GÜNDEMİ MUTSUZ BELİRLER

Muhammet MARAP


İnsan doğası gereği, başkalarını mutlu ederek mutlu olmaya çalışan canlıdır. İnsan, başkaları için yırtınırcasına servet edinmeye çalışan ameledir. Lakin, İnsanoğlu ekseriyet itibarıyla bunun farkına varamaz. Hep kendi mutluluğu için çalıştığını, hep kendisi için servet edindiğini zanneder.
                Bu uğurda gösterdiği mücadele insanı bazen kuralların dışına çıkarır da farkına bile varamaz. Öyle kuralsızlıktır ki, hakkı olmayanı sahiplenmeye çalışmak artık gerekliliktir diye düşünmeye başlar. Elde ettiği gücü egolarında kullanır. Sahiplenme duygusu öyle çılgınca gelişir insanın ki; başkalarının kazancını kendi kazancına dönüştürmeyi maharet olarak algılamaya bile başlayabilir. Bu sahiplenmenin egoizm değil de yaşamanın bir gereği diye düşünerek kendini aldattığının bile farkına varamaz.
                Şapkayı armut ağacına asalım ve mütalaa edelim!
                Kazandığının tamamını yiyebilecek insan var mıdır? Kabullenelim artık, herkes bir kişilik yiyebilir. İstatistiklere bakarsak; fakirin beslenmesi lüks değildir belki ama, zenginden daha serbesttir. Her zengin, fakirin iştahını bunun için kıskanır. Zenginin beslenmede gösterdiği itina fakiri hiç ilgilendirmiş midir?
Öyleyse tamamına sahip olamayacağımız şeyler için heba olmaya değer mi? Ömrün kısalığını kabullenelim artık. Numara yaparak kendimizi kandırmayalım. Geçmiş ömrümüzü nasıl hissetmediysek,  geçecek olanı da hissetmeyeceğiz, rol yapmayalım. Ne zaman biteceği garantisi olmayan otobüs durağı kıymetindeki dünyayı aşırı ciddiye alarak kendimizi heba etmeyelim. Mola verdiğimiz durağın güzelliği ne kadar süre bizi ilgilendiriyorsa, dünyadaki molamız da o kadar bizi ilgilendirecek, unutmayalım. Bu bir!
Dünyaya bakış açımızı bu biçimde şekillendirdikten sonra gelelim mutluluk mevzuuna.
Şapka amutta dursun.
Mutlu etmeden mutlu alabilen var mı?
Hayatın gündemini her zaman mutsuzlar belirler. Onun için insan, başkalarını mutlu ederek mutlu olabilen insandır. Aslında hiç kimse kendi mutluluğu için çalışmaz. Hep başkalarını mutlu etmek için yırtınır. Bilir ki, mutlu edebildiğim miktarda mutlu olabileceğim. Aslında birçok insan bunu bilerek de yapmaz. İnsanlığın doğası bunu gerektirdiği için fark etmeden yapar.
Bir ailede en mutsuz birey, o ailenin birinci gündem maddesi değil mi?
Bir okuldaki en mutsuz öğrenci, okulun birinci gündem maddesi değil mi?
Bir şehirdeki en mutsuz kişiler o şehrin gündeminden hiç düşerler mi?
Bir devletin en üst organlarının gündemindeki mevzular, mutsuz insanların eylemleri üzerine kurulu değil midir? Tarih şahittir ki; devletlerin iktidarlarında kimler olacağına hep mutsuzlar karar vermiştir. Bu kararın doğruluğunu eğriliğini tartışabilirsiniz ama iktidarı belirleyenlerin mutsuzlar ordusu olduğuna itiraz edebilir misiniz? Mutlu kalmak istiyorsanız, mutsuzları artırmayacaksınız. Zira mutsuzlar genellikle yanlış karar verirler. Mutlu olmaya çalıştığını zannedenler de bu kararlara katlanmak zorunda kalırlar. Artık eleştirmenin de doğruları haykırmanın da hiçbir sosyal anlamı yoktur. Tren kaçmıştır. Bu da iki!
Şapkaya tutma!
Hülasa-yı kelam: Dünya’yı kullanabildiğin kadar seveceksin. Sonsuz hayatın içindeki 60 seneyi beyninde şişirmeyeceksin. Mutlu olmak ve mutlu kalmak istiyorsan, kapsam alanındaki insanı mutlu etmenin yolunu nasıl bulacaksan bulacaksın. Zira, sen onu mutlu edemezsen, o seni mutsuz etmenin bir yolunu muhakkak bulacaktır. Bu da üç!
Şimdi; sen armudun altında, şapka armudun dalında. Gidiyor musun? Şapkanı unutma. Hani mutlu olacaktık!
“Şaşıran, 1’den başlar”. 02/01/12