Kur’an, birbirini tamamlayan çiftlerden söz ederken “zevc” terimini kullanır.
Tabiatıyla bu terim, çekirdek aileyi oluşturan eşlerden söz edilirken de kullanılır.
Kadın ve erkekten oluşan eşleri, bir çift ayakkabı örneğinde tahlil edecek olursak; “Kadın mı üstün, erkek mi üstün?” gibi bir soru, hâlâ size anlamlı geliyor mu?
İsterseniz deneyin. Sol ayakkabıyı sağ ayağa, ya da sağ ayakkabıyı sola giyin. Bu durumda hem ayağa hem de ayakkabıya zulmetmiş olursunuz. Bunların birbirlerine üstünlük iddiası, sadece anlamsız değil, aynı zamanda komik kaçar.
Evet, yan yana koyduğumuzda “eşittirler.” Eşitten de öte “eştirler.”
Fakat bu eşler birbirine eşit olsa da birbirinin “tıpkısı” ve “aynısı” değillerdir.
Eşler arasındaki eşitlik, “farklılık” zemini üzerinde boy veren bir eşitliktir. Farklıdırlar; birbirinin yerini tutmayan, fakat birbirini tamamlayan eşitlerdir.
Tıpkı ayakkabı örneğimizde olduğu gibi, erkek ve kadın da birbirinin yerini tutmayan, birbirini tamamlayan “eş” ve “eşit”lerdir. Kadını erkekleştirmeye çalışırsanız, tıpkı sağ ayakkabıyı sol ayağa giymek gibi hem kadına hem de erkeğe zulüm etmiş olursunuz. Erkeği kadınlaştırırsanız da öyle.
Kur'an, "kadınlar" anlamına gelen Nisa Suresi'nin ilk ayetinde, kadın konusuna nereden bakmamız gerektiğinin koordinatlarını verir.
Buna göre "kadının problemi", "insanın probleminden" ayrı değerlendirilemez. Onun için, Kur'an, söz konusu ayette kadınlığın ve erkekliğin köken birliğini dile getirerek "insanlık" ortak paydasına dikkat
çeker. Bununla, kadını insandan, dolayısıyla erkekten bağımsız düşünmememizi ihsas eder. Buna göre, "kadın probleminden" sözedilen her yerde, aynı zamanda "erkek probleminden" de söz edilmiş olmaktadır.
Kur'an'daki "erkek olsun, kadın olsun; siz hepiniz birbirinizdensiniz" literal anlamının, aslında "erkek olsun, kadın olsun; siz, hepiniz birbirinize eşitsiniz" demeye geldiği, tereddüde mahal bırakmayacak kadar açık. Buradaki "eşitlik", elbette "fonksiyon" eşitliği değil "insanlık" ve
"erdem" eşitliğidir. Yani, bu eşitliği "aynılık" anlamına almak, başta kadının kendisine zulümdür.
Fonksiyonları gereği erkeklerin kadınları kollamasını öngören Nisa 34. Ayetinde, buna gerekçe olarak "kimini kiminden üstün kılması" gösterilmektedir ki, bu "kadının erkekte bulunmayan kimi özelliklere sahip olması ve erkeğin de kadında bulunmayan kimi özelliklere sahip olması" anlamını taşır.
"Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır." Rûm/21
Peygamberimizin kadınlarla ilgili hadisleri!
“Kadınların haklarını yerine getirme husûsunda Allâh’tan korkunuz!
Zîrâ siz onları Allâh’ın bir emâneti olarak aldınız.”
“Sizin en hayırlınız, eşine ve çocuklarına en hayırlı olanınızdır.
Ve ben de ehline karşı en hayırlı olanınızım.”
“Mü’minlerin îmân bakımından en olgunu ve en hayırlısı, hanımına karşı en hayırlı olanıdır.”
“Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fenâ söz söylemeyin!”
“Kadınlarınızla iyi geçinin; eğer onlardan hoşlanmadı iseniz bile!..Olabilir ki bir şey, sizin hoşunuza gitmez de, Allâh onda bir çok hayır takdîr etmiş bulunur."
“Kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz!”
“Mü’min bir erkek, mü’min bir kadına kızıp darılmasın! Eğer onun bir huyundan hoşlanmazsa, öbüründen memnûn olabilir.”
“Allah sizden; kadınlara karşı iyi ve hayırlı olmanızı ister; çünkü onlar, sizin analarınız, kızlarınız veya teyzelerinizdir.