Toplumsal bir sorun varsa demokratik usuller gereği siyaset kurumunun işletilmesi makul ve masum bir tercihtir. Bu cihetle Kürt meselesinin çözümüne ilişkin siyaset kurumunun işletilmesi her çevreden kesimlerce vurgulanır.
Kürt halkımız adına etnik temsiliyeti kendi tekelinde gören PKK versiyonlu siyasi kanat, adları sürekli değişen ama çizgisi hiç değişmeyen partileriyle zoraki bir misyon üstlenmiş durumda. AK Partiyi bir kenarda tutarsak bölgede Kürt meselesini temel alan PKK partilerine alternatif başka bir merkez parti yok. Bu boşluğu değerlendiren HDP, bölgeyi kendi tekelinde gibi algılıyor ve bu algıyı pazarlıyor.
Temmuz 2015 tarihinden buyana bölgede yaşananları dikkate alıp bugüne baktığımızda bölgenin siyasi analizini yapmak daha anlamlı. Öyle ki, PKK bölgede çok ciddi bir korku hegemonyası oluşturmuştu. Eğer HDP barajı aşamaz ya da bir bölgede düşük oy alırsa orayı cehenneme çevireceklerinden kuşku duyulmuyordu: “Devlet sizi koruyamaz. Bugün Erdoğan’a güvenip bize yüz çevirdiniz diyelim. Peki Erdoğan’dan sonra ne yapacaksınız? Yine elimize düşeceksiniz.” gibi psikolojik tehditlerle oy devşirme yolu tutmuşlardı.
Tabi bir de meselenin FETÖ ayağı vardı. Hatırlatmak isterim BDP’nin isim değiştirerek HDP olmasının fikir babası FETÖ’dür. Bu isim değişikliği sıradan bir hamle değil, öncekilerden farklı. Yani yeni kurulacak olan HDP bir Türkiye partisi olacaktı. Sadece doğunun değil, batının da oylarına talipti. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş allanıp pullanıp sempatik lider gibi takdim edilerek Türkiye partisi iddiası perçinlendi. Sonrasında genel seçim sathına girildiğinde FETÖ parti olarak seçime girilmesi yönünde garantili teminat verdi. Erdoğan ve AK Parti karşıtı bütün kesimleri HDP’nin barajı aşması konusunda ikna eden FETÖ, böylece AK Parti’nin tek başına iktidar oluşunun önünü kesmiş olacaktı. Kaldı ki FETÖ’nün tezgâhı 7 Haziran sonuçlarına göre CHP ile HDP, AK Partiyi iyi sallamıştı (!)
Hesapta Kürt vatandaşlarımız; artık bölgelerinde barış ve refah olacak, çatışma yerine siyasi uzlaşma olacak diye bekliyordu. Batıda HDP’ye destek veren vatandaşlarımız ise HDP’nin artık Türkiye partisi olduğunu, PKK’yı saf dışı bırakarak inisiyatifi ele alacağını düşünüyordu. Fakat HDP rolünün hakkını veremedi. Siyasi netice alana dek FETÖ’nün emrinde iken, seçimlerden hemen sonra PKK’nın emrinde iş görmeye başladı…
Kendisine hangi görev münasip görülmüşse onu icra ediyor. Emirleri devletten ya da milletten değil, bizzat ve tamamen PKK’dan ve dış mihraklardan alıyor. Ona göre hareket ediyor, konuşuyor, siyaset belirliyor. Öyle ki Yüce Meclisi terör avukatlığı makamına çevirmişler. Vekiller teröristlerin özel güvenlik görevlisi gibi operasyonlar üstlenirken yasal zırhlardan istifade ediyorlar. Makam araçlarıyla teröristlere cephane taşıyorlar. Halkı galeyana getirebilmek adına ajan gibi çalışıyorlar. Dış mihraklarla Türkiye aleyhinde sürekli temas halindeler.
HDP’li belediyeler ise artık açıktan açığa teröristlerin emrinde çalışıyor. Hendekler kazıyor, araç tahsis ediyor, bomba aracı temin ediyor, güvenlik görevlilerini zaafa uğratıyor, personellerine öder gibi teröristlere maaş ödüyor. Mekanları teröristlerin lojistik hizmetinde. Gerektiğinde kamuflaj olarak kullanılıyor. Yani hülasa, devletin imkanları ve makamları teröristlerin emrinde devlete ve millete karşı kullanılıyordu.
Öte yandan FETÖ sadece HDP’ye siyasi akıl vermekle kalmamış, bir yandan da asker kıyafetli militanları hükümeti zor durumda bırakabilmek adına, kuyruklarını sıkıştıran Erdoğan nefreti adına PKK’ya hem istihbarat sağlamış, hem silah desteği vermiş, hem güvenlik güçlerimize zayiatlar verdirmiş, hem de uluslararası konjektürde dengeleri bozacak adımlar atmıştı.
Ve bugün…
Devlet hiç olmadığı kadar terör ile mücadelede kararlı… Hiç olmadığı kadar içteki ve dıştaki hainlerin farkında… Hiç olmadığı kadar takkeleri ve maskeleri alaşağı etmiş… Hiç olmadığı kadar kendinden emin ve cesaretli…
HDP bugüne dek hem yasal dayanaklardan, hem halkı galeyana getirebileceği güvencesinden, hem dış dostlarından cesaretle pişkin pişkin devlete ihanet ve isyan cüretini her ortam ve fırsatta sergilemekteydi. Ancak bugün umduğu desteği bulamıyor, hayal kırıklığına uğrattığı gibi kendi hayal kırıklığı yaşıyor. Ne HDP ne PKK ne akıl verenleri hesap yapamaz haldeler.
Kim ne derse desin, ne düşünürse düşünsün; artık devlete ihanet eden, isyan eden, milli birlik ve bütünlüğümüze, istiklal ve istikbalimize kast eden her türlü terör ve karanlık odakların ayrım gözetmeksizin, amasız, keşkesiz bütün damarları kesilecek, yolları tıkanacak, emelleri tepelerine inecek...
Çünkü 15 Temmuz şahit ki artık topraklarımızda hainleri, sütü bozuk istemiyoruz... Yeni ve güçlü Türkiye’yi inşa edecek nesiller, neferler istiyoruz.