Demir almak günü gelmişse zamandan” diye şiirine başlayan şair çok etkilemişti beni. Bitmeden bitişin şiiriydi bu. Yürektendi ve yüreğime alev bırakmıştı. “Sonsuza giden bir gemi kalkar bu limandan” diye şiirine devam etmişti. Ümitlerle ve hayallerle dolu yolculuğun başladığı limana götürmüştü beni. Kabullenmiştim ama biraz da ürkmüştüm o gün. Hele “hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol” mısrası, yokluğumu hissettirmiş ve teslim olmam gerektiğini kabullendirmişti bana. Artık yapayalnızdım. Dudaklarımın kapalı olduğunu ve sessizce burnumdan soluduğumu hayal etmeye başlamıştım. Vücudum gemide çakılıydı ve gemi limandan ayrılmak üzereydi gibi gelmişti bana. Sanki, şair beni susturuyordu. Ama benim gözüm limandakileri aramakla meşguldü. “Sessiz gemi” beni götürürken limandakileri izlemeye çalışıyordum. Sanki herkes donmuştu. Ne ses geliyordu, ne de hareket vardı. Sanki şair omzumu dürtmüş ve şiirine bir mısra daha eklemişti: “O kalkışta ne mendil sallanır, ne de bir kol”.
Gözlerimi kısmış, pencereden denizi izlemiş, sonra da sessizce demir karyolama uzanıp gözlerimi kapamıştım. İçimden şiiri tekrar etmeye başlamıştım.
“Demir almak günü gelmişse zamandan
Sonsuza giden bir gemi, kalkar bu limandan
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol
O kalkışta ne mendil sallanır, ne de bir kol”
Bu şiiri okuyup özel notlarım arasına alalı, tam 29 yıl 3 ay 12 gün olmuş. Demek bu kadar süredir “kulhuvellah” gibi aklımdan çıkaramamışım.
Kaçınılmaz duraklarda mola verince hep aklıma gelir. Bazen deliler gibi gülerim. Bazen çocuklar gibi ağlarım. Bazen de gözlerimi kısarak limandakilere bakar da bakarım. Onlar nerden bilecek benim ne düşündüğümü?
Fani dünyanın fani işleriyle uğraşırken, baki istikameti izlemek değişik bir haz, tavsiye ederim. Mekanın sahte çarmıhına çakılmadan yaşamak gerek. Metafizik mekânların zevkini yaşamak lazım. Nasılsa her gemi, bu limandan kalkacak.
Belki de bunun hesabını yapan filozof şöyle demiştir: “Öyle bir hayat yaşayınız ki; gidişiniz muhakkak birilerini hüzünlendirsin.”
“Dünyada ne kadar gönül yapabilmişseniz o kadar varsınız” sözü de çok manidar.
“Gönüller yapmaya geldik” diyebilmek biraz erdem ister. Hele, “gönüller yapabilmek” biraz daha fazla erdem gerektirir. Onun içindir ki; “Boş kubbede, hoş bir sada” olmayı becermek her yiğidin işi değildir. Becerebilenlere selam olsun.
“Buralardan gider olduk, kalanlara selam olsun.” demek kolaydır da, kalanlara “Ve aleyküm selam” dedirtmek zor iştir.
Her yaş ölmeye müsaittir. Her an da gitmeye hazırdır.
Hazırlıklı olmak gerek.
Bu dünyanın oyun kuralları belli. Bu kuralları da değiştirme hakkı kimsede yok işte.
“Kalanlara selam olsun.”