Iraklı Şoförün Tecavüzünden Vişne Reçeliyle Kurtuldu!

Iraklı Şoförün Tecavüzünden Vişne Reçeliyle Kurtuldu!

Irakta bir taksiye binen dünyaca ünlü içecek markasının Ortadoğu Pazarlama Müdürü Aylin Tut, bindiği taksicinin farklı yola girip, taciz etmesini ve kariyerini bırakmasına sebep olan dehşet anlarını anlattı.

Ünlü içecek firmasında kariyerinin zirvesindeyken, kadın olmanın verdiği zorluğu yaşayan Aylin Tut, yaşadığı korkunç olaydan sonra çok sevdiği işini ve kurumsal kariyerini bırakmak zorunda kaldı.

Yaklaşık 1,5 yıl Irak’ta yaşayan genç kadın, iddiaya göre, bir gün kız arkadaşına kahvaltı yapmak için yola çıktı.

Şirketinin kendisi için sağladığı güvenlikli bir sitede yaşayan ancak o gün sitede taksi bulamayan Aylin Tut yoldan bir taksi çevirdi. Taksi sürücüsünün modern bir Iraklı’ya benzememesi kendisini ilk başta tedirgin etse de ‘Gündüz vakti başıma ne gelebilir ki’ diyerek taksiye bindi.

Ancak olaylar hiç de tahmin ettiği gibi gelişmeyince, yaşadığı psikolojik çöküntü ile kariyerini yarıda bırakarak Türkiye’ye geri döndü.

Bir taksiye binerek başlayan dehşet anlarında taksicinin farklı yola girmesi ve tacize yeltenmesiyle korkudan ne yapacağını şaşıran Aylin Tut’u ise bir vişne reçeli kurtardı.

“ANNEMİN HAZIRLADIĞI EV YAPIMI REÇEL VARDI”

Genç kadın yaşadığı korku dolu anları şu sözlerle anlattı: “Çok eski bir taksiydi. Modern bir Iraklı’nın giyim şekline uymayan bir şekilde şoförü olan bir araçtı. Arkadaşlarım beni daha önceden uyarmıştı. Çok eski olan taksilere binme demişlerdi. Gündüz vakti başıma ne gelebilir ki diye düşündüm. Bindim taksiye adam önce yarı Arapça yarı Kürtçe bana nereli olduğumu sordu. Müslüman olup olmadığımı sordu, ‘Müslümanım’ dedim. Ama kıyafetim onların anladığı Müslümanlık giyim kriterlerine uymuyordu. Ben Türkiye’nin herhangi bir şehrinde giyindiğim gibi normal eteğimi, tişörtümü giyip çıkmıştım. Bazı yiyeceklerimi İzmir’den taşıyordum. Yanımda da annemin bana hazırladığı ev yapımı reçel vardı. Arkadaşıma kahvaltıya giderken birlikte yeriz diye yanıma almıştım. Bir cam kavanozda vişne reçeliydi hiç unutmuyorum. Benimle sohbet etmeye devam etti, İbrahim Tatlıses’in şarkılarını açtı. Ben ilgilenmemeye çalıştım, dışarı baktım. Çat pat Kürtçemle gideceğim yolu tarif etmiştim. Ancak farklı bir yola girdi, önce trafik olabileceğini, alternatif bir yol bilebileceğini düşündüm. Umursamadım önce ama yavaş yavaş tedirgin olmaya başladım. Arkadaşımı aradım arkadaşım da tedirgin oldu. Arkadaşım da ‘Dikkat et, telefonu bana ver nereden gittiğini anlamaya çalışayım’ dedi. Çünkü arkadaşım çok iyi Kürtçe biliyordu. Arkadaşım irtibat kuramadı, çünkü taksici Irak’ta yaşayan bir Iraklı değildi zaten, belli ki Suriye taraflarından gelmiş bir Araptı.”

"BENİ NEREYE GÖTÜRÜYORSUN DEDİM"

Taksicinin farklı yollara girmeye devam etmesiyle iyice tedirgin olduğunu anlatan Aylin Tut, şöyle devam etti: “Ben iyice korkmaya başladım. Çat pat ‘Beni nereye götürüyorsun’ dedim. Ve kendisi yüksek sesle Arapça bir şeyler söylemeye başladı, haram maram diye bir şeyler söyledi. Elini arka taraftan iki koltuğun arasından uzatıp bacaklarıma dokundu. Ben o sırada ne yapacağımı şaşırdım. Aklıma bir anda cam reçel kavanoz geldi ve çıkarıp kafasına geçirdim. O can havliyle direksiyon hakimiyetini kaybetti ve direksiyonu sola kırdı. Orada inşaat alanlarından birinin duvarına çarptık. O sırada araç çok külüstür bir araç olduğu için otomatik kilitleme sistemi de yok, can havliyle kendimi dışarı attım. Ama o an aklımdan neler yapabilirim diye çok şey geçti. Hani boğazını sıksam sıkamam o kadar gücüm yok. Adama bir şey saplasam saplayacak bir şeyim yok. Tırnaklarım yok suratına geçireyim. Tırnaklarımı yiyen bir insanım o bile yok. Aklıma direk cam kavanoz geldi. Ölür mü ölmez mi, başına bir şey gelir mi gelmez mi diye düşünmeden kafasına geçirdim hızlı bir şekilde. Hızlıca koşmaya başladım ara sokaklardan ve o sırada Kürtçe bağırmak aklınıza gelmiyor, Türkçe ‘imdat, yardım edin’ diye bağırdım. Irak’ta inşaat yapan şirketlerin birinde çalışan Türkler'e rastladım. Ne olduğunu sordu ve ben anlattım kendisine. Hemen arabaya doğru koşturmaya başladılar, yakalayalım diye ama çoktan uzaklaşmıştı.”

O an korkudan ellerinin ve ayaklarının titrediğini belirten genç kadın inşaatta çalışan Türklerin kendisine yardım ederek arkadaşının evine bıraktıklarını söyledi.

 

“ÜST DÜZEYE GELMEK HERKESİN HAYALİDİR, AMA BIRAKTIM”
İlk defa böyle bir olay yaşadığını ve hayatının değiştiğini ifade eden Aylin Tut, “Bu olayı atlatmak çok zor oldu. Ondan sonraki süreçte hep rüyalarıma girdi, hep başıma bir şey geldiğini, öldüğümü, kaçırıldığımı, tecavüze uğradığımı aklınıza her şey gelebiliyor. Çünkü ne yapabileceğinizi bilmiyorsunuz. Kendi ülkenizde değilsiniz. Derdinizi anlatabileceğiniz bir yer bile yok. Polise gidip adamın robot resmini bile çizdiremezsiniz. Herkes birbirine o kadar benziyor ki orada adamın yüzüne bile dikkat etmemişim. Çiz deseler çizemem öyle bir imkan olsa. Daha sonra IŞİD Musul’a girdi ve ilerleye ilerleye Erbil sınırına kadar geldi. Ailem çok rahatsız oldu. Ve ben hem yaşamayı sevdiğim, en azından bir süre daha kalmayı planladığım ülkeden ve sevdiğim şirketimden ayrılmak durumunda kaldım. Çünkü benim psikolojimi çok etkiledi, iş performansımı etkiledi, konsantre olamamaya başladım. Böyle bir olayı atlatmak bir bayan olarak çok zor. Belki öyle bir şirkette üst düzeylere kadar çıkmak her çalışanın hayali olabilir. Ama insan başına bazı şeyler geldikten sonra hayatta başka şeylerin daha önemli olduğunu hissediyor” ifadelerini kullandı.

“ÖZGECAN’IN İLK NASIL KORKU YAŞADIĞINI HİSSEDEBİLİYORUM”
Başına gelen olayın Mersin’de vahşice katledilen Özgecan Aslan ile kıyaslamak istemeyen ancak karşılaştığı kişinin aynı Özgecan’ın katili gibi yol izlediğini belirten Aylin Tut, “Özgecan da kendini savunmuş ama başarılı olamamış. O adam da farklı yola girmiş. ‘Farklı yollardan götüreceğim, otobandan gideceğim’ demiş. Özgecan olayı ile kendi durumumu tabii ki kıyaslamak istemiyorum. Ben onun yanında çok çok şanlıyım çünkü hayattayım, sağlıklıyım. Ama belki de ben kapıyı açabildim, çıktım. Onun yaşadıklarına çok benzer şeyler yaşadığım için o an en azından ilk etapta nasıl bir korku hissettiğini çok derinden hissediyorum.

“ARTIK KENDİMİ KORUYABİLECEĞİM BİR ŞEY TAŞIYORUM”
Başına bu olay gelene kadar kendini korumak için yanında hiçbir şey taşımadığını fark ettiğini belirten Aylin Tut, o günden sonra kendini koruyabileceği kadar bir cisim taşımaya başladığını söyledi. Cezasının ne olursa olsun kendisini savunmaya ihtiyacı olduğunu belirten genç kadın şöyle konuştu: “Ben bunu kullanmak zorunda kalırsam bir gün, 4 aymış 6 aymış cezası olursa olsun, hiç umurumda değil. Ben hayatta kalmak zorundaysam kendimi her şekilde korumak zorundayım. Her an saplayabileceğim, bir şekilde ufak da olsa zarar verebileceğim en azından engelleyebileceğim sivri bir cisim taşıyorum. Ama umarım kimsenin başına gelmez kimse de kullanmak zorunda kalmaz.”

“MARKETE GİDİYORSUNUZ, ERTESİ GÜN MARKET YERİNDE YOK”
Yaşadığı olayın etkisinden çıkamayan genç kadın her an çatışma sesleriyle uyuduğunu dile getirerek, “Geceleri yatıyorsunuz çatışma sesleri duyuyorsunuz. Her şey normalmiş gibi davranmak zorunda kalıyorsunuz. Bu insanı çok olumsuz etkiliyor. Çatışma sesleri duyunca ‘aa yine çatışma çıktı’ deyip normal yemeğiniz yemeye devam ediyorsunuz. Buna alışmak çok zor, yani hayatın olağan birşeyiymiş gibi yağmur yağması gibi gök gürlemesi gibi.. Bir markete gidiyorsunuz ertesi gün bakıyorsunuz market yerinde yok. Bombalanmış, o sırada sizde o markette olabilirsiniz” şeklinde konuştu.

Dünyada ve Türkiye’de kadın olmanın büyük zorlukları olduğunu dile getiren genç kadın, en önemli işin erkek annelerine düştüğünü ve evlatlarını eğitmeleri gerektiğini vurguladı.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.