ÇAY DÜNYASINDA SAPTANAN STRATEJİLER, STRATEJİSTLER VE ÜRETİCİLER

Tuncer ERGÜVEN

2006 Yılında Çaykur Hükümetin emri ile tüm sektör kuruluşlarından istenilen 2007-2013 stratejik raporu vererek 2011 sonu itibariyle uygulamaya devam etmektedir.
2011 yılı başında bu stratejik raporu hazırlayan Genel Müdür ayrılmış aynı sistem devam ederek 2011 sonuna ulaşılmıştır.
 
Genel seçim sonunda iktidar güven tazelerken Çaykur un Genel müdürü güven vermekte ,yeni siyasiler bakan ve Milletvekilleri tüm uzmanlardan ,ilgili bakanlıklardan Bölgedeki STK başkanlarından , kamu kuruluşu niteliğindeki oda başkanlarından , Çaykur uzmanlarından ve diğer ilgililerden Aldıkları önerilerle bu kez 2023 stratejisini belirlemeye çalışmaktadırlar.
Sn.Başbakanımız 2023 için Türkiyenin hedeflerini koyarken mutlaka yerine getirilmesi gereken ve mümkün olan hedeflerin ortaya konulmasını arzu etmektedirler.Sn.Bakanımız ve vekillerimizde şüphesiz mutlaka mümkün olan hedeflerin saptanmasını ve kendilerine getirilmesini arzu etmektedirler.
Henüz bir yılını tamamlamamış genel müdür de mevcut durumu tespit ederek,analizini yapmakta ve senteze ulaşarak rota çizmeye çalışmaktadır.Ancak son 3-4 aydır yapılan toplantılarda o kadar konular ,sorunlar,çözüm yolları ve gelecek ile ilgili pembe tablolar çizildiki üretici bu sonuçları kimden isteyecektir.Elbette siyasilerden ve Genel Müdürden isteyecektir.
Ancak benim gördüğüm kadar bu tabloların çizilmesine ön ayak olanların hiçbir sorumlulukları olmayacaktır ve arkalarını dönünce de sessizliği tercih edeceklerdir.
Şimdi eski Genel Müdürün Bakanlığına sunduğu 5 yıllık strateji planına bir bakalım.
Stratejik Planda üreticiden alınacak yaprağın normunu 12 Eylül 1980 deki konseye sunulan tarifteki ürünün alınmasının hedeflendiğini ve gerçekleşme itibari ile %93 den başlayarak %95 norma doğru mükemmeliyete giden bir hedef belirlemiş.Tabii çaykur bu hedefe varır ise özel sektörde peşinden gelecek.
Hemen belirtelim ki bunun gerçekleşmesi uygulanması mümkün değildir. 12 Eylül rejimi 25 gün uygulayamamıştır.Çünkü yanlıştı. O günkü yöneticiler görevde kalmak için bu yolu seçtiler ve çıkamayacakları gırdabın içinde kaldılar.Konsey hükümeti doğruyu 2 ci sene sonunda buldu üreticinin 300 bin ton yaprağı tarlada kaldı.Üretici ile beraber milli ekonomi zarar etti.Bunun sonucu 1982 de 25 bin ton ithal lisansı çıkardılar.
TÜRKİYEDE EN MÜKEMMEL %10-NORMAL %15 DEN AŞAĞI STANDART TOPLAMA HATASI TÖLERANSI OLMADAN BAHÇELERİMİZDEN ÜRETİCİLERİMİZ YAPRAK TOPLAYAMAZ.,OYSA 2010 SONU İTİBARIYLE GELİNEN STANDART HATA  sonucu 40 000 ton çöp-toz-lif üretim artığı olarak dozerlerle kamyonlara yüklenmektedir.4,55-5 kg dan bir kg kuru çay üretilmesi gerekirken 6.5 kg dan 1 kg kuru çay üretilmektedir ve bunun sonucu çay bardaklarımızın üstünde çay çöpleri ve kart yaprak parçaları yüzmektedir.Bunun karşılığı 260 000 ton standart dışı yaprak demektir.
Bu durumun ekonomik izahı asgari 400 milyonun buharlaşması demektir..
Üreticinin 30-60 kuruşa yaprak satmaya mecbur kalmasının  ,alım yerlerinde beklemesinin  standart dışı çayın, %20-21 olması gereken yaş yaprağın elde edilen kuru çaya oranı yani randımanın %16 olmasının sebebi bu olaydır.
5 yıllık stratejik planda bu konuda parmak oynatmayanlar halen oynatmamaya devam edecek olanlardır.
Hal böyle iken 2023 de 50 000 ton ihracat 500 milyon dolar gelir.Üreticiye saygı duruşu söylemler.
Yine Çaykurun devlete verdiği 5 yıllık stratejik plana bakmakta yarar var.
Plana göre dünyada 2.717 .398 hektar ,yani 27173980 dekar çaylık alan var ve 3 600 000 ton yaklaşık kuru çay üretiliyor.Yani bir dekardan 128 kg kuru çay üretebiliyorlar.
Tabii  fabrikalarındaki atık toz-lif-çöp oranı %3-4 civarında .
Bizde 766 000 dekar çaylıktan ortalama 1200 000 – 1300 000 ton yaprak tan dekara 350-400 kg kuru çay üretebiliyoruz.Yani bizim anlayışımıza ved değerlerimize göre dekara verimde dünya birincisiyiz..Oysa dünyanın anladığı kalite anlayışına göre en irandan iyi ,Arjantin ve Vietnam gibiyiz.
Dünya çay ihracatını elinde tutan Çin-Hindistan-Kenya-Seylan-Endonezya-Vietnamda ki ortalama FOB çay fiyatları ortalama 2.07 Dolar /kg ( Çaykyr raporuna Göre)
Şimdi bu düşük kaliteli çaylarımızdan daha fazla üreterek 12 sene sonra 50 000 ton ihracatımızdan 500 000 000 dolar gelir elde edecekmişiz.Yani 10 dolar /kg dan çay satacakmışız.
Devlete verilen resmi raporlarda böyle bir hedef yok.Böyle bir fiyat yok .Şu anda FOB satışlarda 10 000 ton paketli çay satışını ispat etmeleri olanak dışı .Çünkü o fiyatta satış yok.
 
Bir an için olduğunu farz edelim. Bugünkü çayımızı kalitesizde olsa içerde tüketiyoruz. 2023 de 50 000 ton daha üretmeliyiz.Yanı kaliteli yaprak ve kaliteli kuru çay üreteceğiz,hemde mevcut ihracatçı ülkelerden daha iyi çay üreteceğiz.O halde 5 kg yapraktan 1 kg kuru çay yanı %20-21 randımanla üretim yapacağız.O halde 250 000 dekar daha çaylık alana ihtiyacımız olaca.Peki tarım alanlarımızı Orman idaresi el koyarken bu stratejist ulemalar nerde idi.Ekolojik olarak çay tarımına uygun bölge Sürmene – Hopa Arasıdır ve bu bölgede 250 000 dekar daha çaylık alan yapacak yer yok beyler.
 
Son 5 yılın modası organik çay.Çaykur –Karali gibi firmalar organik çay adı altında piyasaya ürün sürdüler.basına göre 25-50 TL fıyata alıcı bulmaktadır.
Oylse ise Hemşin bölgesindeki çay üreticilerine neden organik çay ürettikleri için fark verilmiyor.
Çay çalıştayının bir aşamasında tarımcı geçinen bazı  eksik bilgi sahibi ulemalar ,Çaykur organik tarıma geçerse dekara verim düşmeyecek diye yetkilileri inandırdılar.
Hindistanın en önemli organik çay şirketinin süper kalitesi 3,9-4 dolara alıcı bulmaktadır ve Hindistanda ,Vetnamda,Endonezyada piyasa talebi halinde yeni tarıma açılacak alanlar çok büyük olup organik üretim hindistanda %4 civarındadır .
Dünya kuru çay talebinde ki artş %1-1,5 arasındadır.Bu gerçeklere baktığımızda biz ne yapabiliriz.Bu işin yazılı bir fizibilitesini görmemiz gerekir.Çünkü,
Önce şunu belirteyim ki organik çay üretiminde Hemşinde ki-Fındıklıdaki uygulamalarda yaşanan verim düşüklüğü kaçınılmaz sonuçtur.Organik tarıma geçenlere verecekleri organik gübrelerle ,N,P,K desteksiz  verim düşüklüğü olmayacağını garanti edecek Ziraat mühendislerinin var olabileceğine inanmıyorum.Diğer STK başkanları ve Odaların temsilcileri bilgileri olmadan fikirleri olduğu için onları ciddiye almıyorum.
Son günlerde NPK gübreleri ni toprak katili ilan edenlere Organik tarımda çiftçiye vereceğiniz gübrede N,P,K yok ise bitkinin bu besinlere ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaklarını izah etmeleri gerekir.
Şunu dersiniz ‘ Biz ki işimize geldiği zaman dekara verimi 800 kg ,1400 kg,2000 kg,2500 kg yazarız ve hem dekara verimde,hem artık çöp-lif üretiminde ,hem de en düşük randimanda birinciyiz ,fakat buna rağmen  dünyanın en iyi çaylarını üretiyoruz,o halde sadece çay atıklarını çürüterek onun adına organik gübre dersek yeni bir rekor kırabiliriz’ diyerek kendinizi,üreticiyi hatta yetkilileri kandırabilirsiniz.
Çay atıklarının her fabrikada çürütülerek organik materyal haline getirilmesi 1993 yılında Ankara Ziraat fakültesi ile yapılan uygulamadan sonra 1996 dan itibaren fabrikalarda ekonomik ,asgari maliyette yapılabilir hale getirilmişti.
Sonra nedense rafa kaldırıldı.Son iki yıldır yeniden keşfedildi.Borçkadan –Tireboluya kadar bu atıklar bir merkeze taşınacak ,orada çürütülecek ve tekrar çaylıklara taşınacak. Sanırım sanayi gübresi fiyatlarını geçecektir.
BU çürük materyal toprağa humus desteği sağlar ,su tutmayı sağlar,toprak yapısını düzeltir.Fakat bilmeden eksik bilgilerle uzmanına danışmadığınız NPK desteği vermezseniz asla dekara 800 kg verim (%15 standart toplama hatası ile)alamayacağınız gibi bugünkü veriminizin %60 ini ancak alırsınız.
Bu sonuç 5 sene sonra ortaya çıkacaktır. Peki 5 yıl sonra toplantılara gelip ,ekranlara çıkıp bakın verim düşmeyecek dedik ,işte düşmedi diyebileceğinize inanarak söz verirmisiniz.
 
Dünyada organik tarım yapanların tümünde ürün azalması olurken bizde olmayacak.Buna gerçekten inanmak isterdim.Organik gübre üreticilerin web sayfalarına bir göz gezdirin hepsi dengeleyici oranda N,P,K formlarını kullanmaktadırlar.
 Umarım her iki konuda da yanılıyorumdur.Ancak Tarımla uğraşanlara bir evsel organik reçete vermemizde yarar görmekteyim.
Bahçedeki,çaylıkta ki çırpma ve budama artıklarını kesici bir aletle küçük parçalara ayırın,temiz bir zemin üzerine tabaka halinde seriniz,bunun üzerine bir tabaka yanmış yanmış çiftlik inek veya koyun gübresi ve onun da üzerine elenmiş toprağı bir tabaka halinde seriniz.Elde ki materyale göre serme işine tabakalarla devam ediniz.Su ile bolca sulayın.
10 gün ara ile ters yüz karıştırın ,3 ay sonra organik gübreniz tamamdır ,kullanabilirsiniz.
Ancak bu gübrede çaydaki verimliliği sağlayacak Azot – Fosfor ve potasyum desteği gerekmektedir. Bunuda Üre veya amonyak,diamonyum fosfat ve potasyum vererek sağlarsınız.
1992 lere kadar dekara 100 hatta 200 kg 5.2.5.gübresi verilirdi.Bunu 70 kg indirmek için sarf edilen çabalara karşı kooperatif başkanlarının ,odalarını ve  yerel STK ve siyasetçilerin çay üretiminin yapılmasını istemiyorlar sesleri ve şikayetleri o zaman ne kadar yanlış idiyse , bugün tüm kötülükleri gübrede ve gübreleme de arayanlar aynı yanlışı yapmaktadırlar .Çaykurda neyin ne şekilde ne zaman ve nasıl gübre kullanılacağını ,organik tarımın ne olduğunu bilen uzmanlar vardır ,yetkilerin onları dinlemesinde fayda vardır.Tabii uzmanlar yerine bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlarla yola çıkmamak gerekmektedir.
Eğer Çaykur organik metotlarla üretilmiş yaprak alacaksa yaprağa 2 misli fiyat vermeyi de göze almalıdır.
Ancak tüm bahçeleri organiğe çevirecek ise o zaman Tüketicinin diğer çayları daha ucuza almasını ,ithalatı nasıl önleyeceğinin ekonomik ve ticari rejim analizini yapıp tartışmaya açması gerekir. Bunları yapmadan siyasal iktidarı angaje etmek doğru değildir.
Çünkü Yazımızın başındaki 2007-2013 stratejik hedefi sınıfta çakmıştır.