Eşkıya Mahalleye Muhtar Olamaz, Nerde Kalmış Dünyaya Hükümdar

Ahmet ÇİÇEK

 “Düşman geldi tabur tabur dizildi

Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icat oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır”
 
Ey güzel kardeşlerim!
Köroğlu’nun bu dizelerinden hususen “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” dizesini güncellemek isterim.
Hiç kuşku yok ki muharebeler tarihinde en merdane savaş usulü göğüs göğüse olanıdır. Ama ben size daha da ötesinden haber vereyim: Muharebenin şahı, düşmanın sayı ve teçhizatına aldırış etmeden, sağına ya da soluna bakmadan düşmana korku salan heybetiyle meydana çıkıp kazanılmış zaferin ta kendisidir. Kağnının kamyonu yendiği destansı muharebelerden Bedir böyledir, Mute böyledir, Malazgirt böyledir, Çanakkale böyledir, Milli Mücadele böyledir…
Namertçe savaşın bir örneği, haklı gerekçeler olmadığı halde emperyalist emellerle savunma gücü zayıf tarafa insafsız silah ve yöntemlerle taarruz halidir. Ki daha da namert olanından haber vereyim mi? Güç devşirmek, rant oluşturmak, fesat çıkarmak gibi pis ve ucuz çıkarlar sebebiyle kendi bölgesi ile ilintili olmayan coğrafyalarda aralarında kardeşlik hukuku olan insanlar arsında ikilik çıkartıp ellerine silahlar tutuşturarak kardeş kanı üzerinden suya sabuna dokunmadan oturdukları koltuklardan yönetilen savaşlar -savaşlar demeyelim katliamlar daha münasip- en namert olanıdır işte. Bugün kıymetli toprakların mukim insanlarının yaşadığı Müslüman coğrafyasında maalesef bu türden örnekler çok…
Namertliğe bir başka örnek daha… Meydana çıkma cesareti olmadığı halde, makul hiçbir haklı gerekçeleri olmadığı halde türlü desiselerle, kirli ilişki ve bağlantılarla, kara finans kaynaklarıyla sinsice, kahpece yöntemler kullanıp saklanarak, kaçarak, masumlarla kendilerini perdeleyerek meydanda duran, gel ben buradayım diyen güce karşı sürdüregeldikleri son devirlerde yaygınlaşan en namert yöntem: TERÖR.
Terör, namertçe bir yoldur ama daha da vahim çeşidi ise; sözde siyasi iradeye gözdağı vermek, halkta panik havası oluşturmak, ekonomik akımı sekteye uğratmak, varlık propagandası yapmak gibi haysiyetsiz emeller pahasına sivil, masum insanlara yönelik terör vakalarıdır. Ve bu vesile ile dünkü menfur olayda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dilerim. Milletçe başımız sağ olsun.
 
Misalleri somutlaştıralım biraz…
PKK Türkiye’de, PYD-YPG Irak ve Suriye’de, IŞID-DEAŞ Irak, Suriye, Lübnan, Mısır gibi ülkelerde terör faaliyetleri yürütmektedirler.
Meseleye uluslararası perspektiften baktığımızda emperyalist efendilerce lobi faaliyetleri kayıtsız şartsız desteklenen iki devlet istesem sizden ne dersiniz? Ermenistan ve İsrail dediğinizi duyar gibiyim…
Evet sevgili kardeşlerim. Türkiye’nin Lozan’dan beri el değmemiş hazinelerine sahip olabilmek için Büyük Ermenistan projesini hayata geçirmek isteyen emperyalist efendiler PKK terörünü ülkemize musallat etmiş durumdalar. Kırk yıldır sözde haklarını savundukları Kürt halkını sömürüp yoksullaştırdılar, Türkiye Cumhuriyetinin ise ayaklarına pranga oldular.
IŞID-DEAŞ ise İsrail’in bölgedeki rolünü güçlendirecek Büyük Ortadoğu Projesinin coğrafyasında cirit atıyor. Türkiye’nin ve son dönemlerde Arabistan’ın oyunbozan hamleleri olmasaydı şimdilerde bu projenin çok daha somut halini görebilirdik. Özellikle Türkiye’nin dik duruşu, özgüveni, onca mânialara rağmen istikrarlı yükselişi sayesinde önce susturulmuş ve sindirilmiş İslam ümmetinin dirilen ruhu ve sonra Balkanlar’da, Kafkaslar ’da, Ortadoğu ve Uzakdoğu’da olgunlaşan Türkiye liderliğindeki müttefiklik hukuku bu coğrafyada alışılagelmiş serbest ameliyatlara imkân vermiyor. 
Terör, özellikle SSCB’nin dağılmasından sonra sıklıkla başvurdukları yeni bir model. Dolayısıyla çabucak bu modelden vazgeçemiyorlar. Tahrir’den sonra Gezi olaylarıyla Türkiye’de de teşebbüste bulundukları sosyal medya modeli gibi yepyeni bir model daha gün yüzüne çıkmış durumda fakat sosyal medya alışkanlığı zayıf bölgelerde terör daha tercih edilir gibi geliyor efendilere.
Ey güzel kardeşlerim… Bilin ki terör ile eşkıyalık ile mahalleye dahi muhtar olunmaz… Şimdi bu yaz dönemlerinde sivrisinekler gündemimizdedir zaten, hatırlatmaya gerek yok. Terör işte o sivrisinektir. Gece rahat bir uyku çekeceksiniz lakin o sivri sizi uyutmaz. Asabınızı bozar… Onu alt etmek için her yolu dener, her yeri aydınlatırsınız ama o bir şekilde kendini kamufle etmiştir. Yatarsınız, kahpece ısırır sizi yine. Gafil bir anında duvara yapıştırırsınız neticede. Bu defa daha keyifle uzanırsınız yatağa. Fakat o da ne… Yeni bir tane daha… Öfkeniz o odaya sığmaz ve terk edersiniz odayı.
Ama bilin ki o oda sineğin olmaz. Gelir başka bir efendi yatar sizin yatağınıza…
 
Kürt Kardeşlerime samimane dört sorum var:
Yeri ve nizamı belli olan Türkiye Cumhuriyetinin ordusuna karşı sözde meydan okuduğu halde tıpkı sivrisinek gibi pısırıkça, korkakça, kahpece saklanarak, kaçarak varsayalım ki emellerine ulaştılar. Sorularım gelsin şimdi;
1.Meydana çıkmaya bile cesareti olmayan bu eşkıyalar size şerefli bir yurt ve gelecek verebilir mi? 
2.Bu eşkıyalara her tülü desteği veren o yüce efendileri (!) sizce iş nihayete erince helalı hoş olsun mu derler, yoksa gel gelelim şu fasulyenin faydalarına mı derler?  Devlet kurmakla bağımsız mı olursunuz, yoksa devleti kurduranların maşası, piyonu mu olursunuz?
3.Türkiye’nin ve Türkiye’deki dostlarınızın yüzüne nasıl bakarsınız? Türkiyesiz bir gelecekte neler bekliyor sizi? Bunları düşündünüz mü hiç?
4.Türkiye’nin düşmanları Kürtlerin dostu mudur? Eğer dostuysa ne sebeple dostudur?
 
Başka sorum yok efendim…
 
Allah’ın Nusret eli üzerimizden eksik olmasın…
 
Ahmet ÇİÇEK