Ak Parti’nin iktidardan düşmesinin esas sebebi!..
CHP ve MHP’nin iktidar olamayışlarının sırrı...
Acaba 5335 Sayılı Kanunun 30. Maddesinde mi gizlidir?
Seçmenin kendi hak ve hukukunu koruması ve savunması için rey verip seçtiği, aynı zamanda bu sahada gereken hukuki düzenlemeleri yapması için vekâlet verdiği milletvekilleri, yaptıkları kanunla vekâlet aldıkları seçmene vermedikleri hakları kendilerine tanımışlar!
İşte mezkûr 30. Madde!..
Genel olarak emeklilerin kamuya ait işyerlerine açıktan atama yapılamayacağına sınırlama getirilirken milletvekilleri ve bazı özel şahsiyetlere istisna getirilmekte…
Yine genel olarak emeklilerin kamuya ait işyerlerinde çalıştırılmaları halinde aldıkları emekli aylıklarının kesileceği hüküm altına alınırken milletvekilleri ve bazı özel şahsiyetlere istisna getirilmektedir.
Asil olan emekli seçmen tekrar vazife alırsa emekli maaşı kesilecek, lakin vekil olan emekli milletvekilinin emekli maaşına dokunulmayacak!..
Milletvekillerine bu hakkı kim verdi?.. Milletvekillerinin kendileri!
Yani milletvekilleri, seçmenine kullandırmadıkları hakkı kendi yaptıkları kanunla kendileri kullanıyor!
Şimdi, nerede adalet?..
Bu nasıl bir hak, hukuk ve adalet anlayışıdır?..
Hani, kanun önünde herkes ayırım gözetilmeksizin eşitti!.. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamazdı!.. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundaydı!..
Hani, “Sizden biriniz kendisi için istediğini başkaları için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş olamaz.” (Buhârî, Müslim) hadis-i şerifi dillerden düşürülmezdi!..
Yoksa hüküm koyarken, kanun yaparken adil davranılmaması ilahî gazaba davetiye mi çıkarttı?
Bu tür davranışlar acaba Gayretullah’a mı dokundu?
Seçmenin verdiği mesajı doğru okumaya çalışanlar, acaba ilahî mesajı da doğru okuyabilirler mi?
***
Seçmene layık görülmeyen emekli maaşının milletvekillerine ve bazı özel şahsiyetlere hak olarak tanınması; yoksa bunların aldıkları maaşların yüksek görülmemesi (kamuoyunda tepki çekmemesi) için bir kamuflaj taktiği midir?
Öyle ya, (20 bin mevcut maaş, 8 de emekli) toplam 28 bin lira alan milletvekiline; “maaşınız ne kadardır” diye sorulsa, 20 bin lira deniyecektir!
Mes’ele para mes’elesi ise, emekli maaşını ilave yerine milletvekili maaşları 20 yerine 30 bin yapılsın… Yetmedi 35, hatta 45 bin yapılsın!.. Nasıl olsa bütün partiler bu mevzuda ittifak edecektir!.. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da buna itiraz eden olmaz!..
***
Kıssadan hisse…
Hz. Ali (r.a) Mısır valisi Mâlik’e gönderdiği emirnamede der ki:
“Ey Mâlik! Seni vali tayin ettiğim beldeyi senden önce de yönetenler oldu. Bunlar içinde âdilleri de vardı, zalimleri de vardı. Şimdi sen kendinden önceki yöneticiler hakkında ne düşünüyorsan bundan sonra halkın da senin hakkında öyle şeyler düşünecektir. Neler söylüyorsan halkın da senin için söyleyecektir. Allah’ın insanlara bir kul hakkında söylettikleri o kulun gerçek halini gösterir.
Hırslarını, arzularını kontrol et. Nefsinin helâl olmayan isteklerine karşı elini sıkı tut.
Halka kalbini aç, muhabbet besle ve lütufta bulun. Nasıl sen Allah’tan kusurlarını bağışlamasını istiyorsan sen de onların kusurlarını bağışlamalısın. Sen onların üstündesin. Valilik yetkilerini sana veren de senin üstündedir. Seni vali yapanın da üstünde olan Allah ise seni halkla imtihan ediyor, görevini nasıl yapacağına bakıyor.
Sakın Allah ile savaşmaya kalkıp da gazabına siper olma. Sen ne ilâhî gazaba dayanabilecek güçtesin, ne de Allah’ın af ve mağfireti olmadan kurtulma imkânın var.
“Hâkimiyet bendedir, hükmederim itaat ederler” deme. Çünkü böyle bir davranış kalbi bozar, dini zayıflatır, fesada uğratır...
İster kendinle ilgili, ister yakınlarınla ilgili, ister halktan sevdiğin, kayırdığın kimselerle ilgili bir mesele olsun asla Allah’a ve kullarına karşı adaletten ayrılma. Eğer böyle yapmazsan zulmetmiş olursun. Kullarına zulmedenlerin karşısında mazlumların koruyucusu ise Allah’tır. Allah birinden davacı olunca, o kişinin kendini savunacağı bütün deliller çürür. Böyle biri, ölene veya tövbe edene kadar yüce Allah ile savaş halinde kalır.
Diğer memuriyet atamalarında da çok dikkatli davranmalısın. Çünkü menfaat düşkünlerinin gözleri hep bu makamlardadır. Sakın devlet görevlerine hak etmediği halde yakınlarından veya üzerinde baskı kuranlardan birini atama. Bencilliğin ve adam kayırmanın sonu zulüm ve ihanettir.
Devlet görevleri için güvenilir ailelere mensup, ehliyetli, tecrübeli, hayâlı, önceden beri dine hizmet ettiği bilinen kişileri seç. Ahlâklı, dürüst, iffetli ve izzetli kimseler dünyanın cazibesine kapılmaz ve işlerin sonunu da düşünür.”
“Birinin gönlünü bir kere kırdın mı, sonradan yüz türlü iyilik etsen de, o bir tek kırgınlığın öcünden sakın.” (Şeyh Sadi)
Vesselam…
28Haziran 2015 / 11 Ramazan 1436