1963 yılında 27 mayıs ihtilalı sonrası halkın oyu ile kabul edilen anayasadan günümüze kadar anayasa tartışmaktayız. Aslında 1924 den beri ülkemizde anayasa tartışması var.Ülkeyi yöneten hükümetler,ülke yönetimine aday olan siyasi partiler ve liderler gündemde sorun yaşadıklarında hemen bu anayasa ile memleket idare edilmez.
Atatürk ve İnönü 1924 anayasası milliyetçidir,Türkçüğü ve Türk Milletini öne çıkarıyor,halkın oyundan geçmemiştir.
1963 Anayasası nı yapanlar halkın oyuna baş vurmuştur fakat DP liler oylamaya katılmadığına göre geçersizdir.
1971 Muhtırası ise değişen hükümet daha önceki Demirel hükümetlerinin istediği değişiklikleri yapmış olmasına rağmen memnun olmamışlardır.O dönemin iki partisi ve lideri CHP ve AP,Ecevit ve Demirel sürekli anayasadan şikayet ettiler.Bu anayasa ile memleket yönetilemez derken bir araya gelip doğru yolda anlaşmayı değil seçmeni ayrıştırmayı ve bloklaştırmayı denerken MHP ve MSP nin dümen suyuna zaman zaman girmeye mecbur kalmışlarıdır.
12 Eylül darbesi yöneticileri ve danışma meclisi yeni bir anayasa hazırlamış ve halkın oyuna sürmüştür.Bu anayasa 1963 de beğenilmeyen ,solcular ve sağcılar tarafından kötülenen anayasanın yerine ,daha liberal,ülkenin tüm iktisadi varlıklarını küreselleşme ve globalleşme politikalarını öne alan,sendikaları zorlayan,batıya daha bağımlı hale getiren,seçme seçilime sistemini halkın elinden alan,eski anayasadaki sosyal devleti askıya alan,fakat getirdiği kısıtlamalar rağmen, yığınların tepkisine yol açan anayasa halkın %92oyu ile kabul edilmiştir.
12 eylül anayasası da defalarca Anavatan, DYP,AP liderliğindeki hükümetlerce defalarca değiştirilmiştir.Ancak hiç biz zaman halkın seçme seçilme hakkını tanıyan seçim sistemine partilerin şikayetlerine rağmen geçilmemiştir.
AKP döneminde daha bir yıl önce anayasa değişikliği referandumu yapıldı. Daha önce hazırlanan ve rafa kaldırılan bir anayasa metni meclise getirilmemiş ve değişik önemlerde bazı maddeler siyaset ve seçim mühendisliği adına değiştirilmişti.
2013 ilk günlerinde yine anayasa krizi yaşamaktayız.Kulaklara fısıldanan ,meydanlarda seslendirilen şikayetler şunlardır.
Mevcut anayasayı halk yapmamıştır.metni yazanlar askerlerin adamıydılar.mevcut anayasa ile istikrar sağlanamamaktadır.Hükümet,yargı,Meclis,başbakanlık.Cumhurbaşkanlığı bu sistemde istikrarı sağlayamamaktadır.ülkedeki kendini ayrı ırk aidiyeti görenlerin kimliklerine,dillerine özgürlük vermemektedir,ideolojilere ve inançlara özgürlük sağlamamaktadır bu nedenle değişmelidir.Fikri öne atılırken anayasayı halk yapacak demektedirler.
Peki anayasa metnini kim yazacak, halkmı,hayır.TBMM üyeleri yazacak.Çünkü onlar halkın temsilcileridir.Acaba gerçekmi?.hayır.Onları halkımı seçti? hayır. Halk oy vermeye gitti.Partiye oy verdi.Fakat onları Liderler ve lidere en yakın birkaç kişi seçti,il,il seçim listelerine yazıldılar ve partileri oy alınca onlarda seçildiler. O halde halkın değil birinci derece liderlerin temsilcileridir.
Liderler parti genel merkezlerinde bir anayasa komisyonu kurarlar,komisyonun metni ile meclise gelirler,meclisteki çoğunluğun sonucu belli oyları ile oylanır.İşte bunun adına anayasa denecektir.
Görünen şudur.Liderlerin işaretine bakan,liderlerin listeye koyduğu için seçilen üyeler,kendilerine ait olmayan bir yasa metnini veya anlamadıkları bir yasa metnine liderleri gücendirmemek için oy verecekler,sonra halkın önüne gelecektir.halk içeriğini tartışamadığı,anlamadığı bir hukuki belgeyi partilerine bağlılıkla oy verecekler ve adıan demokrası denen bu oyunla yeni anayasamız oluşacaktır.
Bu meclis yaptığı için,bu dönem halkın oyuna sunulduğu için meşru olacaktır.Bu duruma göre 27 mayıs ve 12 eylül sonrası anayasaların halk oylamasından ne farkı olacaktır.Sistem aynı sistem.Bilemiyorum fakat farkı meydana getiren yaklaşımda şunları görebiliriz.Aşırı solcu ve Marksistler,Şeriatçılar,ayrılıkçılar,PKK lılar,özerklik peşinde koşanlar,Türklüğü benimsemeyenler,üniter devleti istemeyenler,tek dilden rahatsız olanlar anayasa metninde isteklerini arayacaklardır.Bunların isteklerinin bir kısmı yer bulacaktır.
Fakat ayrışmayı, mezhepçiliği, ideolojik ve dinsel fraksiyonları,ırkçılığı bölgeciliği daha öne çıkaracak sonuçlar doğuracaktır.
Türkiye de ki başbakanlık sistemindeki başbakan gücü ABD deki başkanlık sistemindeki Obama da yoktur. Türkiye de Özal dan beri başbakan bakanını seçer ,istediği zamanda istifasını ister,atamalarda tek yetkilidir.Yani Partide,Mecliste,hükümette,bürokraside,bakanlarda,adlı organlarda teg egemendir.Cumhurbaşkanında iktidar partisi seçtirir.
O halde bu kadar yasama-yürütme gücünü elinde tutan sistemden vaz geçilip başkanlık sistemi üzerinde durup adına Türk tipi başkanlık arayışları ne getirecektir. İsmet Paşa veya Atatürk dönemini bu kadar eleştirirken,onların tek adamlığından halka şikayetlerde bulunurken tek adamlı sistem yaratmayı oturup tekrar tekrar düşünmeliyiz.Bizim gibi herkes düşünmelidir.
İsmet Paşanın tek adamlığı milli şefliği doğru olsaydı DP nın kuruluşunu engellerdi.DP nin TBMM den ki üyelerden oluşan kurucularına bir bakalım.hangisi birbirinden az CHP lıdır.Yalnız idealist olan iki gerçek lider var.Celal Bayar ve Menderes.Örneğin Sazak bey uçsuz bucaksız topraklarını toprak reformu ile kaybetmemek için bu yola çıkar.
DP nini anayasadan şikayeti yoktur,Üç kez seçim kazanır,fakat burada yerimiz olmadığı için anayasal sebepler ve muhalefet kavgaları sebebi ile dış etkenler birleşince 27 mayıs ihtilalı ile karşılaşır.
1963 anayasasına göre DP nin devamı olan AP 1965-1969 seçimlerine tek başına iktidardır.anayasadan şikayet eder fakat dokunmaz ve değişikliği şikayet edilen 12 mart muhtırasında kapatılmayan meclis anayasal değişiklikleri yapar.Fakat ülke idare edilemez hale gelir.sebep anayasa olsa idi düzelmesi gerekirdi.Siyasi partilerin basiretsizliği ülkeyi kaosa getirdi.Solcular ve sağcılar ideolojilerini egemen kılmak için kavga ederken başka bir güç iki tarafıda tavsiye edip 12 Eylül harake ti ile neo liberalist ve Türk İslam sentezci yapının temellerini atan bir anayasal düzen geldi.Özal 2 kez seçim aldı fakat 1982 anayasasının verdiği görevleri yapamadı.
1982 anayasasının hükümetlere ve parlamentoya yüklediği görevleri AKP kolayca ve istikrarlı bir şekilde yerine getirmiş olup getirmektedir. Pek beğenmediği bu anayasa ile Türkiye yi arzu ettiği şekilde istikrarlı hükümetleri ile yönetmektedir.
Yeni bir anayasadan önce hemen ilk seçimde uygulanacak seçim kanununa ve seçime ihtiyaç vardır.
Siyasi partilerde lider sultası olmayan, herkesin aday olabileceği ve adayın kendi iradesi ile seçimde oy isteyeceği seçim sisteminden sonra oluşacak TBMM anayasa yapar ise o anayasa halkın anayasasıdır. Çünkü TBMM üyelerini halk seçmiştir ve halkın oyu ile seçilenler liderleri için değil kendileri ve halkları için oy kullanırlar.
Bu şekilde oluşacak bir mecliste Türkiye cumhuriyetine yurttaşlık duygusu ile bağlı olan devletin kurucu felsefesini benimseyen insanlar halk tarafından seçilecektir. Liderlerin adayları da listelerde yer alabilir. Fakat halk oy verirse seçilecektir.Böyle bir durumda terörist liderin adayları ile halkın adayları yarışacaktır ve halkın desteğindeki adaylar TBMM ye gidecektir.
İşte o meclisten,özerk bölgeler konuşulmaz, o mecliste devletin 2-3-5- anadili olur konuşulamaz,Kürtler kurucu iradedir safsatası konuşulmaz,Uniter devlet yıkılsın federatif sistem gelsin konuşulmaz.
Anayasa taslağında eğer TC.Yurttaşlığı yerine anayasal yurttaşlık yer alırsa, Üniter devleti kaldıracak maddeler yer alırsa, devletin resmi dili Türkçedir yerine Türkçenin yanına resmi dil olarak Kürtçe-Lazca vs. yer alır ise ülkenin geleceğini tehlikeye atacaktır.
Ancak İsteyen Kürtçe-lazca-zazaca-kırmance-gürcüce vs. konuşmayı yasaklamayan,ancak öğrenme olanağını bulacak bir düzenlemeye,ağaların,beylerin baskısından doğu halkını kurtaracak bir düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır.
Türkiye de fert başına 400 dekar arazi tapuları esas iken Güney Doğuda 5000 -10000 dekarlarla 10-100 ler ce köylerden ibaret mülkiyet sisteminin yıkılması gerekmektedir.
Egede-Anadolu da-Karadeniz de devletin elinde hazine arazileri var iken doğuda neden olmadığını devletin ağalara bu tapuları neden verdiğini anayasal olarak sorgulamalıyız.ki demokrasiyi yaşatabilelim. Nufüs kağıdına Kürt yazmakla doğuda anayasal yurttaşlık sağlanmaz .Anayasal vatandaşlık kavramı budur.1921 Anayasası dahil anayasal olarak tüm hükümetlerin ihlal ettiği anayasal suç bu noktada odaklanmaktadır.Eğer bu sorun aşılabilseydi,aşiret,ağalık seyitlik,şeyhlik düzenin yıkılabilseydi bugün güney doğu sorunu da yoktu.Yasaklara gerek de olmayacaktı.
Doğudaki sorunlar anayasanın değil anayasaların uygulanmasını engelleyenler ağalar,seyitler aşiret reislerinin siyasi partilerle kol kola seçtikleri millet vekilleri ve hükümetlerdeki doğulu bakanlar,vekillerdir.Çünkü onlar o bölge halkının geri kalmışlığı ve ezilmesinden beslenmektedirler.Cumhuriyet onlarla bu savaşı siyasi partilerin oy hesapları sebebi ile kaybetmiştir.