Kuzey Fırtınası ile dünyaya mesaj
Arap ve İslam ülkelerinin katılımıyla, 18 gün süren Kuzey Fırtınası askeri tatbikatı, dünyaya önemli mesajlar içeriyor.
Kral Selman bin Abdulaziz Al Suud'un himayesinde, Arap ve İslam dünyasından birçok liderin katılımıyla, 18 gün süren Kuzey Fırtınası (Ra'du'ş Şimâl) askeri tatbikatı, Hafr Al-Batin kentindeki askeri üste geçtiğimiz günlerde sona erdi. Kuruluşu geçen yılın Aralık ayında Suudi Arabistan Krallığı tarafından ilan edilen ve 35 Arap ve İslam ülkesinin iştirak ettiği terörizme karşı İslami Askeri İttifak çerçevesinde düzenlenen, 300 bin asker, 300 savaş uçağı, yüzlerce tank ve donanma gemisinin katıldığı, en gelişmiş silah sistemleri ve askeri destek araçlarının kullanıldığı ve kardeş Türkiye Cumhuriyeti'nin de gözlemci sıfatıyla iştirak ettiği bu tatbikat, 1990-1991 yıllarında 20 Arap ve İslam ülkesinin katılımıyla düzenlenen Çöl Fırtınası operasyonundan bu yana en büyük askeri tatbikat niteliği taşımaktadır.
Bu tatbikatın amacı kısaca şöyle özetlenebilir:
Bölgeyi tehdit eden meydan okumalara karşı güvenliği temin ederek, istikrarı koruyacak ve halkların huzurunu sağlayacak şekilde Arap ve İslam ülkelerinin ordularının savaşa hazırlık düzeyini yükseltmek.
Paramiliter güçlere, terörist ve silahlı örgütlere karşı etkin mücadele yönünde eğitim vermek.
Bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit eden problemlerin çözümü için Suudi Arabistan Krallığı yönetimi ile birlikte tatbikatlara katılan ülkeler arasında dayanışma, bağlılık ve birlikteliği öne çıkarmak.
Tatbikata katılan kuvvetlerin, herhangi bir taraftan bir saldırı olasılığına karşı halklarını savunma yeteneklerine olan güvenini pekiştirmek.
HEDEF: GÜVEN VE İSTİKRAR
Kuşkusuz Kuzey Fırtınası tatbikatı, tüm katılımcı ülkelerden bölgede entrika ve kaos çıkarmayı düşünenlere yönelik olarak, İslam ülkelerinin kendi güvenlik ve istikrarlarını korumaya, bu ülke halklarına kötülükle, fitneyle, bölücülükle ve insanlar arasında ayrımcılıkla uzanan her günahkar eli koparmaya muktedir olduklarına dair açık bir mesaj ve net bir uyarıdır.
Kuzey Fırtınası tatbikatı, herhangi bir harici yahut bölgesel dayatmadan uzak, doğru bir yörüngede gidişatın yeniden düzelmesi açısından bölge için bir can simidi niteliğindedir. Söz konusu dayatmalar, ülkelerin iç işlerine müdahale etmek şeklinde siyasi nitelikli olabildiği gibi, egemenlik ve karar mekanizmalarını ülke insanlarından alarak ele geçirmek ve bölgesel güçlerin vesayeti altına sokmak amacıyla vekil aktörler üzerinden askeri nitelikli de olabilmektedir. Amaçları, halklar üzerinde hegemonya ve egemenlik kurmak, iç işlerine açıkça müdahale etmek, onlara boyun büktürmek, geleceklerini imha etmek ve servetlerini yağmalamaktır. Tıpkı bazı Arap ülkelerinde olduğu gibi… Bu, İslami ve uluslararası normların ve hukukun apaçık ihlalidir. Bütün bunlar maalesef, hukuku savunmaktan, kararlı tutum sergilemekten ve bu tür müdahalelere karşı bir caydırıcı olmaktan aciz kalan uluslararası toplumun gözü önünde yaşanmaktadır.
GÜÇLÜ VE KARARLI TUTUM
Terörizm daha önce benzeri görülmemiş bir şekilde bölgedeki bazı ülkelere yayılmış ve uluslararası barış ve güvenliği tehdit etmeye başlamışsa, İslam ümmetinin iradesi, bu felaket karşısında, gerek bunlara finansman sağlayarak, gerekse siyasi veya askeri destek vererek saldıranlara engel olacak güçlü ve kararlı bir tutum sergilememizi gerektirecektir. Suudi Arabistan Krallığı, Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens tarafından temsil edilen liderliğinin yaklaşımıyla, yalnızca bölge üzerinde değil, keza tüm dünya için de tehlike teşkil eden terörizme karşı mücadelede tüm düzeylerde çabaları yoğunlaştırmak ve bütünleştirmek yolunda çalınmadık kapı bırakmama sorumluluğunu üstlenmiştir. 2005 yılında Riyad'da düzenlenen Uluslararası Terörle Mücadele Konferansı'ndan bu yana, Suudi Arabistan Hükümeti, dünyayı terörizmden ve kötülüklerden kurtarma yolundaki herhangi bir çabayı desteklemede tereddüt etmemiştir. Bu çabaların belki de en önemlisi ve en önde geleni, meyvelerini Kuzey Fırtınası tatbikatlarında gördüğümüz, terörist örgütlere karşı mücadele için İslami Askeri İttifak'ın kurulmasıdır.
YEKPARE VÜCUT OLALIM
İslam ümmeti tarihi bir dönemden geçmektedir, çocuklarımızın ve torunlarımızın hakkımızda karar verecekleri bir aşama. Onların geleceğini güvence altına almak için neler yaptık?
Onların zihinlerinde nasıl anılar bıraktık? Niçin onları terörizm denizinde boğulmaya terk ettik? İslam ümmetinin halkları arasında mezhepçilik, ayrımcılık, fitne ve bölünmüşlük yaymaya çalışanlara karşı koymak için niçin tüm gücümüzü harcamadık?
Kimi gruplar ve devletler, halkların cesetleri üzerinden beslenirken ve çocuklarını kandırıp bitmek bilmeyen nefret ateşinin odunu olarak kullanırken, biz İslam dünyasını niçin yalnız bıraktık? Geleceğimizle oynamalarına izin vermememiz gerekmez miydi? İslam dininin hoşgörüsünü bu teröristlerin vahşetinden kurtarmamız, ümmetimizi onların kötülüklerinden korumamız gerekmez miydi?
Tüm bu sorular, tam da bugün, din kardeşimiz Türkiye'nin başkentinde yaşayan masum insanlara yapılan alçak ve hain terör saldırısından sonra daha da önem kazanmıştır. Ortak ve terörden arınmış geleceğimizi birlikte inşa etmenin, İslam ümmetinin saflarını parçalamaya ve bütünlüğünü bozmaya çalışanlara karşı el ele, omuz omuza azimle çalışmamızın vaktidir şimdi. Ta ki bu ümmet, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olarak kalsın, Allah'ın ipine sımsıkı sarılsın, tutunsun ve organlarından biri ağrı ve ateş içindeyken diğer tüm organları aynı acıyı paylaşan yekpare bir vücut gibi olabilelim.
Başta Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu ve Türk hükümeti olmak üzere, tüm Türkiye'nin başı sağ olsun diyor, bütün İslam âlemini Türkiye'nin üzüntüsünü ve yasını paylaşmaya davet ediyorum.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.