Ülke insanının en büyük isteği huzurdur.
Her gün TV kanallarının yayınladığı haberleri, açık oturumları aşağı yukarı hepimiz izliyoruz.
Bunları izlerken Allah aşkına hangimiz ooh bee diyerek, bu milleti mutlu edecek, yorumlar, açıklamalar, müjdeli haberler veren var mı?
Ne mümkün !..
Zaten bu Melet Virüs nedeniyle kimsede huzur kalmamış...
Yani anlayacağınız; panik bir hava içinde hayatımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Ne zaman ne olacağımız belli değil.
Yetmiyormuş gibi şu son aylarda; Türk siyaseti öyle bir duruma geldi ki; kavga, entrika, güvensizlik, yerli yersiz eleştiriler, birbirlerine güvensizlik, tahammülsüzlük, aldı başını gidiyor.
Nereye kadar ?
Mesela; her bir lider, ya da politikacı; “Her türlü eleştiriye açığım” diyebilmeli. Ebetteki doğruyu bulmak için eleştiri olmalı fakat gereksiz, kırıcı olmamalıdır. Aksi halde söylenen söz amacını açmış olur.
Eğer siz; “Senin doğruların bana göre hatalıdır, benim doğrularım ise sana göre yanlıştır” anlayışını öne sürerseniz, bunun adı haksızlıktır. Empati yapmak gerekirse matematik kuralı gereğince “iki noktadan ancak bir doğru geçer ”
Eleştirilerde gaye siyasi rant olursa, bu ancak toplumu gerer, güvensizliği arttırır. Bunun tam tersi ise, hoşgörülü, anlayışlı ve erdemli olmaktır. Bu özellikler insanı yüceltir ve güvenilir hale getirir.
Eğer siyasi partiler, yöneticiler, sivil toplum örgütleri, sosyal medya aktörleri bu gerçekleri görmezlikten gelirlerse sistemin şirazesi bozulur.
Eleştirilerde hamaset ve günü kurtarmak değil, milletin çıkarlarını ön planda tutmak gerekir. Ülkede güzel şeyler oluyorsa elbette bunu takdir etmek gerekir. Bir şeyler yolunda gitmiyorsa, bunu olumlu bir şekilde dile getiren muhalefetin görüşleri hoşgörüyle karşılanmalı. Bu nedenle İnsanları gerçek dışı söylem ve eylemlerle germenin, hiç kimseye yararı olmaz, olamaz.
Allah’ın her günü sosyal medyada siyasilerin birbirleriyle didişmesi, suçlayıp, hakarete varan sözleri, insanları fazlasıyla üzmektedir. Çünkü güneş balçıkla sıvanmaz. Doğru olan haklı olandır. Gelin hep birlikte bu gerçeği savunalım.
Doğru ve haklı söz her zaman belki tatlı olmayabilir. Doğruluk bize sıkıntı verse bile bundan asla vazgeçmeyelim.
İmam Şafii; “Doğru; her zaman yüce, yalan: her zaman cücedir.” ifadesini kullanıyor.
Çünkü doğrular, doğru yerde aranmazsa bulunmaz. Doğruyu göstermek için, eğriyi iyi bilmek gerekir.
Mevlana Hazretleri; “Her şeye doğru demek aptallıktır, her şeye yanlış diyen ise zorbadır.” diyor.
Beyler! Anadolu zor bir coğrafya üzerindedir. Çevresi, mayın tarlası ve pimi çekilmeyi bekleyen bomba gibidir. Bu cennet vatanı yedi düvelin işgal etme çabalarının altında ise Haçlı intikam duyguları yatmaktadır. Burada yönetim zayıflığı fırsatını kollayan dış mihraklı fırsatçı leş kargalarının olduğunu asla unutmayalım.
Bu nedenle birlik ve beraberliğimize zarar verecek her türlü söz ve davranışlardan vazgeçmek gerekir. Hele bir de dünyayı kasıp kavuran Korona virüsle mücadele eden insanlar ekonomik sıkıntılar çekerken ağacın özüne kurt düşürmeye hakkımız yoktur.
Gerçekte, özü doğru olanın, sözü de doğrudur. Bu millet huzur istiyor. Birlik ve beraberlik içinde yaşamayı her şeyden daha çok arzu ediyor ve hak ediyor.
Allah yardımcımız olsun.....