Devlet ve hükümet yetkililerinin Müslümanların inanç ve ibadet hürriyetlerindeki hassasiyeti biliniyor…
Özellikle 2013 yılında kamu personeline getirilen başörtüsü serbestliğiyle…
Cumhuriyet döneminin en büyük baskı ve zulümlerinden biri olan ve kangrene dönüşen “inandığı gibi yaşamak isteyen Müslüman bayanlar kamuda çalışamaz” yasağının kaldırılmış olması, Müslümanların takdir ve teveccühünü kazandı.
Kamuda başörtüsü serbestliği; kamuda çalışan bayan personele inancının emirlerine uygun örtünme hususunda sınırsız ve baskısız bir kıyafet hürriyeti getiriyor…
Faraza başörtülü bir bayan personelin tercih ettiği kıyafetinde, İslâm’ın emrettiği anlamda tesettür şekline uygun olmayan bir eksiklik görülse, bu tamamen o personelin şahsi tercihinin neticesidir. Devletin bir baskısı ve yönlendirmesi bulunmamaktadır.
Genel manada kamu çalışanlarına verilen bu kıyafet serbestliği, emniyet mensuplarına tanınmamıştı.
Herhalde, emniyet mensupları için de müsait zamanın geldiği düşüncesiyle olsa gerek, devlet ve hükümet yetkililerince bir irade beyan edilmiş olmalı ki “Emniyet Hizmetleri Sınıf Mensupları Kıyafet Yönetmeliği” değişikliğine gidildi…
Niyet belli ki çok halis… Lakin yapılan değişiklik fevkalade düşündürücü!
Emniyet personeline başörtüsü serbestliği adı altında getirilen sözde tesettür hürriyeti, (sair kamu çalışanlarına tanınan tesettür hürriyetinin aksine) hürriyet değil bir yasaktır!
Bu husus, yönetmeliğin değişmeyen ve değişen bölümleri dikkatle incelendiğinde daha iyi görülecektir…
Mezkûr yönetmeliğin değiştirilen 5. Maddesinin (i) fıkrası’nn eski şekli:
“Resmi kıyafetle birlikte kıyafetin içerisine dışarıdan görülebilecek şekilde sivil kazak, yelek ve benzeri giyecekler giyilemez.
Erkek personelin siyah, bayan personelin ise ten rengi, şeffaf ve parlamayan çorap giymesi zorunludur.
Ancak, kışlık kıyafet ile görev yapılan dönemlerde bayan personel pantolon veya etek altında tamamı siyah gözükecek şekilde siyah çorap da giyebilir.”
Değişen yeni şekli:
“Bayanların şapka, kep veya örgü bere altında yüzünü kapatmayacak şekilde başlarına taktıkları üniforma rengindeki desensiz giysiler hariç, resmi kıyafetin içerisine resmi kıyafetle birlikte kıyafetin içerisine dışarıdan görülebilecek şekilde sivil kazak, yelek ve benzeri giyecekler giyilemez.
Erkek personelin siyah, bayan personelin ise ten rengi, şeffaf ve parlamayan çorap giymesi zorunludur.
Ancak, kışlık kıyafet ile görev yapılan dönemlerde bayan personel pantolon veya etek altında tamamı siyah gözükecek şekilde siyah çorap da giyebilir.”
***
Değişiklikte dikkat çeken püf nokta:
Yönetmeliğin değişmeden önceki eski şeklindeki “bayan personelin ten rengi, şeffaf ve parlamayan çorap giymesi zorunludur” hükmü aynen korunuyor, hiçbir değişiklik yapılmıyor!
Başı açık bir bayan personelden ten rengi, şeffaf ve parlamayan çorap giymesinin istenilmesinde, bir bakıma bir anormallik görülmeyebilir, sistemin gereği gayet de tabii kabul edilebilir.
Lakin başörtüsü serbestliği getiriyoruz dedikten sonra, hele hele bir bayan personele “başını örtebilirsin ama “ten rengi, şeffaf ve parlamayan çorap giymek” de zorundasın” demek; nasıl izah edilecektir?
Bu değişiklik, sanki “başörtüsü ise, işte al sana başörtüsü… Sakın ha, başka da bir hak isteme!” dercesine kerhen yapılmış bir düzenleme gibi geliyor!
Yoksa birileri, 15 Temmuz sonrası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Ak Parti hükümetinin millet nezdinde kazandığı olumlu havayı gölgelemek için bir paralel eli devreye mi soktu?
Bu değişiklik, acaba emniyetteki paralel yapının yeni bir başörtüsü tuzağı olabilir mi?
“Ağuyu altın tas içinde sunarlar, bal da onun suç ortağı!"
Vesselam…
30 Ağustos 2016 / 27 Zilkade 1437