Terörizmin Siyasal, sosyal ve Ekonomik Etkileri
Bugün gelinen noktada, özellikle Türkiye'nin de içinde bulunduğu birçok ülkede, terörizmin gerek iç gerekse dış politikalarda diğer bütün dinamiklerin önüne geçmiş olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Artık sadece ulusal olmakta kalmayıp uluslararası boyut da kazanan eylemlerde yaşananlar, mal ve can kayıpları, içeride ve dışarıda teröre karşı alınan önlemler, bazı özgürlükleri kısıtlayan yasalar ve bunun neticesinde hayatın akışını zorlaştıran düzenlemeler tabii olarak insan psikolojisini, sosyal yaşamı, ekonomiyi, insanlar arası, toplumlar arası ve devletlerarası ilişkileri derinden etkilemektedir.
Mesela ABD dış politikası 11 Eylül saldırılarından sonra o derecede değişmiştir ki; bu değişen fotoğrafta, Başkan Bush'un “Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak” cümlesiyle ifade ettiği gibi o güne kadar çok önemsenen bir takım ülkeler dış ilişkiler ve harcamalar önceliğinden çıkarılmış, çok da dikkate alınmayan diğer bazı ülkeler ise ilişkilerde öne çıkarılarak özellikle de terör ve terörün finansmanının önlenmesi konularında anlaşmalar imzalanmış, ortak istihbarat faaliyetlerine dair yeni yapılanmalar kurulmuş, özel mali tedbirler alınmış ve ortak siyasi tavırlar geliştirilmiştir. İç politika ve sosyal yaşamdaki güvenlikçi anlayışa dair uygulamalar ise öylesine arttırılmıştır ki toplum canından bezer duruma gelmiştir.
Olayın boyutları ayrıntılarıyla bilinmediğinde abartı gibi gelen bu ifadeler aslında hiç de fazla değildir. Yaklaşık 7 yılda inşa edilen, içinde 430 dev şirketi barındıran, 50 000 insanın çalıştığı, günlük ziyaretçi sayısının 15 000'leri bulduğu dünya'daki tek süper gücün gücünü temsil eden ikiz kuleler 1.5 saat gibi bir zamanda yerle yeksan olmuştur çünkü.
Bu olaydaki bazı istatistik rakamlar terörün hayatı, insanları, düzeni, ekonomiyi, devleti ve bütünüyle dünyayı nasıl etkilediğini dolayısıyla onunla mücadelenin ne derece zor ve çeşitlilik gerektirdiğini, özellikle de konumuz itibarıyla terörün finansmanın önlenmesi için harcanacak paraların, gösterilecek çabaların ne kadar yerinde olacağını açıkça ortaya koymaktadır.
İnsan sağlığına doğrudan etkileri:
- Saldırılarda hayatını kaybeden toplam ABD'li sayısı: 2,819
- Tahmini psikolojik sorun yaşayan New York'lu sayısı: 500 000
- Manhattan'da saldırılar sonrası alkol tüketimin artış oranı: %25
- Manhattan'da saldırılar sonrası sigara tüketiminin artış oranı: %10
Ekonomi ile ilgili rakamlar:
- Saldırı sonrasındaki 2 ayda New York'a yapılan Federal Yardım Miktarı: 9,5 milyar dolar.
- Hükümetin mağdurlara ödediği miktar 8,7 milyar dolar.
- Dünya sigorta pazarının Dünya Ticaret Merkezinden dolayı kaybı 40 milyar dolar.
- 2001'in son 5 ayında ABD seyahat endüstrisinde işini kaybedenlerin sayısı: 237.000
- 11 Eylül dolayısıyla 2002 yılı sonuna kadar ABD'de işini kaybedenlerin sayısı: 1.8 milyon.
- Kongre'nin ABD havacılık sektörüne 11 Eylülden sonrası yaptığı yardım miktarı: 15 miyar dolar. [2]
- New York şehrinde saldırılardan dolayı işini kaybedenlerin sayısı: 146.100
- Saldırıların ilk haftasında Amerikan borsalarının uğradığı zarar: 1,4 Trilyon dolar.
- Saldırılardan sonra New York şehrinin bir aylık ekonomik kaybı: 105 Milyar dolar
- Saldırılardan zarar gören Manhattan alt yollarının tadilatı için harcanan miktar: 7,5 milyar dolar
- Uzun vadede oluşan güvensiz ortam ve belirsizlikle ABD ekonomisinin toplam kaybı 2 Trilyon Dolar.
Sosyal Yaşamla ilgili:
- Aşağı Manhattan'da saldırı sonrası ortaya çıkan Asbest maddesinin temizlenmesine ihtiyaç duyulan ev sayısı: 30.000
- Aynı yıl, saldırıdan dolayı tatil programını değiştiren Amerikalı sayısı: 1,4 milyon
- Sadece 2001 yılında 5 milyon turist ABD'ye gitmekten vazgeçmiştir.
-ABD'nin 11,7 trilyon dolar olan ekonomisinin yüzde 2'si kargo güvenliğine harcanmakta .
Evet, sırf bu olay ABD'nin dünyadaki yegane süper güç olma özelliğine ağır bir darbe indirirken, dolaylı olarak da Rusya'yı soğuk savaş döneminde kaybettiği süper güç olma konumuna doğru yöneltmeye yetmiştir. ABD terörizmden böyle onulmaz bir yara alırken Rusya tam aksine bundan istifade etmiş, aynı zamanda, kendi içindeki (terör olarak algıladıkları) Çeçenistan sorununu da bir şekilde dünya gündeminden çıkarma başarısını(bizler için elbette burada bir ünlem işareti vardır) da buna ekleyerek bu yönelme ve yükselişe ivme kazanmıştır. Rusya için, bu gelişmelerin siyasal, sosyal, psikolojik ve ekonomik kıymetinin miktarı ise ölçülemeyecek kadar büyüktür.
Bu çerçevede ülkemizin durumunu değerlendirdiğimizde gördüğümüz fotoğraf da oldukça çarpıcıdır. Bugün, Irak'la ya da Suriye ile olan siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkilerimizde, PKK terörünün en önemli dinamik haline geldiğini söylemek zor değildir. Eğer Türkiye bir petrol anlaşmasında, toprak bütünlüğünü önemsediğimizi her defasında vurguladığımız Irak'ın Başbakanı Maliki'yi değil de Kuzey Irak'taki Kürt Yönetiminin lideri Barzani'yi muhatap olarak alıyorsa bunun başka bir izahı yoktur kanımca.
Peki, Türkiye bunu neden yapıyor?.. Cevap çok açıktır: Barzani Türkiye'deki PKK'ya (ve uzantılarına) destek vermesin, Kuzey Irak'takilere de yataklık yapmasın diye. Türkiye ayrıca Barzani'nin elinden tutarak başkalarına değil Türkiye'ye yakın olmasını da sağlamış oluyor böylece. Ama ya bu politikalarla kaybedilenler?.. Mesela Irak'la olan ticaretimiz ya da Maliki'nin Putin'le yapmış olduğu 4,5 Milyar Dolarlık silah anlaşması? Veya (en azından şimdilik) büyük yara alan komşularımızla sıfır sorun politikası?.
Kısmet olursa haftaya devam edeceğiz.