Yağan yağmurda birlikte ıslanmış, yağan karda birlikte üşümüştük…
Yaz kış, kar buz, çamur toz, gece gündüz demeden, yorulmak nedir bilmeden birlikte yürümüş, birlikte koşuşturmuştuk!..
“Bu bir davadır… Bu davada kapıda bekçilik yapanlar ve su taşıyanlarla en üst makamda olanlar aynıdır” iltifatlarıyla(!) teselli olmuş, kapı bekçiliği ve kapıda su taşıyıcılığını yapmayı dava(!) bilmiştik!...
Heyhat!..
Yıllar sonra bir de baktık ki; yola birlikte çıktıklarımızın ayaklarına hiç çamur toz değmemiş, yağmur kar nedir görmemiş yolda bulunanlarla değiştirildikleri gördük!..
Dahası “bu kardeşim benden daha ehildir” diye emaneten bırakılan koltuklarda oturanların bir daha o koltuklardan kalkmadıkları, hatta bir kişiye değil bir koltuk, birkaç koltuk bahşedildiğini gördük!..
Aradan yıllar geçtiği halde hâlâ "sırmalı köşklerde oturanların aynı koltukta, kapıda bekçilik yapan ve su taşıyıcılığı yapanların aynı nöbette" oldukları gördük!..
Kapıda nöbet değişimi isteyenler olduğunda “yoruldunuz ise yerinizi sırada bekleyen arkadaşlarınıza bırakınız” denildiğini ve kapı önüne bırakılarak ödüllendirildiklerini(!) gördük!..
Heyhat!..
Öyle bir hale geldik/getirildik ki yanlışa yanlış, harama haram diyemez olduk!..
Hatta “Aman sus!.. Sakın konuşma, ses çıkartma, yoksa çarpılırsın” diyen olduk…
Akletmez ve düşünmez olduk...
Kim ne derse onu aynen papağan gibi tekrar eder, kim ne verirse onu yemekle yetinir olduk!..
Doğru konuşursak; “9 köyden kovulur” olduk!..
Köyden kovulmamak için yalan konuşur olduk!
Göründüğümüz gibi olmak, ya da olduğumuz gibi görünmek; takdir edilmez oldu… Böyle davranırsak; itibarsızlaştırılır, azarlanır, dışlanır olduk!..
Dışlanmamak için gerçek yüzlerimizi saklayıp sahte maskeler takar olduk!
***
“Duygusuz olmak kadar dünyada lakin derd yok;
Öyle salgınmış ki me’lun: Kurtulan bir ferd yok!
Kendi sağlam… Hissi ölmüş, ruhu ölmüş milletin!
İşte en korkuncu hüsranın, helakin, haybetin!” (Mehmed Akif)
Vesselam…
Ahmed Çıtlakoğlu
11 Kasım 2020 Çarşamba / 25 Rebiülevvel 1442