HOROZ DÖVÜŞÜ SEANSLARI

Muhammet MARAP

Dün kahvede ilk defa gördüğüm birkaç ihtiyar çay içip sohbet ediyorlardı yan masada. Gülüşmeler, neşeli beden halleriyle eğleniyorlardı. İhtiyarlardan biri: “-Size bir masal anlatayım mı?” deyince herkes pür dikkat masalı dinlemeye başladı. Yan taraftan ben de dinliyor, çayımı yudumluyordum. Heyecanlı bir masaldı. Hoşuma gitti sizinle de paylaşayım istedim. Masal şöyle:
“Bir varmış, bir yokmuş.
Çok eski zamanlarda bir kral varmış.
Bu kralın halkı horoz büyütüp satarak  geçinirmiş.
Kral da horoz büyütenlerden, 100 taneden fazla horozu olanlardan yüklü vergiler alarak sefasını sürermiş.
Zamanla bazı ailelerin horoz sayısı artınca çok vergi vermek istememişler. Kral ise vergiden hiç taviz vermezmiş.
Kral yandaşlarını toplayıp bu sorunu nasıl çözeceklerini tartışmaya başlamışlar.
Uzun tartışmalar sonucu formül bulunmuş ve halka ilan edilmiş:
‘-Ey ahali, herkes hazırlıklarını yapsın. 100 taneden fazla horozu olan ailelerin horozları  diğer horozcu ailelerin horozlarıyla  ‘horoz dövüşü’ yapacak.  Dövüştürmemek yasak. Dövüşü kaybeden ailelerin horozları da kralın olacak. Bu kurala uymayanın boynu vurulacak!’
Korkudan herkes bu kurala uymuş.
Uzun yıllar bu metotla horozlar kralın olurmuş. Vergi almaktan da daha kazançlı olduğu için kral bu kuralı hiç bozmamış.
Bu sefer horozcu aileler horozlarını kurtarmanın yollarını aramaya başlamış.
‘Sessizler’ ailesi formülü bulmuş: “Kalabalık ailemizin her ferdi krallığın her vilayetine dağılacak. Herkes horoz büyütecek. Ancak kimsenin 99 taneden fazla horozu olmayacak. Böylece vergiden kurtulacağız.’ diye karar alıp uygulamışlar.
Herkes ‘sessizler’ ailesinin formülünü fark edermiş ama kimse tüm horozların aynı aileye ait olduğunu ispat edemediği için dövüşlere katılmazlarmış. ‘sessizler’in de sayısı durmadan artarmış.
“Küçükler” ailesinin de çok horozu varmış. Fakat her horoz dövüşünü kazandıkları için krala hiç vergi vermezlermiş. Yıllar sonra ‘küçükler’ o kadar büyümüşler ki, artık kralı rahatsız etmeye de başlamış. Zamanla ‘küçükler’ horoz dövüşlerini de protesto etme başlamışlar. İstedikleri zaman dövüşüp kazanır,  istemedikleri zaman dövüşmez, vergi de vermezlermiş. ‘Küçükler’ ailesini ‘kâr ortağı’ formülüyle krallık ikna etmiş. Artık ‘küçükler’ her dövüşe  çıkıyor, yendiği horozların yarısını krallığa veriyor diğer yarısını da sahipleniyormuş.
Krallık uzun çalışmalar sonrası ‘sessizlerin’ horozlarının aynı aileye ait olduğunu da ispat etmiş. Her iki meşhur horozcunun onbinlerce horozuna göz dikmiş olan kral, ‘sessizler’ ile ‘küçükler’i kâr ortağı formülüyle dövüşmeye ikna etmiş. Öylesine horoz dövüşü seansları olmaya başlamış ki, başka krallıklardan bile seyirciler gelmeye başlamış…”
İhtiyarın telefonu çaldı.
Heyecanla görüşmesinin bitmesini ve masalın devamını anlatmasını bekliyordum ki; “-Arkadaşlar, hanım çağırıyor gitmem gerek.” deyip kalkıp gitmesin mi!
İçim yandı, bir daha nerde bulup ihtiyarı da masalın devamını dinleyeceğim diye hayıflana hayıflana adamın gidişini izledim. Keşke tanıdık birisi olsaydı…