zonguldak Devrek'e bağlı Hışıroğlu Köyüne gidiyorsunuz sıkça. Ama en son köyünüzde davul-zurna ve komiteyle karşılandığınız için biraz sıkılmıştınız sanırım.
(Gülüyor) Oluyor öyle şeyler. Geçti o olayın üzerinden de bayağı. Yine giderim köye. Neden gitmeyeyim? Orada amcam var, yeğenler, kuzenler. Seviyorum köyü. Gerçi çok gidemiyorum zamansızlıktan, kışın iki-üç gün kaçabilirsem işte...
Köyde hayatınız nasıl?
Hasret gidererek zaman geçiriyoruz genelde. Birbirimizi çok uzun zaman görmediğimiz için, aradan yıllar geçtiği için oturuyoruz, konuşuyoruz, "Sen ne yaptın, ben ne yaptım" anlatıyoruz. Bir de acayip yemek yiyoruz, bir sofralar kuruluyor ki, of valla.
Peki İstanbul'da?
İstanbul'da ne yapılmaz ki? Lig yüzünden geliyorum kışın ama normalde de çok beğendiğim bir şehir. Çok arkadaşım var, oraya gittiğim zaman iznim de oluyor, geziyoruz beraber. Çoğunlukla yemeğe gidiyoruz. Türk yemeklerini çok seviyorum, orası gerçek. Kebaplar, döner ekmek filan, hep gözümde tüter.
ANCELOTTİ BANA GÜVENİYOR
Real Madrid'in bir önceki teknik direktörü José Mourinho sizi takımın en kilit adamlarından biri olarak konumlandırıyordu. Bu yaz göreve gelen yeni teknik direktör Carlo Ancelotti'yle aranız nasıl?
Her şeyden önce yeni hocamız bana çok güveniyor. Aramızda sorun yok, gittikçe birbirimize daha çok alışıyoruz. Burada takım olarak bir ailenin parçasıyım. Herkesle iyi geçiniyoruz. Son iki maçtaki performansımızı da gördünüz. Futbol performansı açısından gittikçe daha iyiye gidiyoruz.
BENİM İÇİN ZİDANE TEKTİR
Futbolda idolünüz kim?
Benim için Zinedine Zidane tektir. Madrid'de onu ilk gördüğüm zaman o kadar heyecanlıydım ki, neredeyse bayılıyordum. Benim idolümdür o, küçükken onun hareketlerini sürekli taklit ede ede futbolu öğrendim. Ne zaman yeni bir trick yapsa, ertesi gün yapmaya çalışıyordum. Tanıdıktan sonra ne kadar iyi bir insan olduğunu da anlayınca gözümdeki yeri daha da büyüdü. Futbolcu olarak zaten efsane, antrenör olarak harika ama tüm bunların yanında çok da iyi bir insan.
Gözlemlediğim kadarıyla basın karşısında fotoğraf vermekten ya da konuşmaktan pek de hoşlanmıyorsunuz. Santiago Bernabéu stadında, 85 bin kişinin karşısına çıkmak nasıl bir his?
Sahada evimin salonunda olduğum kadar rahatım. Hiçbir stres, gerginlik yok. Sadece eğlence var. En çok sahada olduğum zaman eğleniyorum. Bir de kazanma hırsı tabii.
Alman şarkıcı Mandy Capristo'yla berabersiniz. New York seyahatinizde yüzük baktığınız, nişanlandığınız söyleniyor, doğru mu?
Doğru değil, hayır. Hiç aklımda yok böyle bir şey. İlişkimde mutluyum tabii, her şey yolunda ama evliliği düşünmüyorum. 24 yaşındayım daha.
FUTBOLU 'MAYMUN KAFESİ'NDE ÖĞRENDM
Almanya'da çocukluğunuzda 'Maymun kafesi' denen dar sahada çalışmanın tekniğinizde çok etkili olduğu söyleniyor.
O eğitimin bana en büyük getirisi, korkusuzluk. Benden dört-beş yaş büyüklerle, abimle, kuzenimle, onların arkadaşlarıyla oynardık. Küçücük kalıyordum onların yanında. İkili oyunlar çok sert geçerdi. Benden daha iri olan rakiplerimi nasıl ekarte edebileceğimi öğrendim. İleriye dönük etkisi büyük oldu. Genç Milli Takımı'nda oynarken daha büyükler karşısına çıktığında bazı arkadaşlarım korkardı, ama ben çok alışkındım.
Dünyanın en önemli oyun kurucusu, '10 numara'sısınız şu an. Gelecek planlarınız nedir?
Hiç düşünmüyorum geleceği. Futbol hayatım başarılı olsun, sağlıklı olayım, kondisyonum yerinde olsun, başarılı olayım böyle, daha da bir şey istemiyorum. Önümde uzun seneler var, yaşayıp göreceğiz.
BENİ SEVMEYEN PEK YOKTUR
Alman Milli Takımı'ndaki performansınızla parladınız. Başbakan Angela Merkel bile sizi gelip şahsen tebrik etti. Werder Bremen'den Real Madrid'e transfer olmanızda önemli bir yer oynadığı da iddia ediliyor. Türkiye yerine Alman Milli Takımı'nda oynamak, kariyeriniz için stratejik bir karar mıydı?
Hayır. Ben Almanya'da doğdum, orada eğitim gördüm, tüm hayatımı orada yaşadım. Futbola orada başladım, genç milli olarak orada forma giydim. Tabii ki o takıma devam edecektim, benim için başka bir milli takım olamazdı zaten.
2010'da oynanan Türkiye - Almanya milli maçında Türk seyircilerin protestosuyla karşılaşmıştınız. Hiç Türkiye'den gelecek eleştirileri düşünmediniz mi bu kararı verirken?
Şimdi o düşünce ikiye ayrılıyor. Bazıları var, hiç anlayamıyorlar neden Alman Milli Takımı'nda oynadığımı. Ama çoğunluk anlıyor. Kafama çok takmadım, kim ne der diye. Benim amacım futbol oynamak, sevdiğim şey bu. Küçüklüğümden beri tek bildiğim bu. Türkiye'ye geldiğim zaman o kadar çok pozitif tepki var ki, öyle sevgi görüyorum ki... Zaten hep öyleydi: Almanya'da da Türkler sokakta beni görsün boynuma sarılır, İstanbul'da da... Beni sevmeyen yok gibi. Bu da beni çok mutlu ediyor. Buradan da mesaj yollayayım: Türkiye'deki tüm büyüklerimin ellerinden öpüyorum, tanıdıklarıma da selam söylüyorum.
MESUT ÖZİL'İN FUTBOL MACERASI
Dört yaşından beri futbol oynuyor. Tekniğini 'maymun kafesi' olarak anılan, mahalle arasındaki tellerle çevrili toprak sahalarda oynayarak geliştirdi. İlk formasını 7 yaşında, doğduğu yer Gelsenkirchen'in Westfalia 04 takımı için giydi. 18 yaşında Alman Genç Milli Takımı'na seçildi. Üç yıl sonra ise A Milli Takım kadrosuna girdi. 2006-08 arası Schalke'de, 2008-2010 arasında ise Werder Bremen'de oynadı. 2010'da Real Madrid'e 15 milyon euro bonservis bedeliyle transfer oldu. Yıllık ücreti ise 5 milyon euro.
Futbol kariyerinde yükselen bir başarı grafiği sergileyerek dünyanın en ünlü futbolcuları arasına giren Mesut Özil, 17 Eylül'de Galatasaray ile Real Madrid arasında oynanacak maç öncesi Hürriyet'ten Aslı Barış'a röportaj verdi.
KUR'AN OKUMAM RONİ'NİN HOŞUNA GİDİYOR
Sponsorluklardan en çok gelir elde eden Alman oyuncu. Reklam kampanyalarından yılda 4 ile 5.3 milyon dolar kazandığı söyleniyor. 2010'dan Alman şarkıcı- model Mandy Capristo'yla beri beraber. Hız tutkunu futbolcu, siyah bir Ferrari 458 kullanıyor. Maçlardan önce mutlaka dua okuyor. Özil takım arkadaşlarının kendisine saygılı olduğunu söylüyor: "Özellikle Ronaldo Ben Kuran okuduğum zaman saygı gösteriyor. Kuran duymak hoşuna gidiyor."
FUTBOLUM TÜRK, KAFAM ALMAN
Özil, oyun biçimini Alman-Türk karışımı olarak tanımlıyor: "Tekniğim ve topu kullanışım Türk, disiplinim, kafa yapım, oyundan kopmamam ve hırsım Alman." 2012'de UEFA'nın belirlediği 'Yılın Takımı'na seçildi. Kariyerinde şu ana kadar toplam 160 asisti var. İspanya Ligi 'La Liga'da toplam 104 maçta 19 gol attı. Şampiyonlar Ligi'nde ise 31 maçta, 4 gol attı, 20 asist yaptı. Efsane teknik direktör José Mourinho, onu 'dünyanın en iyi 10 numarası' olarak tanımlıyor. 2010'da 2-0 sonuçlanan Almanya-Türkiye milli maçında Türkiye'ye gol attı. Golden sonra sevinç gösterisinde bulunmadı.
REAL MADRİD'DE MUTLUYUM
Manchester United sizi almak için 50 milyon euroyu gözden çıkardı, Arsenal de peşinizde. Ayrıca Real Madrid'de mutsuz olduğunuz da iddia edildi. Transfer oluyor musunuz, haberlerin doğruluk payı nedir?
Bütün hafta bu konu hakkında yazılıp çizildi ama öyle bir şey kesinlikle yok. Ne Arsenal'e ne de Manchester United'a transfer oluyorum. 2016'ya kadar Real Madrid'le anlaşmam var. Zaten burada olmaktan mutluyum. Dünyanın en cool insanlarının oynadığı takım, dünyanın en iyi takımı, her futbolcu burada olmak için can atar. Daha ne olsun, niye gideyim? Madrid'de hayat güzel. Hava süper, güneşli... Yaşamak için çok güzel bir şehir.
ASLINDA EV ADAMIYIM
Yıllık geliriniz neredeyse 10 milyon Euro... Nasıl değerlendiriyorsunuz, bahsettiğiniz Madrid'deki 'tatlı hayat' nasıl geçiyor? Hareketli bir gece hayatı var mı mesela?
Düşündüğünüz gibi değil hayatım aslında. Bir kere burada çok vakit geçiremiyorum. Genellikle takımla çok uçtuğumuz için, geldiğimde evde kalıyorum arkadaşlarla. Ev adamıyım ben. Zaten sporcuyum, sürekli kondisyonumun iyi olması lazım. İznim yok gece gezmelere, tozmalara... (İleride oturan abisi ve kuzenini göstererek) Gece hayatını filan şu ikisine soracaksın... Güzeldir herhalde.
PLAYSTATİON İÇİN YAŞLANDIK
Sürekli ne yapıyorsunuz evde peki? Playstation filan mı oynuyorsunuz?
Yok ya, artık Playstation için yaşlandık, bıraktık o işleri. Eskiden oynardık da... Şimdi daha çok bilardoya takılıyoruz. DVD filan bakıyoruz. Sinemaya da gitmek istiyorum tabii burada filmler İspanyolca, pek anlamıyorum. Genelde Düsseldorf'ta gidiyorum sinemaya.
Otobüsün içinde bile hayran güruhu peşinizi bırakmıyor. Rahat rahat sinemaya gidemiyorsunuzdur diye tahmin ediyorum.
Tabii, sabah seanslarına gitmek pek mümkün olmuyor. Daha çok gece gidiyorum, tenha olduğu zamanlarda.
BENİM İÇİN HUZUR AİLEMDE
Takımda en çok kimlerle yakınsınız? Cristiano Ronaldo'yla yakın arkadaş olduğunuz, onunla ve sevgilisi Irina Shayk'le birlikte zaman geçirdiğiniz söyleniyor. Nasıl biri Ronaldo?
Yani, iyidir de... Onunla, Irina'yla zaman geçirmek derken?
Arkadaş olarak yani...
Anladım... Ronaldo'yla doğal olarak arkadaşız, çünkü takım arkadaşlarımın hepsiyle aram iyi. Sürekli birlikte uçtuğumuz için ister istemez dost oluyorsun. Onun dışında da sürekli iletişim halindeyiz. Birbirimize mesaj atıyoruz ya da Facebook'tan konuşuyoruz. Ama düşünüldüğü gibi sürekli birlikte gezmeler tozmalar yok. Madrid'e geldiğimiz zaman çoğumuz evde istirahat etmeyi seçiyoruz. Sürekli oradan oraya gitmekten yorgun oluyoruz zaten. Hem benim kendime göre de bir arkadaş grubum var.
Ben bir aile adamıyım. Huzur ailededir benim için... Ailem ve aile kadar yakın gördüğüm arkadaşlarım... Onların desteğini yakınımda hissetmek önemli, onun için mümkün olduğu kadar arayı açmamaya çalışıyorum. Abim ve kuzenlerim hep benimle beraber. Aile büyükleri de sürekli beni ziyaret için Madrid'e geliyorlar ya da ben Düsseldorf'a gidiyorum. Rotamda bir de Türkiye var tabii... Onun için ömrüm yarı sahada, yarı havada geçiyor. Sürekli yollardayım.
Köklerinize de çok bağlısınız: Zonguldak Devrek'e bağlı Hışıroğlu Köyüne gidiyorsunuz sıkça. Ama en son köyünüzde davul-zurna ve komiteyle karşılandığınız için biraz sıkılmıştınız sanırım.
(Gülüyor) Oluyor öyle şeyler. Geçti o olayın üzerinden de bayağı. Yine giderim köye. Neden gitmeyeyim? Orada amcam var, yeğenler, kuzenler. Seviyorum köyü. Gerçi çok gidemiyorum zamansızlıktan, kışın iki-üç gün kaçabilirsem işte...
Köyde hayatınız nasıl?
Hasret gidererek zaman geçiriyoruz genelde. Birbirimizi çok uzun zaman görmediğimiz için, aradan yıllar geçtiği için oturuyoruz, konuşuyoruz, "Sen ne yaptın, ben ne yaptım" anlatıyoruz. Bir de acayip yemek yiyoruz, bir sofralar kuruluyor ki, of valla.
Peki İstanbul'da?
İstanbul'da ne yapılmaz ki? Lig yüzünden geliyorum kışın ama normalde de çok beğendiğim bir şehir. Çok arkadaşım var, oraya gittiğim zaman iznim de oluyor, geziyoruz beraber. Çoğunlukla yemeğe gidiyoruz. Türk yemeklerini çok seviyorum, orası gerçek. Kebaplar, döner ekmek filan, hep gözümde tüter.
ANCELOTTİ BANA GÜVENİYOR
Real Madrid'in bir önceki teknik direktörü José Mourinho sizi takımın en kilit adamlarından biri olarak konumlandırıyordu. Bu yaz göreve gelen yeni teknik direktör Carlo Ancelotti'yle aranız nasıl?
Her şeyden önce yeni hocamız bana çok güveniyor. Aramızda sorun yok, gittikçe birbirimize daha çok alışıyoruz. Burada takım olarak bir ailenin parçasıyım. Herkesle iyi geçiniyoruz. Son iki maçtaki performansımızı da gördünüz. Futbol performansı açısından gittikçe daha iyiye gidiyoruz.
BENİM İÇİN ZİDANE TEKTİR
Futbolda idolünüz kim?
Benim için Zinedine Zidane tektir. Madrid'de onu ilk gördüğüm zaman o kadar heyecanlıydım ki, neredeyse bayılıyordum. Benim idolümdür o, küçükken onun hareketlerini sürekli taklit ede ede futbolu öğrendim. Ne zaman yeni bir trick yapsa, ertesi gün yapmaya çalışıyordum. Tanıdıktan sonra ne kadar iyi bir insan olduğunu da anlayınca gözümdeki yeri daha da büyüdü. Futbolcu olarak zaten efsane, antrenör olarak harika ama tüm bunların yanında çok da iyi bir insan.
Gözlemlediğim kadarıyla basın karşısında fotoğraf vermekten ya da konuşmaktan pek de hoşlanmıyorsunuz. Santiago Bernabéu stadında, 85 bin kişinin karşısına çıkmak nasıl bir his?
Sahada evimin salonunda olduğum kadar rahatım. Hiçbir stres, gerginlik yok. Sadece eğlence var. En çok sahada olduğum zaman eğleniyorum. Bir de kazanma hırsı tabii.
Alman şarkıcı Mandy Capristo'yla berabersiniz. New York seyahatinizde yüzük baktığınız, nişanlandığınız söyleniyor, doğru mu?
Doğru değil, hayır. Hiç aklımda yok böyle bir şey. İlişkimde mutluyum tabii, her şey yolunda ama evliliği düşünmüyorum. 24 yaşındayım daha.
FUTBOLU 'MAYMUN KAFESİ'NDE ÖĞRENDM
Almanya'da çocukluğunuzda 'Maymun kafesi' denen dar sahada çalışmanın tekniğinizde çok etkili olduğu söyleniyor.
O eğitimin bana en büyük getirisi, korkusuzluk. Benden dört-beş yaş büyüklerle, abimle, kuzenimle, onların arkadaşlarıyla oynardık. Küçücük kalıyordum onların yanında. İkili oyunlar çok sert geçerdi. Benden daha iri olan rakiplerimi nasıl ekarte edebileceğimi öğrendim. İleriye dönük etkisi büyük oldu. Genç Milli Takımı'nda oynarken daha büyükler karşısına çıktığında bazı arkadaşlarım korkardı, ama ben çok alışkındım.
Dünyanın en önemli oyun kurucusu, '10 numara'sısınız şu an. Gelecek planlarınız nedir?
Hiç düşünmüyorum geleceği. Futbol hayatım başarılı olsun, sağlıklı olayım, kondisyonum yerinde olsun, başarılı olayım böyle, daha da bir şey istemiyorum. Önümde uzun seneler var, yaşayıp göreceğiz.
BENİ SEVMEYEN PEK YOKTUR
Alman Milli Takımı'ndaki performansınızla parladınız. Başbakan Angela Merkel bile sizi gelip şahsen tebrik etti. Werder Bremen'den Real Madrid'e transfer olmanızda önemli bir yer oynadığı da iddia ediliyor. Türkiye yerine Alman Milli Takımı'nda oynamak, kariyeriniz için stratejik bir karar mıydı?
Hayır. Ben Almanya'da doğdum, orada eğitim gördüm, tüm hayatımı orada yaşadım. Futbola orada başladım, genç milli olarak orada forma giydim. Tabii ki o takıma devam edecektim, benim için başka bir milli takım olamazdı zaten.
2010'da oynanan Türkiye - Almanya milli maçında Türk seyircilerin protestosuyla karşılaşmıştınız. Hiç Türkiye'den gelecek eleştirileri düşünmediniz mi bu kararı verirken?
Şimdi o düşünce ikiye ayrılıyor. Bazıları var, hiç anlayamıyorlar neden Alman Milli Takımı'nda oynadığımı. Ama çoğunluk anlıyor. Kafama çok takmadım, kim ne der diye. Benim amacım futbol oynamak, sevdiğim şey bu. Küçüklüğümden beri tek bildiğim bu. Türkiye'ye geldiğim zaman o kadar çok pozitif tepki var ki, öyle sevgi görüyorum ki... Zaten hep öyleydi: Almanya'da da Türkler sokakta beni görsün boynuma sarılır, İstanbul'da da... Beni sevmeyen yok gibi. Bu da beni çok mutlu ediyor. Buradan da mesaj yollayayım: Türkiye'deki tüm büyüklerimin ellerinden öpüyorum, tanıdıklarıma da selam söylüyorum.
MESUT ÖZİL'İN FUTBOL MACERASI
Dört yaşından beri futbol oynuyor. Tekniğini 'maymun kafesi' olarak anılan, mahalle arasındaki tellerle çevrili toprak sahalarda oynayarak geliştirdi. İlk formasını 7 yaşında, doğduğu yer Gelsenkirchen'in Westfalia 04 takımı için giydi. 18 yaşında Alman Genç Milli Takımı'na seçildi. Üç yıl sonra ise A Milli Takım kadrosuna girdi. 2006-08 arası Schalke'de, 2008-2010 arasında ise Werder Bremen'de oynadı. 2010'da Real Madrid'e 15 milyon euro bonservis bedeliyle transfer oldu. Yıllık ücreti ise 5 milyon euro.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.