AŞKA KABADAYILIK OLMAZ

Muhammet MARAP
Eğitim, insanı yaşayacağı ortama hazırlama sanatıdır. Öğretim ise, eğitimin sadece küçük bir parçasıdır aslında. Bir eğitimcinin en büyük handikabı öğretirken eğitimi unutmasıdır. Bundan daha vahimi ise; eğitimcinin başarısını öğretimdeki becerisiyle ölçmektir.
Bu nedenle öğretim işini yapan öncelikle iyi bir eğitim alması gerekir. Eğitimini eksik almış bir öğretimci, işine duygusunu ve çevre şartlarını katamadığı için bir makine gibi çalışacaktır. Başarılı bir makineyi de kimse öpmemiştir.
Atomu parçalamasını bir insana öğretebilirsiniz. Lakin, bu işi insanın faydasına kullanmayı ancak eğitimle yapabilirsiniz.
Eğitim, aslında insanlarla insanca ve insana faydalı olarak yaşamasını kabullendiren bir eylemdir. Tabii bu esnada öğrenmesi gerekeni de öğretmeyi ihmal etmeden.
Eğitim, bir açıdan da insanın ömrünün kısalığını anlama ve dünyada var olmanın sırrını çözme becerisidir. Eğitim, hayati önem taşıyan eylemleri unutmadan, hayatı anlamlı hale getirme maharetidir. Yaşarken, çok çalışmayı öğrenip uygulayarak ölürken de ardındakilerin unutamadığı bir insan olmaktır.
Ölümün kaçınılmaz olduğunu herkes bilir. Ancak çok az insan bunu hayatına uygulayabilir. Ölümün zamanının saklı olduğunu da herkes bilir. Fakat, insanların çoğu kendisine en az 80 yıl ömür belirler. Sanki kendi elindeymiş gibi. “Ölüm gerçek, ama bana daha çok sıra var” gibi yaşar insan. Aslında çevresinde her yaşta insanın ölmekte olduğunu seyrede seyrede hem de. İşte bütün bu varoluş sırrı, insana ancak eğitimle şırınga edilebilir.
Eğitim, eğer sınavda çok sayıda doğru cevap bilmek olsaydı, en eğitimli bilgisayarlar olurdu. İnsanların kıymetini çok sayıda doğru cevapla ölçmek de eğitimsizliğin bir sonucudur.
Her ulusal sınavın sonunda insanları ve şehirleri sıraya koyarak “iyi-kötü-çirkin” sınıflaması yapmak eğitim seviyesini ölçmek değildir. Bu bir öğretim sıralamasıdır. Kesinlikle bilinmelidir ki; eğitim seviyesini gerekli düzeye çıkaran toplumlar öğretimlerini tamamlamayı bir türlü becermişlerdir. Tam aksine öğretimde iyi derece elde edenlerin iyi bir eğitim aldıkları da iddia edilemez.
Hz. İsa’yı bilgisayarı kullanamamakla suçlamak nasıl mantıksızsa, sevgi ve insana faydalı olmayı özümsettirmeden öğretime kilitlenmek de o derece mantıksızdır. Hele bu eylemin derecelendirmesini yapmak daha da vahimdir.
Eğitim bir aşktır. Bu aşk, dozeri tanımayan Ferhat’a dağları deldirmiştir. Hiç kimse Ferhat’a yaptığı işin mantıksız olduğunu anlatamaz. Ferhat’ın uzmanlık alanı dağ delmek değildir. Ancak, aşkı O’na dağ delmeyi öğretmiştir.
Eğitimi anlamak, aşkı anlamaktır. Eğitme âşık kişiyi, eğittiği bireylerin saadetinden başkası motive edemez. Tabii ki devamında heyecanlı bir öğretim de kendiliğinden gelecektir. Aşkı anlamadan eğitimi yaşamak ve yaşatmak hariçten motorlu çalışmak gibidir. Bu eylemin ömrü motorun mazotunun ömrü ile sınırlıdır. Mazot alacak parayı kazanacak eğitim de unutulmuşsa ölüm şart olacaktır.
Bir de eğitimcinin yönetimi vardır. İyi yönetilememiş iyi eğitimci kafese kapatılmış kuş gibidir. Bu eğitimcinin ömrü de hariçten gelecek yemlerle sınırlıdır. Varlığı süs ve sesten öteye gidemeyecektir. Başarısızlığımızın sırrı budur aslında.
Aşka kabadayılık olmaz. Sevgilileri buluşturmak yasaksa, yaşamak da yasaktır. Sevmeyenleri buluşturmak da zulümdür. Sevmeden yönetmek ve nefret ışınları altında yönetilmek, azapların en büyüğüdür. Böyle olunca da kafesten kaçıp kurtulan kurtulur, kaçamayan kafeste gün sayar.
Birileri de başarısızlığın sırrını araştırır durur.