SENDİKAL KAVGA

Tuncer ERGÜVEN

BİR KURULUŞ YÖNETİMİNİN YARATTIĞI  KAOS ,  SENDİKAL KAVGA,
YARGITAY KARARI VE SONUÇLARI


4 Yıl kadar önceydi bir kamu kuruluş yöneticisi ve ekibi iş yerlerinde iş kanun u gereği toplu iş sözleşmesi gereği akitli olan sendikası ile iş barışını bozarak başka bir sendika çatısı altında işçileri toplamaya kendi ve ekibi  siyasi tavrını koymuştu.
Kuruluş yönetimi ve ekibi iş yerlerini yöneten yıllardır tecrübe kazanmış yöneticilerine ‘’ iş yerindeki işçileri meşru sendika üyeliğinden   ayıracak benim desteklediğim sendikaya geçireceksin ‘’ talimatı ve emri ile haksız,kanunsuz ,iş yeri barışına dinamit koyan bir güç kullanmaktaydı.
Bunu kabul etmeyen yöneticiler kızağa alınırken yerine kabul edenler tercih edilmekteydi.Yani o günlerde iş yeri  müdürü olmanın birinci koşulu iş yerindeki üretim faaliyeti değil,Genel müdürün isteğine göre yandaş sendikasına işçiyi zorlayarak kaydettirmekti.
Tüm baskılara rağmen ,hatta meşru ve sözleşme sahibi sendikanın o günkü yöneticileri ile  yönetimini paylaştıkları kuruluşun Rize dışında bir şeker paketleme  ortaklığına kaynak transferleri,işçi maaşlarının ödenmesinde bankalardan işçilere ödenmesi gereken promosyonların işçilere ödenmemesi kolaylığı sağlayarak işçi üyelerinin mağduriyetine sebep olurken çok iyi anlaşıyorlardı.  İşçi maaşlarını bankadan ödeyen kuruluşa banka nemalarının kuruluşça  kaynak olarak kullanılmaması ve  gayrı kanuni finans kaybına idare ile işbirliği yapan sendikacıların zafiyetinin de eklenmesine seyirci kalınmış ,kuruluş ve işçi maaş banka promosyonları buharlaştırılmıştır.
Bu durumlar ve baskılar sonucu iş yerlerindeki işçilerin,yanı eski sendika üyelerinin  4000 kadar bir işçi gurubu karşı sendikaya geçmiş, 9500 kadarı ise mevcut  sendikasını tercih ederek dik  duruşla Yeni sendika  kamu kuurluşu yönetimine   karşı  dim dik durmuştur
Uyuşmazlığın çözümü ve yetkili sendika tespiti için yapılan çalışmalar ,kuruluş   tarafından düzenlenen işçi listelerindeki hayalı isimler mahkeme tarafından  doğru olmadığı meşru sendika  belgeleri ile belgelenince ,teyit edilmiş ve mahkemeler süreci sonunda Yargıtay kararına göre yetkili sendika olarak daha önce toplu sözleşme yetkisi olan sendikanın  olduğu kararı almıştır.
Yani Yargıtay 4500 ün 9500 den büyük olmadığı gibi gerçek dışı  hukuk iddialarını yutmamıştır.Eski sendikayı haklı bulmuş ve işyeri toplu sözleşme yetkisini eski sendikaya vermiştir.4 yıl önce gasp edilen hakkı iade etmiştir.
Şimdi ne olacak.
Meşru sendika  ile kuruluş genel müdürü ve ekibi 4 yıl önce muhatap almadığı sendika ile masaya oturacak ve 5 yıllık hesabı görecektir.. 4-5 yıl önceki  yönetimin  basiretsiz,hukuk ve yasaları kendine göre yorumlayan anlayışın mirasçıları olarak ta masaya o günkü yöneticilerinin bir kısmı da kuruluş adına oturacaktır.  Merak ediyorum yüzleri hiç mi kızarmayacak. İşçilere ve sendika temsilcilerine nasıl bakacaklar , kuruluşlarına verdikleri zararları nasıl telafı edecekler , ne şekilde  ödeyecekler.
Aradan geçen zaman sonra Kuruluş  masaya  gelişmelerin suçlusu olarak hükmen mağlup oturuyor.
Çünkü iş yeri barışını kuruluş bozmuştur.Siyasi iktidarın dışında kaldığı ,kuruluşu yönetenlerin kişisel şahsi Siyasetleri uğruna yetkilerini aşan faaliyetlerinin sonucu ortaya çıkan bir sonuçtur.
Ancak bir fark var masaya bu işi planlayan,bu kötü sonucu kuruluşa ve siyasi iktidara miras bırakan bey masada olmayacak,fakat geriye bıraktığı ekibi masada olacak.Onlarda  sıkılmadan ne yapalım eski patronumuz böyle istedi diyerek yüksek kalitede yönetim ve  basiretlerini ortaya koyacaklardır.
İş veren  kuruluşunun başında masada  kuruluş adına yeni  yetkili otururken yanında eski yönetici beylerle beraber bu sonucu hazırlayan,çaba sarf eden ,belgeleri düzenleyen,4500 ün 9500 den büyük olduğunu iddia eden ekibi ile oturacak.
Son iki yıl üretim başlangıcı kampanyalarındaki başarısızlığın mimarları da sendika  ile arasındaki iş barışını dinamitleyen ekip  ayni ekiptir.
Masada 4 yılın hesabı dostça konuşulacak, yapılamayan ücret zamları faizi ile ,tazminatları ile sendikanın uğradığı zararların telafisi sağlanırken kamu kuruluşu hesabına zarar olarak yansıyacaktır.
Burada kuruluşun  uğradığı büyük zararlar ortaya çıkacaktır. Ana para ve faiz yükleri ve zararların kuruluşun yeni lideri tarafından ,eski mucizeler yaratan ve ekibi ile yönetim kuruluna ve belgelere imza atan beylere zimmet olarak çıkarması gerekmektedir.
Hukuk böyle der.kanun böyle emreder.
Kuruluş ve sendika  arasında o günlerde yapılan tartışmaları hatırlayanlar ve o günlerden bu günlere gelinceye kadar masalardan kalkmayı bilmeyenlere ‘’ keser döner , sap döner , bir gün bu hesap size döner ‘’demiştik.
Ayni kuruluşun 1996-1997  da  bankalara haksız   ödemeleri yapan eski bir yöneticisi o günlerde  ‘’ ekranda ve TBMM ,KİT komisyonunda ellerim kırılsa da bu ödemelere imza atmasaydım ‘’ derken usulsuz ve yasal olmadığı Yüksek denetleme kurulunca tespit edilerek inceleme ve teftişi istemine ‘’benim suçum yok yetkililer istedi imzaladım ‘’ demiş ve af yasası ile kurtulmuştu. Zararlar kurumun hanesine yazılırken para alanlarla ödetenler yaşamlarına devam etmişlerdir.
2010 yılı na kadarki bankalardan ödenen işçi ve memur maaşlarının bankalara aktarılmasında  ödenmeyen promosyonların ve kuruluşa kalması gereken nemaların pas geçilmesine karşı ses çıkarmayan ,bayi şirketlerine kazandırılan %30 lara varan ıskontolu satışlardan elde edilen gelirlerin nereye gittiğini ,reklam giderlerinin nasıl yapıldığını bulamayacak  tetkikatçıların olduğu ve kendi siyasi iktidarının başarısızlığına ,eleştirilmesine yol açan 2-3 cü kademe yöneticilerini  koruyan zihniyet egemen olmamalıdır.
Bugünkü siyasi iktidarın hükümeti  kuruluşa  1 trilyon kadar bir kaynak yaratmıştır.Bu kaynağı 600-700 milyonu bu sendikal fiyaskoyu yaşatan yöneticiler tarafından kaybedilmiştir.Şimdi buna meşru sendikasına yapılan operasyon başarısızlığının bedeli eklenecektir.

Ben  kuruluş yöneticisinin  , banka promosyonlarının neden daha önce ödenmediğinin veya kurama kazandırılan kaynağın ne olduğunun hakkında gereğini yapmakta olduğu nu ve bir  açıklama yapacağı  inancını halen korumaya çalışmaktayım.
Yıllarca sene sonlarında son 5 günde yapılan ürün satışlarının ve %30 lara varan ıskontoların kuruluşa getirdiği zararların , her ile yeterli bayileri var iken kurulmasına göz yumulan ve işlerlik kazandırılan  bölge ve bayi şirketleri ve üst şirketlerin elde ettiği kaynakların kuruluş limit üstü giderlerinden kaynaklandığının ve nerelere nasıl aktığının hesabını soracağına   inanmıştık.fakat inceleme ve değerlendirme görevini elinde kare asları gibi iş bilenler var iken onlara vermeyip,hatta onlardan bir komisyon kurup inceletmeyip bu işi kolayca eskisi gibi gömebilecek birine verdiğini de hayretle izlemekteyiz..
 Son olarak yapılacak yeni toplu sözleşmenin 4 yıllık yüklerinin  kuruluşa yüklediği yüklerin ve zararların kurumsal faaliyetlerden değil kişisel  ve kişilerin siyasi emellerine dönük eylemlerinden kaynaklandığından şahısların zimmetlerine  varan uygulamalar yapacağına dair inancımı korumaktayım.
Eğer bunlar yapılmıyorsa bana göre bu yapılanlar ,kuruma zararlar vermiş,prestij kaybına yol açmış başarısız ekiplerin yarattığı sonuçlar Milletvekillerinin, bakanlığın,Hükümetin yarattığı sonuçlar değildir.  Hatta son 2-3 üretimin başlama  ayına hazırlıklı giremeyen ve sorunlar yaratan ,şikayetlere sebep olan ve bu yılda  Mayıs kampanyasında yaşanan  yanlışlar zinciri Miletvekilerimizin .Bakanlarımızın ,Hükümetin hatta  Sn.Başbakanın  bilgileri dahilinde yapılmamıştır. Bu sonuçlar prestijlerine karşı kuruluş yöneticilerinin oluşturduğu   basiretsizlikten kaynaklanan bir haksızlıktır.