'Karadeniz çöle döndü'
Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Levent Bat, kirlilik nedeniyle Karadeniz'in büyük bir bölümünde deniz tabanının karanlık ve çorak bir çöle döndüğünü söyledi
Karadeniz’in dünyadaki en büyük ve en fazla oksijensiz su havzası olduğunu söyleyen Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden öğretim üyesi Prof. Levent Bat, Karadeniz suyunun yüzde 90’nının sürekli oksijensiz olduğunu dile getirdi.
Prof. Dr. Bat, "Karadeniz’in derin sularında çökmeye ve parçalanmaya başlayan organik materyaller denizin 150-200 metreden daha derin kısımlarında sürekli bir oksijensizlik durumunu ortaya çıkarmıştır" dedi.
Prof Bat, su kirliliğinin, çeşitli endüstri kollarındaki gelişmeler, modern tekniklere dayalı tarımın yaygınlaşması, kentleşme ve sayısı 10 milyonu aşan kimyasalların çeşitli şekillerde kullanımı sonucu daha da arttığını kaydetti.
Karadeniz balıkçılığının Türkiye’nin canlı deniz kaynakları içerisinde özel bir yeri olduğunu da ifade eden Bat, "Karadeniz’de avlanan balıklar toplam üretimin yüzde 82’sini oluşturuyor. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bir çok ülkenin artan bir şekilde iç endüstri ve tarım gelişimi ilerleme kaydetti.
Bunun Karadeniz’deki çözünmüş atıkların miktar olarak çok artması ve ekosistemin bu yükü kaldıramaz duruma geldi. Bugünlerde Karadeniz’in kuzeybatı bölgesinin büyük bir bölümü deniz tabanı karanlık ve çorak bir çöle dönmüştür.
Dipte yaşayan balık, karides, yengeç, midye, istiridye gibi büyük hayvanlar ölmüştür. Karadeniz’de, 150-200 metre derinlikten sonra oksijensiz olan kısımda yaşayan hayvan türlerinin toplamı bin 200 adettir. Oysa bu miktar Akdeniz’de 7 bin civarındadır" diye konuştu.
Ülkemizdeki deniz araştırmalarına verilen önemin artması ve sağlam bir deniz araştırma ve izleme politikasının oluşturulması gerektiğini belirten Prof. Dr. Bant, "Karadeniz’de mevcut canlıların henüz tam bir envanteri mevcut değildir. Öncelikle bu listenin oluşturulup Karadeniz’e giren yabancı türlerin de takibi yapılmalıdır" dedi.
Prof. Dr. Bat, "Karadeniz’in derin sularında çökmeye ve parçalanmaya başlayan organik materyaller denizin 150-200 metreden daha derin kısımlarında sürekli bir oksijensizlik durumunu ortaya çıkarmıştır" dedi.
Prof Bat, su kirliliğinin, çeşitli endüstri kollarındaki gelişmeler, modern tekniklere dayalı tarımın yaygınlaşması, kentleşme ve sayısı 10 milyonu aşan kimyasalların çeşitli şekillerde kullanımı sonucu daha da arttığını kaydetti.
Karadeniz balıkçılığının Türkiye’nin canlı deniz kaynakları içerisinde özel bir yeri olduğunu da ifade eden Bat, "Karadeniz’de avlanan balıklar toplam üretimin yüzde 82’sini oluşturuyor. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bir çok ülkenin artan bir şekilde iç endüstri ve tarım gelişimi ilerleme kaydetti.
Bunun Karadeniz’deki çözünmüş atıkların miktar olarak çok artması ve ekosistemin bu yükü kaldıramaz duruma geldi. Bugünlerde Karadeniz’in kuzeybatı bölgesinin büyük bir bölümü deniz tabanı karanlık ve çorak bir çöle dönmüştür.
Dipte yaşayan balık, karides, yengeç, midye, istiridye gibi büyük hayvanlar ölmüştür. Karadeniz’de, 150-200 metre derinlikten sonra oksijensiz olan kısımda yaşayan hayvan türlerinin toplamı bin 200 adettir. Oysa bu miktar Akdeniz’de 7 bin civarındadır" diye konuştu.
Ülkemizdeki deniz araştırmalarına verilen önemin artması ve sağlam bir deniz araştırma ve izleme politikasının oluşturulması gerektiğini belirten Prof. Dr. Bant, "Karadeniz’de mevcut canlıların henüz tam bir envanteri mevcut değildir. Öncelikle bu listenin oluşturulup Karadeniz’e giren yabancı türlerin de takibi yapılmalıdır" dedi.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.