HESLERE HAYIR –
SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇEVRE –SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA
KOŞULUNDA TEMİZ ENERJİYE EVET
Toprak suyun ve ormanın tartışmasız ortak paydasıdır.Su toprağa ve dolayısı ile üzerindekilere hayat veren temel unsurdur.
Bir akarsu havzasında orman-toprak-su ve insan-fauna ve biyolojik hayat ilişkileri ortak payı toprağın öncelikle korunmasını gerektiren husustur.
Enerji üretimi vazgeçilmez ihtiyaçtır.Bu sebeple benim enerjim bana yeter diyen ülke yoktur.
Petrol ve doğal gaz yatakları bakımından zengin İran , Rusya,ABD gibi ülkelere baktığımızda,
Enerjide dışa bağımlı olmamalarına rağmen akarsu ve yer altı kaynaklarındaki enerjiyi üretme konusunda hiçbir ülkeden geri kalmamaktadırlar.
Dünya enerji ihtiyacının 1/3 ü barajlardan elde edilmektedir.
Su dan enerji üretim modeli kanal veya tünellerle suyun ana arterden alınarak ,alındığı noktadan itibaren yatay taşınması sonucu elde edilen düşü kuvvetinin enerjiye dönüştürülmesi kısaca HES olarak adlandırılır.Ana arterden alının su miktarı yıllık en düşük akış debisinin % 70-75 idir.Geriye kalan can suyu olarak ana artere bırakılır.
Enerji üretim türbün ünün bulunduğu noktaya kadar kanala veya tünele alınan su sebebi ile vadi de toprak-su-klima- dengeleri değişir ve yozlaşma başlar.
Özellikle bir vadide dolmuş durağında bekleyen minibüsler gibi arka arkaya verilen ruhsatlar sonucu dizilecek HES üniteleri ve tüneller tüm vadide kaos yaratacaktır.
Kısaca 2000 lı yıllardan beri verilen ruhsatlarla yapılacak ana arterde dizilecek HES ler SÜRDÜRÜLEBİLİR VE ÇEVRE VE KALKLINMA ilkelerinin muhafazasına değer vermemekte ,zarar vermektedir.
Bunun sebebi yanlış,acele ve eksik karar verme mekanizmalarına dayalı çevre-insan-orman-Toprak-çevre ve çevrenin kalkınma ilkelerini öne almadan bilim dışı yaklaşımdır.
Eğer bir yerde akarsu var ise o suyun bir havzası vardır. Havza hidrolojik su havzası olarak ,yani akarsu ve kullarının bulunduğu tüm vadiyi kapsar,yağan yağmurların su akarına doğru yüzey akışına geçtiği nirengi noktalarından mansaba yani denize kadar uzanan coğrafyaya havza diyebiliriz.
BU havzada mutlaka insanlar,akarsular,tarım, orman alanları fauna ,yerleşim alanları bulunmaktadır ve nüfus arttıkça yaşam alanları daralacak ,ihtiyaçlar artacaktır.İşte bu sebeple bir akarsu havzası bölge coğrafyası içinde ve kendi içinde SU-TOPRAK- YAŞAM HAVZASIDIR .
Bu nedenle bu havzada ENTEGRE HAVZA PLANLAMASININ YAPILMASI ZORUNLUDUR.Bu gün doğu Karadeniz de bu planlamanın yapılması sebebi ile yanlış HES uygulamaları yapılmakta,devlet –hukuk ile bölge insanları tartışırken ,insanlarda kendi aralarında bilerek veya bilmeyerek sadece siyasal yaklaşımla tartışmaya katılmakta,olaylara sebep olmaktadır.
Devlet gücü ile hareket eden EPDK ve DSİ yetkilileri hükümet ve parlamento gücünü arkalarına alarak verdikleri ve 0.5 mgw güce kadar vermeye çalıştıkları üretim ruhsatları ile ısrarlı davranarak geri adım atmamaktadırlar.Ancak inşalarının hızla ilerlediği kaptanpaşa-ikizdere havzalarında durum ortadadır.
Devlet tek taraflı olarak suyun kullanım hakkını kullanırken ,diğer kullanım hakları sahibi akarsu kıyısı halkının ,çevre halkının kullanım hakkını yok sayarak anayasal görevini yapmamakta direnmektedir.Yapıma hayır diyenler ise ülkenin enerji ihtiyacı yoktur veya burada enerji üretimine izin vermeyiz yaklaşımı ile bir kavga ortamı yaratarak isteklerini Türk kamu oyuna duyurmaya çalışmaktadırlar.Oysa EPDK ve DSİ ye’’ benim kullanım hakkımı gasp edemezsin,yaptınız işin sonucunun çevresel,yöresel kalkınmaya katkısı yok,bu nedenle karşıyım,gelin doğrusunu yapalım’’ dememektedir.
Bu durumda bu yanlışı yapanlara adeta farkına varmadan destek olunmaktadır.Çünkü itirazlar yurt sathındaki enerji politikalarının tümüne yapılmaktadır.Bunu yaparken dünyadaki enerji politikaları ile enerji savaşlarına yapan,organize eden ve yaptıranlara ne kadar hizmet etmekteyiz.Sakin kafa ile bunu sorgulamalıyız.
Bu nedenle Fındıklı ve Arhavi havzalarındaki henüz başlanmadığı için yapılması planlanan HES lere bilimsel ve ekonomik nedenlerle ,hem de bir mgw gücü kaybetmeden ülke enerji havuzuna kazandırılması gerektiğine inanan fakat SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇEVRE VE KALKINMA VER NÜFUS ARTIŞINI,EKONOMİK KALKINMAYI ÖNE ALAN ,MÜŞTEREK KULLNIM HAKKINDA YER ALMASI ŞART OLAN ÇEVRE-YÖRE HALKININ KULLANIM HAKKI İLE MÜŞTEREK BİR ORGANİZASYONUN YAPILMASINI ZORUNLU GÖRMEKTEYİM.Ülkenin,bölgenin,çevrenin menfaatlerinin buluştuğu çarede buluşmamız gerektiğine inanmaktayım.
İşte bunun için önce:
- Fındıklı ve Arhavi bölgesindeki HES yatırımlarını hemen durdurmalıyız.tabii lisans verilen firmalar mağduriyetlerini öne sürebilirler.
- Fındıklı ve Arhavi su havzalarını iki ayrı havza olarak ENTEGRE HAVZA ISLAHI PLANLAMASINI öncelikle yapmamı gerekmektedir.Bu planlama sonucu hidrolojik su kaynaklarındaki toprak ve su dengesinin korunması ve bu dengelerin bozukluğunun havzanın ıslahı amacıyla kırsal kalkınmayı,çevresel kalkınmayı dikkate alan ve birden çok mesleki disiplini ilgilendiren entegre havza planlaması ile bu havzalara su ve malzeme taşıyan yan dere havzaları ,entegre mikro havzaları planlanarak projelerde yer verilerek uygulama çalışmaları yapılmalıdır.Bu noktada:
Ormanlar ve yaban hayatını,su kaynaklarını,meraları,diğer kırsal ekosistemleri,marjinal tarım alanlarını,klırsal ve şehir yerleşim alanlarını ,endüsrtri ,turizm,artan nüfusa göre yerleşim alanlarını ,yaşam koşularının olanaklarına yer verirken HES LERE DEĞİL FAKAT BARAJ VE SU DEPOLAMA OLANAKLARININ var olup olmadığına bakmalı ve mutlaka enerji olanaklarını mutlaka yer vermeliyiz.Çünkü bir yerde su varsa orada çevreyi bozmadan,ekonomik yaşama katkıda bulunacak bir olanak vardır.her şeye rağmen bu olanak yok ise enerji üretiminden vazgeçilebilir.Ancak söz konusu havzanın enerji ihtiyacının nerden ve nasıl karşılanacağının ve ekonomikliğinin ne olduğu sorularına cevap bulmamız gerekmektedir.
Havza planlamasında Barajların yeri ;
Şüphesiz bölgemizde yapılacak muhtemel bir barajla ,devasa su tutma kapasiteli , binlerce hektarlık sulama alanlarını kastetmemekteyiz. 3 milyon m3-10 milyon m3 arası küçük ölçekli su tutma ve hemen BARAJ-HES kombinasyonu olanaklarına bakmaya çalışacağız.
Bu nedenle baraja bir tanım vermemiz, gözümüzde büyütmeden Keban-Atatürk –Deriner barajları ile mukayese etmememiz gerekmektedir.
Hemen yakınımızdaki Borçka barajı 10 km2 alanda 419 hm3 su tutmaktadır. Dikkat edilirse biz yukarda küçük ölçekten yanı 3 Hm3 -10 Hm3 lık su tutma alanlarından olanak bulmaya çalışmalıyız.
Çünkü;
Baraj : Su temini,Sulama,taşkın kontrolü ,Hidrolik enerji üretimi,ulaşım,turizm-eğlence,kirlilik azalımı,endüstri gereksinimi, balıkçılık,bölgedeki ekolojik denge ve faunanın korunması ,tuzluluk kontrolü ,yer altı sularının beslenmesi ,içme sularının beslenmesi ,ne olanaklar yaratır iken suyun yöre ve çevre halkına anayasal olarak tanınan kullanım hakkı ile bütçelerine direkt gelir getirme olanağı sağlar.
Bir HES veya Baraj tipi HES yapımında ciddi ,sağlıklı ,gerçekçi ÇED analizi yapılmalıdır.Oysa piyasada bir çok ÇED raporu imalatçısı organizasyon görülebilir.Fakat biz neler olmalıdır. Fındıklı Çağlayan deresi ,Arılı deresi ve Arhavi Çifte köprüler vadisi üzerinde 3 küçük ölçekli barajla , EPDK ve DSİ tarafından planlanan HES lerin durumunu dikkate alarak soruları kısaca cevaplayalım ve devam edelim.
-Türler ve doğal yaşam ortamı yok edilmemelidir. HES ve HES ler dizisinde bu mümkün değildir.Baraj yapımında bu konuda menfi bir taraf olmadığı gibi destekleyici unsur bulunmaktadır.
-Deltaların erimesi bozulması.HES ler de bozulma deformasyon var.Barajda aksine muhafaza gelişme olanakları var.
-Yer altı sularının azalması.HES lerde yer altı sularının azalması,hatta kaybı söz konusudur.Barajda mevcudun azalması değil çoğalması mümkündür.
-Ekonomik verimsizlik. HES lerde 5-10 kişinin sürekli istihdamı dışında çevre ekonomisine bir destek söz konusu değildir.Baraj yapımında mevcut olanakların korunması ,geliştirilmesi ,üretim olanaklarının artışı sebebi ile ekonomik verimliliğin artışı söz konusudur.
-Sosyo-Ekonomik bozulma olanağı.HES lerden mevcut sosyal ve ekonomik dengenin gelişimine bir katkı söz konusu edilemez.Barajda ise su kullanım olanakları,yaşam olanakları ve artan nüfusa karşı ekonomik verimlilik alanlarının çeşitlilik ve verimlilik artışları sebebi olacağı mutlaktır.
- Fiziksel çevre etkilenmesi.HES yapımı sürecinde 3-5 km lık bir alanın kazı ve inşaat hafriyatlarından ,inşaat artılarından etkilenmesi yanında Baraj yapımında sadece baraj çekirdeğinin,gövdesinin lokal inşa etkisi söz konusudur ki doğa bu durumu kısa zamanda izole edecektir.Baraj bölgesinde yerleşim alanı olmamsı ,orman ve vadi ortamı olması fiziksel yapının bozulmasını minimize eder.
-Biyolojik çevrenin azalması ve tahribi.HES yapımı ve işletmesinin kaçınılmaz sonucu azalma ve tahriptir.Baraj yapımında ise biyolojik çevrenin korunması ve desteklenmesi söz konusudur.
-Tarihi yerleşim –yol ve tarihi eser.HES yapımında kullanılan alanın büyüklüğü yerleşim sorunu ,yol sorunu yaratır.baraj yapımında yapılış yeri itibariyle yerleşim alanı olmaması,halen mevcut yol olmaması sebebiyle bir tahribat söz konusu değildir.
-antik jeolojik yapılar.Hes ler den yapım alanlarında karşılaşılabilir.Ancak söz konusu baraj yerlerinde böyle bir emare yok.
-Eko Turizme etkileri bakımından hes ler eko turizmi engelleyicidir.barajlar ise baraja ulaşan yol ,baraj ve baraj gölü ve peyzajı bakımından eko turizmi geliştirici etkileri olacaktır.
-Havza endüstrisi ve sanayine üretim ve istihdam bakımından katılımı hesler de direkt yoktur.Barajda ise direkt katkı olanakları olan ekonomik boyutları bulunmaktadır.
Buraya kadar 3 baraj yeri ve hes lerin mukayesesini yapmış olduk.Peki bu durumda ne yapmalıyız.
Barajmı – Hes mı yokse hiç mi.
Türkiyenin bakır bu 3 cennet vadisinde 3 küçük ölçekli baraj yapımı sonucu havza su rejimi kontrolu sağlanırken,denize kadar yani mansaba kadar güvenli bir havza tarim ve yerleşim alanında havzaya akıtılacak su oranı yılın en düşük debisinin olduğu ağustos-elül-kasım,aralık-ocak-şubat-mart aylarında ki debi miktarını 2 kat ,hemde 12 ay artırarak vadide su oranını yükselteceği gibi su zenginliğini artıracaktır.Bu durumda enerji üretiide artmış ve 12 aya eşit yaymış olacaktır.
O halde havza planlamasında ekonomik gerçekler yeterli ise Baraj yapımı sürdürülebilir çevre koşulunun bir ayağı olan ÇED değerlendirmesi bakımından sınıfı geçebilir .Fakat bu yeterli değildir.
Çünkü;
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE GELİŞMENİN SAĞLANMASI VE VADİDEKİ HALKIN VE ÇEVRE HALKININ SUYUN KULLANIM HAKKININ TESLİM EDİLMESİ ŞARTINA BAKMALIYIZ.
Hes lerin yapımının çevre ve bölge halkının mevcut ekonomisine veya gelecekteki ekonomisine 5-10 kişilik istihdamın dışında katkısı olamadığı gibi mevcut projelerde suyun kullanımında çevre ve yöre halkının kullanım hakkı ve fauna ve ekolojik dengenin suyu kullanım hakkı yok sayılarak yanlış yapılmaktadır.
O halde bir baraj yapımında ÇED uygun olsa bile SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE GELİŞMENİN mevcut nüfusa ve nüfus artışına göre uygun değildir.Bu nedenle havza planlamasında HES modeli tercih edilmemelidir.
Baraj yapımı sonucu faydaların ne olacağını , havzada ekonomik büyümeye ve gelişmeye destek vereceğine göre belirli oranda nüfus artışına da cevap verebilme kabiliyeti olacağına göre sürdürülebilir kalınma ve gelişme mümkündür.Ancak bu mümkün olma halı yalnız üretim olanaklarından değil suyun kullanım hakkının yani yapılacak yatırıma vadideki ve yöredeki halkın katılımının sağlanması ile mümkün olacaktır.
Uluslar arası ve Anayasal mevzuata göre suyun kullanım hakkı devlet-Çevre halkı-Bölge halkı,fauna ve ekolojik yaşam koşullarının değişmez ve yok sayılamaz hakkı vardır.
Devlet kullanım hakkını tek taraflı kendisi için kullanmaktadır.Bunu yaparken halkın ,yurttaşın kullanım hakkını yatırımcı veya yatırıma katılma hakkı olarak görmemekte ,sadece vergi ler den ve üretilecek enerjinin kullanımından dolaylı yoldan faydalanma olarak kullanım hakkını algılamaktadır.
Oysa bizim ve hukukun kullanım hakkından kastı suya sahiplenmek.Suyun kullanımında devlet liberal anlayışta şahıslara yatırım önceliği veriyorsa o önceliği önce yöre ve çevre halkına vermelidir.
Proje maliyeti ,üretim kapasitesi,gelir,gider durumu ve kazanç durumu ortaya konur ve çevre halkının koyacağı sermaye için yurttaşlara baş vurulur.Yurttaşların ortaya koyacağı sermaye belirlenir ,diğer yatırımcılar gibi kredi kaynakları harekete geçirilir ,eğer buna rağmen yatırım için yeterli sermayelerinde açıklık olursa ya devlet katılır veya özel sektöre açılır ve yatırımcı gurup oluşturulmuş olur.
Çünkü bu projelerin hayata geçirilmesinde net %70 lere varan karlılık vardır.Yani 100 000 Tl yatıran üretim aşamasında 70 000 tl yıllık gelir elde edecektir.İşte net olarak sürdürülebilir kalkınma ve gelişme bu ekonomik olgu ile sağlanacağını görmekteyiz.
Türkiye gündeminde Doğu Karadeniz de sahile paralel 100-1200 m rakımda paralel bir turizm yolunu yapılması ve bu yola tüm vadilerden sahillere kadar ulaşım yollarının yapımı söz konusudur.O halde yazımızda bahsedilen altın yumurtlaya üç baraj projesi gündeme alınarak bu üç vadideki HES yatırımları iptal edilmelidir.
Bu aşamada hemen şu akla gelebilir.Hes projelerine tahsis alanların HARCAMALARI VE HAKLARI NE OLACAK.Yapılacak baraj projelerinde sermaye ortaklığında bulunarak ve ortaklığa katılım isteyen çevre ve yöre halkının ortaklığı ile yatırım realize edilmelidir.Burada çevre ve yöre halkının ortaklığı asgari %30 da tutulmalıdır.
ÜÇ altın kolye barajları ile bölge turizm potansiyeli ile su debisi yüksek vadi ve ekolojik sistemi ile , düzgün su rejimi ile , İçme suyu vasfında ve oksijeni yüksek baraj gölü ve akarsuyunda yetişecek tabii benekli binlere tonluk alabalık ihraç kapasitesi ile eko turizm olanakları,endüstri ve sanayiye katılımı ve uysun çevre halkına kullanım hakkının sağlayacağı gelir ile bölgede SÜRDRÜLEBİLİR KALKINMA VE GELİŞME ye ulaşacağı için üzerinde çalışılmalıdır.
Havza planlaması yapılmadan yapılan hesler den vazgeçilirken havza planlaması sonucu baraj yapılması uygun ise halkın katılımı ile halkın su kulanım hakkını kullanması ile planlaması doğru karar olacaktır.
Bu nedenle Arhavi Çifte Köprüler ,Fındıklı Çağlayan ve Arılı vadilerinin özel bölge ilanı ile havza planlamalarının yapılması ve üç altın gerdanlık ve kolyenin yolları ve barajları ile bölge,çevre ve ülke ekonomisine kazandırılması doğru karar olacaktır.
Yazımızı bir takım ideolojik veya siyasal yaklaşımla değerlendirenler olabilir.değerlendirmelerin teknik ve ekonomik açıdan yapılmasında yarar görmekteyim.Çünkü Doğu Karadeniz de ve söz konusu bölgede fert başına gelir 2000 doları geçmemektedir.Artan nüfusu besleyecek kısıtlı tarım alanları veya Çay tarımı ve sanayi değildir.Ulaşım ve yer altı ve üstü tabii kaynakların kullanıma alınması, fakat yöre halkının ekonomik gelirine direkt katkıda bulunması ile mümkündür.