Canım yavrum.
Sen benim her şeyimsin.
Türkiye’nin en güzel okullarında seni okutamadım. Çoğu zaman öğretmensiz okullarda okumak zorunda kaldın. Çok beğenilen kolejlerine kaydını yaptıramadım. Ama tüm varlığımı senin için kullanmaktan da kaçınmadım. Bunu sana söylememin amacı emeklerimi senin yüzüne vurmak değil, canım benim. Sana aşırı ümit bağlamamdandır.
Her gece uykularım kaçıyor inanki. En medeni olduğunu iddia eden bir devlette vatandaşlarının yakılmasına ağlıyorum. Elimden sadece ağlamak gelmesinin acizliğine ağlıyorum. Yani ağlamaktan başka bir şey yapamamaya ağlıyorum.
1948 yılında kurulmuş olan bir devletçikten termal kamera satın aldığımıza,
Aynı devletten bitki tohumu satın aldığımıza,
O devletten uçaklarımızı modernize etmelerini talep etmemize,
Bebeğimizin kıçındaki bezlerin markalarına,
Medyamızın bizim tarafımızı tutmamasına,
Kurtuluş savaşında karşılıksız can veren dedeme,
Dedemin benim vefasız çıkacağımı tahmin etmediğine,
Yapay çiçeklerimiz ve oyuncaklarımızın Çin’den gelişine,
“Köylü milletin efendisidir” felsefesiyle büyümüştük, ama birilerinin bizi hödük kabul edeceğini tahmin edemeyişimize,
Araba yapamadığımıza,
Uçak satın aldığımıza,
Kravatı İtalya’dan aldığımıza,
İyi malların gâvur malı olduğuna inanmamıza,
Aldatmanın moda haline geldiğine,
Egoizmi alışkanlık haline getirdiğimize,
Empati yapamayışımıza,
Aç komşunun yanındaki evimizde rahat uyuduğumuza,
Demokrasiyi kabullenmeyenlerin demokrasi üstadı oluşuna,
Yetkisizlerin etkili olduğuna,
Vatanperverleri seçemediğimize,
Aldatıldığımıza,
Satıldığımız haberlerine,
İşgal edildiğimiz dedikodularına,
Birbirimiz sevmediğimize,
Bizim gibi düşünmeyenleri geri kafalı kabul ettiğimize,
“Her şeyde halka sorulmaz ki?” diyerek itildiğimize,
Ve daha nelere ağlıyorum nelere…
Canın yavrum, bunları sana yazarken moralini bozmak için yazmadım. Hazırlıksız yakalanmayasın diye uyarmak istedim. Aman akıllı olasın yiğidim;
Sakın satışa gelmeyesin.
Derslerini ihmal etmeyesin.
Kitap okumayı unutmayasın.
Hani filozof diyor ya; “Hayatımda iki gece kitap okuyamadım. Biri evlendiğim gece. Diğeri de babamın öldüğü gecedir.” Senin okumadığın gece olamasın. Ben seni bensiz bırakabilirim her an. Bunları sana başkaları demeyebilir. Hazırlıksız yakalanma. Merhamet dilenen olma, merhamet eden ol. İş isteyen olma, işveren ol. Bunun için çok çalış. Eğlenmeyi unutma. Ama çocuklarının eğlenmeye vatanlarının kalmayabileceğini de unutma. Dünya senin zenginliğine hayran. Yeraltı zenginliklerinin trilyon dolarlarla ölçüldüğünü ve senin bu zenginliğini pusuda izleyenlerin olduğunu unutma. Modern işgal senaryolarının uygulanmakta olduğunu da unutma.
Her şeye rağmen güçlü olduğunu aklından çıkarma.
Hedefe ulaşmanın formülünün görevini yapmandan geçtiğini aklında tut.
Yavrum benim, sakın yüreklerimi yakma.
Çocuklarına ihanet etme.
Derslerine iyi çalış. Aklından çıkarma ki dünyanın saadeti senin bağımsız ve güçlü olmandan geçmektedir.
Hainlerin katlettiği bebekleri seyretmek seni motive etsin, duygularını tetiklesin ve hesabını sormaya hazırlan.
Kardeşinle kavga ederken dikkatli ol. Unutma ki kardeşinin seni vurmak için kullandığı silahla, senin savunmada kullandığın silah ayna fabrikada imal edilmektedir.
Kıbrıs savaşında Avrupa’dan aldığımız silahları Rumlara karşı kullandırmayanlara hesabını sen soracaksın.
Bunun için çalışmak bir ödev değil görevdir.
Kalbim daraldı. Beni azap içinde bırakma. Söylediklerimi unutma. Dünya senin adaletine hasret. Çalışmana, büyümene ve mazlumu korumana almana özlem duymakta.
Ne olur mazlumu sahipsiz bırakma.
Hadi.
Hadi.
Çocuklarını vatansız bırakma. Hatırla ki; babanın dedesi şehit olarak bu vatanı sana bıraktı. Sen de çocuklarına iyi bir vatan bırakman için sadece çalışmanı istiyorum. Ölmeni değil. Bu kadarcığı da yapmazsan arkamdan hızlı gelirsin.
Dualarım seninle. Yolun ve bahtın açık olsun..
Sana büyük ümitler bağlayan Baban…..