Aslında ihtilal, bir hak arama mücadelesinin zaferidir.
Halkın ezilmişliğe isyanıdır.
Bütün peygamberler onun için devrimcidir.
Paygamberler haksızlıklara isyanı tetikleyip, adaleti ihdas etmek için mücadele eder. Peygamberlerin ekseriyeti de Ortadoğu’ya gelmiştir. Demekki; en çok hak gasbı buralarda yaşanmıştır.
Peygambersiz ihtilallerimiz de vardır: 1789 Fıransız ihtilali.. 1917 Boyşevik ihtilali gibi...
İkisini de incelersek görürüz ki; Halkın yanlış yönetime isyanıyla başlamıştır.
Geri kalmış ülkelerde durum tam tersidir: Darbeyi halk değil asker yapar. İlkel dürtü...
Yönetimi kaptırmamak için yapılır. Burada yönetimden kasıt da şudur: -Para bende olsun. “Bu esnada ölenleri de isyancı ilan ederiz” mantığı onun için yaygındır.
Ortadoğu’daki “islam devletleri”nin adının sonunda krallık vardır. Krallığa isyan eden bir dinin kral devleti nasıl olur? Kral devletler halkını sömürmek için vardır. İtiraz edenlere darbe bunun için yapılır. Her ne kadar darbelerin tetikçisi dışarda olsa da ihanet içerden beslenmektedir.
Bizdekiler de öyledir.
Irak, Libya, Suriye ve Mısır ezilmiş halkın ölüm yarışına dönmüştür. İşin ucunda yine para vardır. İşin içinde yine iç hainler vardır.
İnsanlıktan nasibini alamamış hainler para için öldürmeyi gereklilik olarak ifade ederler. Ezilen ve ölenler daima mazlumlar olmuştur. Ezilmenin dini, ırkı da yoktur.
İdamı eleştiren hainler, öldürmeyi vazife bilirler. İğrençtir ama; işin ucunda yine para vardır.
Halkına kurşun sıkan asker haindir.
Halkının tercihine darbe yapanlar kalleştir.
Hangi devlette olursa olsun.
Şu anda akan kanın tüm sorumlusu da biziz.
Dinimizi anlamadığımız için..
Yaşamadığımız için..
Güçsüz olduğumuz için..
Allah’ı ve Peygamberi üzdüğümüz için..
Ve yılan kapıya yanaşmıştır. Cezalandırılması gereken 5. ülke olarak sırada beklemekteyiz. İhanetleri alkışlayanlarla beraber bizim ölümlerimizi de birileri izlerse adaletsizlik olmayacaktır. (Allah korusun!)
Biz farzı terk ettik. Farzı terketmenin telafisi, ömür kifayet ederse kaza etmeyi gerektirir. Farz-ı kifaye’yi acilen kaza etmek zorundayız. Nedir farz-ı kifaye: Dünyada insanlık adına bilinen ve yapılabelin bilimsel hangi bilgi varsa islam alemi onu bilmek zorundadır. Bir gurup müslüman bilirse diğer müslümanların bilmesi farz değildir. Ancak islam aleminin bilmediği bir bilgi varsa, o zaman tüm müslümanlar farzı terketmiştir. Farzı terketmenin cezası da cehennemdir. Allah cehennemlikleri niye sevsin ki?
Allah güçlü olacaksın demiş, sen yatmışsın.
Adil olacaksın demiş, gaddar olmuşsun.
Allah’ın “Rahman” sıfatı bu dünyada tüm insanlara çalıştığı kadarını vermeyi gerektirir. Allah bu dünyada taraf tutmaz. Çünkü, O tüm insanların Allah’ıdır. Sadece müslümanım diyenlerin değil. İmtihan dünyasında kullarına müdahale etmez.“Rahim” sıfatı da ahirette inananların tarafını tutmayı gerektirir. Hak edenler o gün gülecektir. Ancak bu dünyada güçsüzsen farzı terk etmişsindir. Farzı ter edenler ise; iki cihanda gülmeyi hak ediyor mu?
Farz-ı Kifayeyi, sadece cenaze namazı olarak bize ezberleten ve ilmi işin içine dahil etmeyen hocalara da sıra gelecek!