Elbette ki göz nuru cumhuriyetimizi şanlı bir başlangıca münasip görmek isteriz. Lakin aldatan yalan, acı gerçekten daha ağır bedel ödetir.
Bazen gördüklerimizi, görmek istediklerimiz sınırlar. Bunu politika olarak benimseyenler de bizlere, neyi bilmemiz gerekiyorsa onu gösterir, onu öğretirler. Fakat zaman, daha iyi bir öğretmendir. Gerçekleri öyle ya da böyle ortaya çıkartır.
1923’ten bugüne Lozan’ın etrafını çevreleyen puslu hava… Şimdilerde Musul ve Kerkük gündemi ile bir kez daha dikkatimizi celb etti.
10 yıl kadar tarih öğretmenliği yapan bir eğitimci olarak Lozan’ı anlamak için meseleye Chester perspektifinden bakmamız gerektiğini vurgulamak isterim. Nedir Chester, daha doğrusu Chester Projesi?
Osmanlı; yüzyıllardır yaşam mücadelesi veren, içeriden ve dışarıdan vücudunu hedef alan darbelerle çürüyen bir imparatorluktu. İlelebet ayakta kalması belki temenni idi ama realitede bunun karşılığı yoktu. Yıkılacaktı, yıkıldı da. Yapabileceği en doğru şey; yerine kendi içinden yeni bir Türkiye doğurmaktı, doğurdu da.
Fakat bazı ayrıntılar var… Bu doğum öyle kolay olmadı. Kazandığımız zaferler ve gösterdiğimiz kahramanlıklar yeni bir devlet kurmamızda elbette ki bir etkendir ama asla yekpare sebep değildi.
Bu durumu İzmir İktisat Kongresinde Mustafa Kemal Paşa’nın: "Bizler savaş meydanlarında büyük askeri zaferler kazanmış olabiliriz, masa başında büyük siyasi zaferler de kazanmış olabiliriz; fakat kendi ayakları üzerinde duran sağlam bir ekonomiye sahip olmadıkça asla bağımsız bir devlet olamayız." ifadesi de teyit etmektedir.
Bu sözün evveliyatı da çok ilginç… Lozan görüşmelerinde İsmet İnönü savaş meydanlarındaki zaferleri işaret ederek; her medeni millet gibi bağımsızlık isteğini savunmuştu. İngiliz heyeti başkanı Lord Curzon ise: "Ülkeniz harabe halinde, ülkeyi mamur hale getirmek için paraya ihtiyacınız var. Elinizde avucunuzda para yok. Para bizde, bizim tarafta. Hâlihazırda ağır bir borç yükü altındayken, para için yine bize başvuracaksınız. Bu şartlarda hangi bağımsızlıktan bahsediyorsunuz." mealinde bir karşılık vermişti.
Lozan görüşmelerinde bütün muhaberatımız İtilafların kontrolünde, dolayısıyla malumuydu. Zaaflarımızı, psikolojik ve lojistik vaziyetimizi, kullanacağımız argümanları masaya oturduklarında biliyorlardı. Bu şartlarda o masadan zaferle ayrılmak kelimenin tam anlamıyla mucizeydi. Mucize midir bir tarafa biz Lozan’ı bir zafer olarak bağımsızlık belgemiz olarak gördük ve kabul ettik…
I. Lozan görüşmelerinde hiçbir netice alınamadığı halde hangi makul gerçekler ve gerekçeler vücut buldu da II. Lozan görüşmeleri sonucunda bağımsız bir Türkiye ortaya çıktı?
Şimdi Chester Projesine tekrar dönebiliriz;
İlk olarak 1908 gündeme gelen bir Chester Projesi, 1912’de kömürden petrole geçiş kararından sonra çok daha önemli oldu. Chester Projesi bu vesile ile Mebusan Meclisine sunuldu, lakin dönemin yoğun askeri ve siyasi meseleleri sebebiyle tehir edilmek zorunda kalındı.
Wilson İlkeleri Cemiyeti ile de ilintili olan ABD’li Amiral Colby M. Chester, ABD’yi temsiliyet makamında olmasa da Akara heyeti tarafından Chester, ABD’nin eşiti gibi algılanıyordu. Derken I. Lozan görüşmeleri umulduğu gibi geçmeyince Ankara heyeti açısından Chester Projesi imdat simidi gibi göründü. Görüşmeler ivedilikle yapıldı ve II. Lozan görüşmelerinin hemen evvelinde yani 9 Nisan 1923’te Chester Projesi TBMM tarafından onaylandı.
Peki bu Chester Projesi neyi ifade ediyordu? Neden imdat simidi olarak kabul görmüştü?
Kısaca Chester Projesi; demiryolu ve liman projesi gibi görünse de yer altı kaynaklarımızın 99 yıllığına ABD’ye devri idi. Şöyle ki; Samsun’dan başlayıp Diyarbakır üzerinden Musul-Kerkük’e uzanan bir demiryolu inşa edilecek ve bu demir yolunun her iki yanında 40’ar km’lik şerit topraklarımızın yer altı kaynaklarının işletme hakları 99 yıllığına Chester’e yani ABD’ye devredilecekti.
Bunun dışında Samsun, sonradan belirlenecek Karadeniz’de ikinci bir liman ve Yumurtalık limanları Chester şirketinin kontrolüne bırakılacaktı.
Fakat Samsun-Sivas hattı 1914’te İttihatçılar tarafından kendilerine teklif edildiği için Fransa, Musul-Kerkük bölgesinde ihtiraslı emelleri olan ve bölgenin Irak krallığına ait olduğunu savunan İngiltere TBMM'nin bu hamlesinden pek memnun olmadı.
Bu atmosferde toplanan II. Lozan görüşmelerinde bağımsızlığımız(!) bize verildi. Çünkü Chester ile ABD’ye sunulan imkânlar bu defa İtilaf devletlerine verildi. Zaten ABD, Lozan görüşmelerinde Ankara heyetinin yanında yer almayınca Chester’in beklentileri karşılayamayacağı anlaşılmıştı. Bunun üzerine TBMM’de onaylanana proje uygulanmamıştır. Yeni ve gizli proje İtilaflar tarafından uygulanacaktı ama demiryolu ve limanlar sanal olacaktı.
Gizli Lozan 2023’te son bulacak… O gün bugündür sanal hat bölgesinde bir türlü huzur ve istikrar söz konusu olmamıştır. Kaostan beslenen Batı bölgede özellikle Osmanlı’nın varisi olan Türkiye’nin güç ve istikrara sahip oluşundan fevkalade rahatsız. 2023’e kadar her yolu deneyecekleri belli… Daha el değmemiş hazinelerimiz var bölgede… Bu yüzden darbeler, vesayetler, terör grupları, suikastlar, mezhep ve ırk çatışmaları, kutsallar üzerinden kaoslar, türlü türlü entrikalar hep gündemlerimizde olacak. Eğer millet olarak bizler bu oyunu fark eder ve ona göre duruşumuzu sergilersek Bağımsızlığımızı kazanma yolunda irademizi ortaya koymuş oluruz.
Çünkü Bağımsızlık Mücadelemiz halen devam ediyor, daha doğrusu asıl şimdi başlıyor…