Çocukların kitap okuması önemli...
Özellikle roman, hikaye okumaları çocukların olaylar arasında bağlantı kurmalarını, empati yapmalarını, muhakeme yapma ve akıl yürütmelerini, olayları sorgulama noktasında kendilerini geliştirmelerini sağlamaktadır.
Ancak ilerleyen yaşlarda toplumsal olayları, fikirleri yorumlamak için roman veya tek tip kitap okumaları yeterli midir?
Özellikle bugün toplumdaki çatışma ve bölünmüşlük ortamını yorumlayabilmek için yakın tarihle ilgili gelişmeleri doğru yorumlamak gerekir. Bunun için de, bu döneme ait kitapları okumak, bu dönemle ilgili araştırma yapmak yaşanan bu çatışma ortamına ışık tutmamızı sağlarken toplumu da doğru bir noktaya doğru sürükleyecektir.
Batı'da her alanda bir yenidendoğuş olan, toplumsal, siyasal, ekonomik değişimlere yol açan, yüzyıllarca süren bilim ve sanattaki gelişmelerin yanında toplumsal yaşamı ve hukuku kilisenin etkisinden kurtaran Rönesans ve Reform hareketleri Osmanlı'da takip edilemedi. Sonuçta Batı ile Osmanlı arasındaki makas oldukça açıldı.
Fransız İhtilali ile birlikte Batı mutlak monarşinin devrilip, yerine cumhuriyetin kurulması ve Katolik Kilisesi'nin ciddi reformlara gitmeye başlamasıyla birlikte, Osmanlı'daki aydınlar da bu durumdan etkilenmiş, özellikle İttihat ve Terakki Cemiyeti İstibdat yönetimine karşı Meclisi Mebusan'ın açılmasını sağlayarak Meşrutiyet yönetimi benimsenmiştir.
Fakat Batı'nın birçok alandaki tahakkümune boyun eğen Osmanlı, içerideki bu yeniliklere karşı oldukça sert bir direnç göstermiş, topluma yenilikler din karşıtlığı olarak yansıtılmıştır. Bu eksende oluşturulan katı tutum ve yanlış yönlendirme, bugün de en sert şekilde kendini göstermektedir. Aslında bugün toplumda yaşananlar bir siyasi çatışmadan ziyade yüzyılların birikimi olan, özellikle de imparatorluktan modern ve laik Türkiye'ye geçişte yaşanan, Kurtuluş Savaşı döneminde dış istihbaratlar tarafından da desteklenen, 'din elden gidiyor, Kuvayi Milliye ve onun başındaki Mustafa Kemal haindir" yalanları temellidir. Hatta bu yıllarda Mustafa Kemal'ın yanında yer almaya çalışan Anadolu insanının aklını çelmek için, İngiliz ve Fransız uçakları tarafından padişah Vahdettin’in “Savaşmayın, teslim olun” beyanları ile şeyhülislamın ağzından yazılmış benzer içerikli dini fetvaları, Kuvva-yı Milliye saflarına birçok kez atılmıştı. Yine 1920 yılında Yunan uçakları tarafından Eskişehir’e Hilâfet (şeyhülislam) bildirileri atılmıştı.
Keşke yaşananlar o dönemle sınırlı olsaydı.
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, İngilizlerin, gericileri kışkırtmasıyla Menemen'de, Doğu'da, Karadeniz'de ve Türkiye'nin birçok yerinde 'din elden gidiyor' temalı ayaklanmalar planlanmış, halk yönetime karşı isyana çağrılmıştı.
Ne yazık ki aradan 100 yıl geçmesine rağmen Türk toplumu bu cendereden kendini kurtarmamıştır. Bunda okumayan, kulaktan dolma bilgilerle hareket eden, Türkiye üzerinde emelleri olanlara bilmeden de olsa maşalık edenlerin suçu olduğu kadar Türk aydınlarının da suçu vardır. Anlatamadık...
100. yılını kutlayacak olan Türkiye Cumhuriyeti, bu sorunu çoktan aşmış olması, millet olma sürecini tamamlamış olması gerekiyordu.
Bu sebeple birinci önceliğimiz, Osmanlı'nın son döneminden cumhuriyetin kuruluşuna kadar yaşanan olayları, gelişmeleri çocuklarımıza, gençlerimize doğru anlatmaktır. Onlara bu amaçla verilen eğitimin, beyinlerinde oluşan millet, Türk, Türkçe, Türkiye, Atatürk sevgisinin birkaç cahil tarafından yıkılmasına da müsaade etmemeliyiz.
Sırtımızdaki bizi küçülten, fakirleştiren, barış ortamını yok eden bu yükle daha fazla yaşamak istemiyoruz.