Şehrimiz Rize’de her gün bir çok insanla ayaküstü ve iş yerlerinde karşılaşıyoruz. Bazı vatandaşımızın iş yerine gidip baş başa ziyarette bulunuyoruz. Mesleğim gereği ziyaretlerde insanları dinleyip, fikir alış verişinde bulunuyoruz. Benim için oldukça da verimli ve faydalı oluyor. Bir çok güzel, olumlu ya da olumsuz şeyleri onlardan duyuyorum ve bilgileniyorum.
Rize esnafı ve halkı cömerttir. İkramı sever. Hoş sohbeti de sever. Bazılarında babadan gelen çok güzel bir geleneği sürdürmektedir. Bir çok esnaf, iş yerinde haftanın belli günlerinde yöresel yemekler yapıp; bürokrasi ve esnaf arkadaşlarını davet ederek birlik, beraberlik ve kaynaşmayı sağlar.
Ancak; yaptığım araştırma ve gözlemlememde, belki bir çoğu müstesna ama, ciddi şekilde çoğunlukta olan belli bir kesim vardır ki; bunların gözünü mal, mülk, para hırsı bürümüş. Neredeyse 24 saat parayla yatıp, parayla kalkan, tapuları üst üste koyup yeni bir tapu koymanın peşinde olan niceleri var.
Hele bir kaçının tabir caizse dini imanı para ve mal olmuş!.. Hayır, hasenat nedir bilmezler!...
Anasını, babasını, kardeşini, eşini dostunu kaybetmiş, Rizelilerin kendilerine ne dediğini umursamayan bu tiplere diyecek bir şey bulamıyor, yollarının açık olmasını dilemekten başka…
İnsan ne kadar zengin, ne kadar güçlü olursa oldun er ya da geç bu yalan dünyadan göçüp gidecektir. Para, mal, mülk, şöhret onu ölümü tatmaktan kurtaramayacaktır.
Bunun için hiç kimse bu yalan dünyaya bel bağlamamalı. Dünyanın nimetlerine kendini kaptırmamalı.
İnsan gibi yaşamalı, eşine, dostuna, çevresine, ülkesine ve milletine yararlı olup, geride hoş bir seda bırakmalı diye düşünüyorum.
Hepimiz biliyoruz, insanoğlunun vazgeçemediği ve çok değer verdiği mal, mülk, şöhret, makam, sağlık, güzellik, sevgi, dostluk vardır. Bütün bunlar rabbimizin bize lütfettiği nimetlerden yalnızca bir kaçı.
Günler, geceler birbirini kovalarken hiç farkında olmadan bir de bakıyorsunuz saçlar bembeyaz oluvermiş, bedenimizden çatlak sesler gelmeye başlamış. Artık dizlerde eski derman kalmamış. Vücudumuz kuvvetten düşmeye başlamış. Sağlığımız gün be gün bozulmaya başladığını görüyor, adeta haplarla ayakta kaldığımızı idrak ediyoruz.
Sonuç olarak: Şu yalan dünyada yaşarken, mutlu yaşamak ve yaşatmak varken kırıp dökmeye; mal, mülk, servet, şöhret, şan ve para için bu kadar hırs yapıp yapayalnız kalmaya değer mi?
Hepimizin amacı şu gök kubbe de hoş bir seda bırakmaksa, gerisi fasa fisodur bence…
Hem bu dünya hayatında, hem de ebedi hayatında huzur ve saadeti yakalayabilmenin yarışı içinde olmak dileğiyle…
Allah’a emanet ediyorum…