Yeni MEB Olmadan Yeni Türkiye Olamaz

Ahmet ÇİÇEK

 Milli Eritim Bakanlığı öyle bir bataklık ki, her bir kanadı muhalefete çok haklı ve geçerli malzemeler sunacak kıymette. Fakat muhalefet açısından öyle talihsiz bir ülkede yaşıyoruz ki bunların amacı millete hizmet, mağdurun yanında yer almak filan değil. Şayet böyle olsaydı geçtiğimiz haftalar boyunca yana döne feryat eden üniversite mezunu gençlerin sesine ses olmaları gerekirdi, duymadılar bile. Tabi neden muhalefette çakılı kaldıklarının bir izahı da bu olsa gerek. Sözün özü; Ak Parti çok mükemmel bir parti olduğu için değil, iktidardan bir halt olmayacağını halk bilindiği için iktidarda kalmayı başarıyor.

Gelgelelim Milli Eritim Bakanlığının son vaziyetlerine. Bugün okullarımız çocuklarımızın gerisinde, gerisinde olduğu için de çocuklarımıza bir şey kazandıramıyor. Tek fonksiyonu diploma vermek, sınavlara girmeye hak kazandırmak. Gerçi vatandaş da bu hale alışmış, daha fazlasını beklemiyor. Eğitimin niteliğini bir kenara koyalım ve diyelim ki bu camia aynı zamanda bir istihdam alanı. 30 bin, 40 bin öğretmen alınıyor. Peki bu işi doğru ve ahlaki yapabiliyor mu? Ben anlatayım, siz karar verin en iyisi.
Atama bekleyen adaylar son iki aydır ha ÖSYM’nin gözüne bakarak, ha MEB’in açıklayacağı kontenjanlara odaklanarak çok stresli uykusuz geceler geçirmekteydi, ki şimdilerde strese efendice bir de öfke eklenmiş durumda…
Kontenjan bekleyişleri sırasında Sayın Müsteşar Yusuf Tekin, "Kontenjanlar belki gecikebilir fakat müsterih olun. Dağılım en adil şekilde gerçekleşecektir" diye bir açıklamada bulundu. Herkes bu açıklama doğrultusunda geçen senenin verilerine dayanarak, "Çok şükür büyük bir sürprizle karşılaşmayacağız" diyerek derin bir oh çekti. Üç aşağı beş yukarı geçen senenin benzeri rakamlar bekliyorlardı artık.
Yılan hikayesine dönen kontenjan kılavuzu onca badireleri geçtikten sonra dün akşam nihayet yayınlandı. Ne adalet ne adalet… Herkes çok müsterih. Tam da Yusuf Tekin’in dediği gibiymiş.
Tabiî ki de değil… Adam belki istihza yapmıştı bilemem ama vaziyet tam da bunu gösteriyordu.
Adalet vicdanlara aykırı işlemez dostlar… Vicdan yaralanıyorsa, siz size verilen yetkiyi har vurup harman savurmuşsunuz demektir. Biz hep birlikte Türkiye’yiz. Birbirimizin etini yiyerek karın tokluğumuza şükredemeyiz. Adalet ne eşitliktir, ne de hakkı ertelemektir. Adalet, hak edene hakkını vermektir. Ey MEB! Sen haklının hakkını meydan pazarında sattın.
Madem atamada KPSS şartı var. Bunu hakkaniyete uygun olarak işleteceksin. Hangi hesap ve teraziyi kullanıyorsunuz ki 50, 90’dan üstün geliyor. Hangi mahfilden bakıyorsunuz ki yeni mezun branşlar 50’lerle atarken, on yıllarca bekleyen branş mağdurlarını 80’lerle 90’larla hayal kırıklığına uğratmayı adalet olarak tanımlıyorsunuz.  Üstelik istihdam edemediğiniz branşlardan mezunlara dur demiyorsunuz. Plan eğitimin başında mıdır, sonunda mı?  
Açık yok ne yapalım, dediğinizi duyar gibiyim. O halde size bir yol. Gidin ortalama branşların derslerini mezun bekletmeyen branşlara verin. Gerçi siz bu yolu keşfetmişsiniz. Geçenlerde öğrendim, isabet edip beni şaşırtmadınız. Osmanlıca derslerini Din Kültürüne verdiniz. Herhalde tarihe ya da edebiyata verecek değildiniz. Öyle yapsanız adaletten, hakkaniyetten sapmış olurdunuz. 
Ey milletim; Sayın Müsteşarımız Yusuf Tekin "Endişe etmeyin gençler… Müsterih olunuz…" diyor. 
Sen ne dersin?