Tüm bölgemizi hızla kaplayan kahve rengi kelebekler meyve ve sebzelerimize zarar verdiği gibi insanların yaşam ortamında yüksek düzeyde yaşam ortamını zehir etmektedir.
Bu yazıda kelebeklerin çeşitleri ,morfolojileri ,yaşam koşulları ile ilgili Latince kelimelerle süslemeden sade de gelmekte yarar görmekteyim. Önce şu bilgileri sıralamakta yarar var.
Zirai Mücadele yöntemleri;
1-Kimyasal mücadele
2-MekanikMücadele
3-Biyoteknik mücadele
4-Biyolojik mücadele
5-Biyolojik insektisid ile mücadele
6-Entegre mücadele , dır.
Kimyasal mücadele zehir etkisi yapan maddelerin kullanımı ile yapılır.Sadece zararlıya değil tüm eko sisteme zarar vereceği için tercih edilmemelidir.Özellikle bugünkü zararlının populasyonuna baktığımızda bölgeyi ve tüm bitkileri kaplamaya başladığıbir dönemde kimyasal mücadele söz konusu olmamalıdır.
Mekanik mücadelede zararlının bölgeden uzaklaştırılması yöntemidir.Ancak henüz bu konuda netleşmiş bir bilgi üretimi gerçekleşmemiştir.
Zararlının eşeysel koku salgılayan fenomen tuzakları ile toplanmasıdır. Bu konuda ülkemizde orman genel müdürlüğü uzman kuruluştur. Söz konusu zararlı hakkında bu konuda araştırma yapanların orman genel müdürlüğü uzmanları ile işbirliği yapmaları teknik olarak zorunludur.
Zararlıya zarar verecek mikro organizmalar geliştirilerek biyolojik insektisid mücadele yapılabilir.Ancak patojen bakteri henüz bilinmemektedir.Dolayısı ile Üniversitelerin-Tubitak ve Ormancıların-entomologların ,mikro organizma uzman ve akademisyenlerin çalışması gerekmektedir.
Zararlının doğal düşmanlarının çoğaltılmasında entegre mücadele yöntemidir ve henüz somut bir yaklaşım yoktur.
Bu yöntemlerden her hangi biri veya bir kaçı ile mücadelenin yapılabilmesi için , zamanında iyi bir gözetleme ve değerlendirmenin yapılması,zararlıya biyolojisine uygun ,ekonomik ve biyolojik dengeyi bozmayacak metodun bulunarak uygulanması,mücadeleye zamanında başlanması,koruyucu ve önleyici önlemlerin alınması ile beraber biyolojik mücadele için böcekçil kuşlar veya canlıların kullanılması da alternatif yönetlerdendir.
4-5 yıl önce Gürcü hududunda görünen zararlının yayılmasını önlemek için Tarım İl müdürlüğünce ilk yapılan müdahale önerilerine Çaykur karşı çıkar . Verilen izleme raporlarına göre çayımıza pestisid bulaşmasının önlenmesi gerekir ve bu zararlının çaya zararının olmadığının beyan edildiği öğrenilmektedir.
Çay bahçesinde zirai ilaç kullanılmasında Çaykurun ve üreticinin hassasiyet göstermesi sevindiricidir –ve doğrudur. Türk çaylarının pestisit artıklarının olmaması 1986 dan beri bildiğimiz bir özelliktir ve Çaykur bunu 1986 da Bremen deki bir enstitü yayınlarından Almanya dan getirdiğimiz bir makale ile öğrendikten sonra üzerinde hassasiyetle durmakta ve durmaya devam etmektedir.
Ancak bugün geldiğimiz nokta doğu Karadeniz tarımında bitkisel üretim için çay yaprağı üretimi dahil tehdit boyutundadır ve kısa zamanda önlem alınmaz ise zararları büyük olacağı gibi çayımıza olduğu kadar bölgedeki yaşam koşullarımıza zarar verecektir.
Bugünkü durum nedir ? Sebzelerde ,meyveler de,yabani böğürtlenlerde,fındıkta,kivi de,fasulye de,salatalıkta,özellikle budanmış bahçelerde kısaca bitki populasyonun tümünde görülmektedir.
Şimdi merak edip her kesin şu soruyu sorması gerekiyor.
Rize ve Artvin Valilerinin de cevaplaması gerekmektedir. İl tarım müdürlüklerinin mücadele talebine gerek yok ,çaya zarar veremiyor diye yönlendirme yapıldığı doğrumudur?
Doğru ise bunu yapan kimdir. Yani Çay ve fındık alanlarında kimyasal ilaç artıkları bulunmasın isteğini gerçekleştirmek için tüm zirai mücadeleyi askıya almak akıl işimidir. Bölgede zirai mücadele yapmadan başka ürün yetişmeyeceğine veya çok zor ve ekonomik üretim olmayacağına göre Bizlerin bu tarımsal faaliyetine hiçbir ilaç kullandırmama ambargosunu koyduran akıllı ve bilgililer kimlerdir,açıklanmasında yarar var.
Tarım bakanlığı kivi ,üzüm,meyve üretimini desteklerken , kivi ve yaban mersinini ülkemize ve bölgemize getirenler ve kazandıranlar geçmişteki çaykur yetlileridir.
3-4 sene önce önlem alınsaydı bugünkü ortam olmayacaktı.O halde bu işin ihmalkarlarını bulmak Valilerimizin ve Çaykur genel müdürlerinin görevidir.
Peki şimdi ne yapılmalıdır.
Her Herbisit Kimyasal ve toksik atık bırakmaz.Örneğin tuz ihtiva eden herbisitlerin 12 litrelik pulverizatöre tek yıllık bitkiler ,otlar için kullanmayın denmesi bilim dışıdır.Kullanma zamanı,miktarı belirlenir kullanılır.Çünkü bitki üzerinde 2 saatlik bir süreci yeterli olup yağmursuz günün akşamında kullanırsınız.
İçinde ihtiva ettiği tuz etkisiyle kuruyan bitkinin otun fizyolojisini anlamadan ,bilmeden ‘’ Öyle bir zehir ki bitkiyi kökten kuruttu diyen akıl kutuları bu kelebeğinde bölgemizde yayılmasına sebep olmuşlardır.
Peki şimdi ne yapmalı..
Tarım bakanlığı Koruma Kontrol genel Müdürlüğünden DR.Nevzat Bileşik bey makamında bilgisi ile oturan bir meslekdaşımız.Enine boyuna konu ile ilgili aydınlatıcı bilgiler verdi. Samsun Ve Erzurum Üniversitelerinde konu üzerinde çalışılmakta olduğunu belirtti.
Bu zararlının esas mücadele dönemi Kelebeğin yumurtalarının larva dönemidir.Bu dönemde esas insetktisid ilaçlarla mücadele yapılmalıdır.Lokal olarak göründüğü zaman mücadelesi yapılmadığından şimdi geniş bir alanda ve hemen hemen tüm bitkilere yayılma özelliği gösterecek boyuta ulaşmaktadır.
O halde konukçu seçtiği bitkilerdeki larvaları ilaçlamamız gerekmektedir.Bunun anlamı aynı zamanda bir çok faydalı canlıları da yok etmemiz demektir.Bu durum tercih edilen bir yöntem olmaktan çıkmıştır.
O halde hem larva,hem de pup döneminde öldürücü organik ilaçlarla ,fiziki mücadele ile,böcek kapanları ile veya biyolojik mücadele yapmamız gerekmektedir.Bu mücadeleyi tüm arazi ,ve toprak sahipleri yapmalıdır.Aksi halde sonuç alınamaz.Bugün zararlıya rastlamadığımız bitki yarım mutlaka konukçu bitki potansiyelindedir.
Koku cazibeleri ile böcek kapanlarında toplama veya biyolojik yöntem henüz tespit edilememiş olduğuna,sentetik insektisitleri kullanmayacağımıza göre ne yapmalıyız ?
Şu anda kelebekler larvalarını bırakmışlardır veya belki iklim koşullarına göre tekrar yumurta bırakabilirler. Yumurtalarını gördüğümüz kadar kesilen ve çürümeye terk edilen dal ve yapraklarında ,bitkilerin uç sürgünlerinde ,sebze-çiçeklerde- bazı otlar- tek ve çok yıllık bitkiler ,kivi,üzüm,budanmış çay bahçeleri ,hatta 3 sürgün sonunda çırpma yapılacak bahçelerde yumurtalarını bırakabileceklerdir.
Son baharda bu bitkiler ve budanan dalları (Kivi-Üzüm) mutlaka toplanmalı ve yakılmalıdır.Ayni şekilde sebzeler,çiçekler,otlarda toplanıp yakılarak imha edilmelidir.İlaçlama ile de uygulama yapılabilir.Bu durum fiziki bir yöntemdir ve her kes bahçesini kontrol altına alıp bunu yapmalıdır.
Organik Pestisitleri evlerimizde yapabiliriz.
1- 0.5-1 kg tütün kıyılarak 2-5 litre suya konulur. 2-3gün bekletilince su koyu siyah bulanık hal alır,bir tülbentle süzülür.Bu siyah suyun 2 bardağı 20 litre su alan pulverizatöre konulur ve konukçu olan her yere püskürtülerek ilaçlanır.
Siyah su nikotinli olduğu için 2-3 gün o sebzeler ve meyveler yenmemelidir.Çünkü nikotinde bir zehirdir.Hem böceklere , uygulamada konukçu zararlıya zarar verecektir.
2- 10 kg.taze ısırgan otu temin edilir. 200 litrelik bir havuza veya kaba 150 kg su konulur.Otlar havuza doldurulur.parçalanıp doldurulursa daha iyidir.üç gün ağzı açık havada bekletilir. Elde edilen su tülbentte süzülür.pulverizatöre konup püskürtülür.
İlave olarak,sebze bahçelerindeki ve çiçeklerdeki kırmızı örümcek,yaprak bitleri,tripsler,koşnil, ve bazı virusler için 250 gram şeker, 100 cc.crop-set organik virus eklenir ,karıştırılır ve püskürtülür.
Isırgan otunun içine %50 taze ceviz yaprağı katılır ise daha kuvvetli bir organik insektisit elde edilmiş olur.
100 litre ısırgan otu ekstresine eritilmiş 1 kg göz taşı ,1 kg kireç kaymağı (bordo bulamacı) eklenir ise bağlarda zarar veren mildiyö ve zararlı böcekleri öldürür.
Şuanda bu üç alternatiften üçünü veya ikisini kullanmaktan başka yapacak bir şey yok.
Burada olağan dışı bir olayla karşılaşmaktayız.3-4 sene önce alınmayan önlemlerin bedeli ödenmektedir. Bugün tüm üreticilerin ,Çaykur ve illerdeki tarım müdürlüklerindeki Ziraat mühendislerinin çabaları ile bir kaç yıl uğraşla atlatılacaktır.İşe başlama zamanıda son bahardır.